SES, TTB ve Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) yöneticilerinden oluşan bir heyet, Cizre’de yaşanan olaylara dikkat çekmek ve çocukların polisler tarafından katledilmesini protesto etmek amacıyla 30 Ocak 2015 tarihinde Cizre’ye gitti.
Eş Genel Başkanı Gönül Erden, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve TPD adına Dr. İsrafil Bülbül’ün yer aldığı heyet ilk olarak Yafes Mahallesi’nde 14 Ocak günü katledilen 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ailesinin evini ziyaret ederek aileye başsağlığında bulundu.
Heyet daha sonra Cizre Kaymakamlığı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel okudu. Devlet şiddetiyle katledilen çocuklara dikkat çeken Tükel, 40 yıldır bölgede yürütülen savaşın en çok çocukları etkilediğini kaydetti. Tükel, “Bilindiği üzere 12 yaşındaki Uğur Kaymaz 13 kurşunla, Ceylan Önkol havan topuyla devlet tarafından katledildi. İşte bununla yola çıkarak biz de heyet olarak Cizre’de çocukların öldürülmesine dikkat çekmek için buraya geldik. Cizre üzerinde yürütülen şiddet kabul edilemez. Bu şiddeti yürütenler de katledilen bu çocukların faillerinin ortaya çıkmasını istemiyor” dedi.
Eş Genel Başkanımız Gönül Erden, “Çocukları öldürenler barıştan da söz ediyorlar. Ama bilsinler ki, çocukları öldürmekle barış olmaz” diye konuştu. Dr. İsrafil Bülbül de, bu zulümleri artık kimsenin kabul etmeyeceğini söyledi.
30.01.2015
TÜRK TABİBLER BİRLİĞİ – SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI – TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
“savaşta önce masumiyet ölür”
Son 30 yıldır bölgemizde çatışma gerçeği binlerce ölüm ve zorunlu göçler dışında en fazla kendini hissettirdiği grup, çocuklar olmuştur. Çocuk hakları sözleşmesi, ‘yaşama hakkını’ en temel madde olarak belirlerken, savaş ortamında çok sayıda çocuk, devletin uyguladığı şiddet, gerekli korumayı sağlamaması, yaşamlarını güvenceye almaması nedeniyle ölmüş, sakat kalmış ya da derin ruhsal yıkımlar ile hayatlarını sürdürmek zorunda kalmıştır.
Mardin Kızıltepe’de 2004 yıllında 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın küçük bedeninin 12 kurşunla delik deşik edilmesi, Lice’de 2009 yıllında karakola ait havan mermisinin hiçbir güvenlik önlemi alınmadan çevreye atılmasından sonra patlaması sonucunda, kocaman gözleri ile Ceylan Önkol’un küçük cansız bedeninin annesine bir torba içinde teslim edilmesi, Fırat’ın doğusunda toplumsal travmayı oldukça artıran örnekler iken, Fırat’ın batısında da benzer ölümler medyada ya da insan hakları kuruluşlarının hazırladığı raporlarda yer almıştır. Roboski’de katır sırtında parçalanan çocuk bedenleri ülkenin doğusunda acı-gözyaşı iken, batıda kesintisiz sürdürülen yılbaşı geceleri duygusal iklimimizde yarılmaya yol açmıştır. Şiddet, bazen polisin gaz bombasının isabet alması sonucu 269 gün komada kaldıktan sonra 16 kiloya düşerek vefat eden 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın kaybı olarak, bazen de insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlarda yer alan Pozantı ve Şakran Cezaevlerinde 7 çocuğa taciz, tecavüz iddiaları gibi insan onurunu yaralayan olaylar şeklinde hafızalarımızda yer almıştır.
İnsanlığın yüzyıllardır beleğinde oluşturduğu ‘yaşama hakkı’ ve adalet gibi kavramlar, bölgede yaşanan ‘savaş’ gerçekliğinde çok fazla yaralanmış, kirletilmiş ve bundan da en fazla çocuklar etkilenmiştir. Aslında oyun oynaması, gülmesi, güven içinde yaşaması gereken çocuklar, yaşanan savaşın bir tarafı olmuş, omuzlarına kendilerinden büyük sorumluluklar verilmiş ve yaşanan her çocuk ölümü toplum vicdanınında telafisi zor yaralar açmıştır.
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin “1988-2014 Yılları Arası Çatışmalı Süreçte Katledilen Çocuklar Raporu”na göre 1988-2014 yılları arasında toplam 580 çocuk toplumsal olaylar, kara mayınları, güvenlik güçlerinin müdahaleleri ve ihmalleri gibi sebeplerden dolayı hayatını kaybetmiştir. Son 11 yılda ise 241 çocuk bu nedenlerle yaşamını kaybetmiş ya da katledilmiştir.
Çocuk ölümleri basit istatistiki sayılar olmayıp toplumu bir bütün olarak derinden etkilemektedir. Bugün Cizre’de olmamızın nedeni, son dönem artan şiddet dalgasının ortaya çıkardığı ‘çocuk ölümleri’dir. Son 2 aylık dönemde Cizre’de 5 çocuk; bazıları doğrudan devletin güç erkinin müdahaleleri sırasında ya da ortaya çıkan kaos ortamında faili belli olmayan bir biçimde öldürüldü.
Cizre’de Cudi Mahallesi’nde 6 Ocak günü halk tarafından açılan iki hendeğin kapatılmasının hemen ardından polislerin zırhlı araçlarla mahalleye girerek ateş açması sonucu kalbinden vurularak katledilen 14 yaşındaki Ümit Kurt, 14 Ocak’ta Cizre’nin Yafes Mahallesi’nde kafasından vurulan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan öldürülen son iki çocuk olmuştur. Her iki olayın da “barış süreci” denilen, kanlı dönemin sonlandırılması için görüşmelerin yapıldığı zamanda meydana gelmesi, barışın gerekliliği yanında kırılganlığını da göstermiştir.
Bugün sağlık meslek örgütleri olarak burada bulunmamız yaşanan bu çocuk ölümlerine dikkat çekmek, devletin sorumluları hızlıca bulup adalet önüne çıkarmasını istemek ve en temel hak olan ‘‘yaşam hakkına’’ olan müdahaleleri kınamaktır.
Ailelerin yaşadığı büyük acıyı paylaşırken, sorumluların gerekli cezai işlemlere çarptırılması, toplumsal vicdan ve toplumsal barış için en önemli adım olacaktır.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
N.Hikmet -1955
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ (TTB)
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİ SENDİKASI (SES)
TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ (TPD)