Adana-Osmaniye Tabip Odası “14 Mart Tıp Bayramı” etkinlikleri çerçevesinde “ Herşeye Rağmen Kadın Olabilmek ” paneli Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda düzenledi. Moderatörlüğünü ÇÜ. Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Figen Doran’ın yaptığı panele konuşmacı olarak “ Kariyer Yapan Kadının Sorunları ” konusuyla ÇÜ. Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan,“ Güvencesiz Çalışan Kadının Sorunları ” konusuyla Sağlık Emekçileri Sendikasından Nazan Engin Eroğlu, “ Şiddet Gören Kadının Yaşadıkları ” konusuyla AKDAM Başkanı Münire Dağ, “ Kadına Şiddetin Hukuksal Boyutu ” konusuyla Adana Barosundan Av. Ülkü Tolunay Ekiz katıldı.
KADIN VE HEKİM ŞİDDETTE AYNI PARALELDE
Bayanların yoğun ilgi gösterdiği panelin açılış konuşması öncesi çekmiş olduğu fotoğraflarla slayt sunum yapan Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten,” 14 Mart Tıp Bayramı Etkinlikleri çerçevesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlamaktayız. Bu kutlamalar aslında buruk bir kutlamadır. Çünkü bu kutlamalarda, toplantılarda veya panellerde hep kadın sorunları tartışılır. Böyle olması da doğaldır. Çünkü kadınlarımızın sorunları gerçekten çoktur. Ben günümüzde kadınlarla hekimler ve sağlık çalışanları arasında çok büyük parelellik kuruyorum. Sorunlarımız giderek artıyor, şikayet ve uğradığımız şiddet ise her geçen gün büyüyor. Ben bu fotoğraflarla her şeye rağmen yaşamın her alanında olan kadınlarımızı göstermek istedim. Kadınlarımız tüm olumsuz koşullara rağmen yaşamın her alanında varlar. Bizlere sevgilerini, emeklerini, sabırlarını, özgürlüklerini, özverilerini, mücadele güçlerini veriyorlar. Bizlere olumsuz yaşam ve iş koşullarında nasıl ettiklerini gösteriyorlar. Rüyamız odur ki sadece kadınlarımız değil hepimiz sorunsuz, şiddetsiz, barış ve özgürlük içinde yaşayalım. Ancak böyle bir dünya daha yaşanılası olacak, ancak böyle bir dünya da olumsuzluğun kutlanmasına gerek kalmayacaktır” diye konuştu
KADIN BEDENİNDEN SİYASİ PROPAGANDA YAPILMAKTA
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Figen Doran,”8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Adana-Osmaniye Tabip Odası ile Türk Üniversiteli Kadınlar Derneğinin birlikte düzenlediği bu panele hoş geldiniz. Dünya Emekçi Kadınlar Günü kadınların sorunlarının dile getirildiği gündür. Anadolu kadını hala çalışma hayatına yeterince katılamamıştır. %22’si hala okuma yazma bilmiyor. Çocuk gelinler sıralamasında Türkiye dünyada ikinci sırada şiddet gören kadın tüm dünya ülkelerinde ve özellikle ülkemizde her zaman gündemdedir. Töre cinayetleri oranlarımız gözlerimizi yaşartıyor. İşten çıkarılmada tercih edilen cinsiyet kadın. Tacize uğrayan kadın. Üstelik kadın bedeninden siyasi propagandalar ve popülist söylemler yapılmaktadır” dedi.
KADIN HER İŞİ YAPAMAZ DENİLİYOR
ÇÜ. Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Ana Bilim Dalından Prof. Dr. Neslihan Önenli Mungan,” Kadın çok şaşkın dengenin ne tarafında dursun? Bir taraftan eline kocaman dünyayı vermişler bir tarafta vazgeçilmez bir evlat ve sevincini karar vermek çok zor. Karar vermek çok zor. Kadın dünya kurulduğundan beri işte evde durmadan çalışıyorlar. Ancak toplum tarafından, eşinden, ailesinden, hocasından, patronundan ayrı bir birey olarak algılanmıyor. Türkiye Cumhuriyetinin onuncu maddesi derki; kadınlar ve erkeler eşit haklara sahip, devlet bu hakların yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. En fazla çalışma oranı %71 ile Danimarka’dır. Bunu diğer Avrupa ülkeleri izlerken ne yazık ki Türkiye %20’lerle tam en alt sıradadır. BM’nin 2003 yılında yaptığı bir çalışmada kadının topluma katılım endeksinde Türkiye 70 ülkenin ancak 66. durumunda. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan kadınlarımız nüfuslarına orantısız bir şekilde toplumsal ve ekonomik yaşama katılmıyor. Yani kadın kenarda dursun, ev işlerinde, bağda, bahçede lazım olur deyip ikinci iş gücü olarak adlandırılıyorlar. Nedeni erkek egemen kültür, ataerkil düşünce kadınların eğitim ve mesleki eğitimlerinin kısıtlı olması, kadının fizyolojik farklılıkları, yasalardaki yetersizlikler ve yanlışlıklar. Kadın her işi yapamaz diyorlar. Kadın sağlık sektöründe, dokumada, hizmette, eğitimde çalışsın. Eğitimde de özellikle okul öncesi veya ilkokul döneminde çalışılsın deniliyor. Kadının kariyerinin önüne ket vuruluyor. Yani sen yöneten, karar alan olma. Sen yönetilen ve kararlara uyan ol deniliyor” şeklinde konuştu.
OMUZ OMUZA EL ELE OLUNCA BAŞARI GELİR
Sağlık Emekçileri Sendikasından Nazan Engin Eroğlu,” Biz KESK’li kadınlar toplumun her kesiminde ezilen, dışlanan ama isyan eden, barış, emek, demokrasi, eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile kadın mücadelesinin ayrılmaz bütünlüğüne inanan tüm kadınlarımızla yaşamın her alanında yan yana omuz omuza el ele olduğumuz sürece başarılı olacağımıza inanıyoruz. KESK’li kadınlar olarak; son dönemlerde Türk Tabipler Birliğini de içine alan KESK’e yapılan saldırıları kınıyoruz. 14 Mart Tıp Haftasına girdiğimiz şu günlerde aynı zamanda SES üyesi olan gözaltılara alınan doktorlar var. Halen cezaevlerinde emekçi kadın mücadelesinde ve barış mücadelesinde yer aldığı için onlarca KESK’li arkadaşlarımız var. KESK’i itibarsızlaştırmaya çalışan bu saldırıları da kınıyoruz” dedi.
YASADAKİ EKSİKLİKLER DÜZELTİLMELİ
Yıllardır kadın hakları mücadelesi verdiklerini, ürkek ve sindirilmiş kadınlara haklarını, kadın olmanın güçlüğünü ve gücünü anlattıklarını belirten Av. Ülkü Tolunay Ekiz,”Nedir kadın olmak bir duygu mudur? Bir kader mi? Bir algılayış mı? Bir sunuş mu? Dokunulmaya kıyılmayan mı yoksa taşlanan mı? Kurbanlar sunulan mı kurban edilen mi? Hepsi ve hiçbiri. Kadının erkeğin üç adım arkasında değil de yanında olmasını, bunun önce aileyi sonra toplumu daha nasıl ileriye taşıyacağını anlattık. Bunları anlatırken hemen hemen her konuşmamda anlattığım üzere Ulu Önder Atatürk’ün sözlerini tekrar ettim. Bir erkeği okutursanız bir kişiyi bir kadını okutursanız bir aileyi okutmuş olursunuz. Bizler artık kadın erkek eşitliğinin gerekliliğini anlatmıyoruz. Buna verecekleri cevapları tükendi. Neden eşit olamayacağımıza dair teorileri söyleyecek sözleri kalmadı. Şimdi biz bu eşitlik anlayışını kabul etmeyen ve buna karşı direnen, vahşice direnen erkeklerle mücadele aşamasındayız.
Bu insanlar da biliyor kadının insan olduğunu, sorunun şiddetle değil diyalogla çözümleneceğini. Ama haksız olduklarını da biliyorlar sonuçta çareyi yine şiddette buluyorlar. Şiddetin önlenmesi konusunda ceza kanunu hükümleri yetmiyordu.
Kadınlar susup sineye çekiyordu. Canına tak diyenler çok klasik bir şekilde “kocadır sever de döver de diyerek” dayak atan kocasıyla birlikte aynı eve yollanıyordu. Erkeğin fiziksel olarak kendinden daha güçsüz, ekonomik olarak da kendisine muhtaç olan kadına uyguladığı şiddetin niteliğinin çok farklı olduğunu bunun özel önlemler ihtiyaç duyduğunu dile getirdik. Dayakçı koca ile aynı eve yolladığınız kadının bedeninin yanında ruhunun da ağır yaralar aldığını anlattık. Bunun böyle olmaması için 1998 yılında 4320 sayılı Ailenin korunması yasası yürürlüğe girdi. Bu yasada getirilen önlemler yeterli olmayınca bu yasada değiştirildi ve geliştirildi. 6284 sayılı bu yasa şiddet gören birey için eskiye göre oldukça farklı ve hızlı çözümler getirdi. Yasadaki eksiklerin uygulamada meydana gelecek aksamalar değerlendirilerek düzeltilmesi için de yine çalışmalarımıza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
ŞİDDETİN YERİ, ZAMANI, ADRESİ DOZU HELE İLACI HİÇ OLMAZ
Yine 8 Mart. Yine sahalardayız, yine salonlardayız ve yine isyanlardayız ama kimin umurunda diye konuşan Adana Kadın Danışma Merkezi Sığınmaevi (AKDAM) Başkanı Münire Dağ,” Şiddet, güçlünün güçsüze uyguladığı eylemdir. Şiddet gören kadın yorgun, bitkin, korkak, ürkek, uykusuz olur. Kendini değersiz hisseder. Şiddetin yeri, zamanı, adresi dozu olmaz. İlacı hiç Olmaz. Şiddete uğramış kadına “şu ilacı al, bir daha şiddet görmezsin” diyemezsin. Şiddet uygulayan adama “şu ilacı alırsan bir daha şiddet uygulamazsın” denemez, çünkü şiddet bir hastalık değildir. Şiddet uygulayan babanın oğlu babayı model alırsa şiddet uygular. Şiddet gören kadının kızı da şiddet görür. Babadan göre göre olağan sanarak karşı koyamaz, itiraz demez.“kadınlara yönelik şiddetin bilançosu kabarık” 2005-2011 Yılları arasında toplam 4 bin 90 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Aynı sürede 3 bin 320 kadının tacize uğradığı yargıya intikal etti. Raporda tecavüz mağdurlarının yüzde 62’si 18 yaşından küçük. Türkiye’de hâlâ her gün 5 kadın öldürülmektedir” dedi.
Konuşmaların ardından Adana-Osmaniye Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten panelistlere çiçek vererek teşekkür etti.