RADYOLOJİ TEKNİSYENLERİNİN 7 SAAT ÇALIŞTIRILMASINA KARŞI DAVA AÇILDI

Facebook
Twitter
WhatsApp

 RADYOLOJİ TEKNİSYENLERİNİN 7 SAAT ÇALIŞTIRILMASINA KARŞI AÇILAN DAVA İLE İLİGİ BİLGİ YAZININ DEVAMINDADIR.

RADYOLOJİ TEKNİSYENLERİNİN 7 SAAT ÇALIŞTIRILMASINA KARŞI DAVA AÇILDI Dokümanına ulaşmakiçin tıklayınız

Av. Öztürk
Türkdoğan

Necatibey Caddesi

No: 82/13

Kızılay / ANKARA

Tel: 232 61 22

Faks: 230 21
93
 
 

DANIŞTAY
BAŞKANLIĞI’NA

(Yürütmeyi
Durdurma İstemlidir)
 
 

DAVACI:
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)
 

VEKİLİ: 
Av. Öztürk Türkdoğan
 

DAVALI:
Sağlık Bakanlığı / ANKARA
 

D. KONUSU:
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 12.02.2010
tarih ve 6145 sayılı genel yazısının yürütülmesinin durdurulması
ve iptali ile bu genel yazıya dayanak olan 5947 sayılı kanunun 9.
maddesi ile 3153 sayılı kanuna eklenen ek madde 1’in Anayasanın
5,10,13,56 ve 90. maddelerine aykırı olması nedeni ile iptali için
Anayasa Mahkemesine başvurulması istemidir.
 

ÖĞRENME
TARİHİ
: 15.02.2010
 

AÇIKLAMALAR:

      Sağlık
Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 12.02.2010
tarih ve 6145 sayılı genel yazısında, kamuoyunda tam gün yasası
olarak bilinen 5947 sayılı yasanın 9. maddesi ile 3153 sayılı kanuna
ek 1. madde eklendiği belirtilerek, radyoloji çalışma saatlerinin
günlük 7 saat olarak uygulanması gerektiği belirtilmiştir. (Ek
1) Yazı metninde kanun hükmü açıkça yazılmıştır. Buna göre
“ek madde “iyonlaştırıcı radyasyonla teşhis, tedavi veya araştırmanın
yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personelin
haftalık çalışma süresi 35 saattir. Bu süre içerisinde, Sağlık
Bakanlığı’nca çıkarılacak yönetmelikte belirtilen radyasyon
dozu limitleri de ayrıca dikkate alınır. Doz limitlerinin aşılmaması
için alınması gereken tedbirler ile aşıldığı takdirde izinle
geçirilecek süreler ve alınacak diğer tedbirler Sağlık Bankalığınca
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” hükmü bulunmaktadır. Genel
yazıda ayrıca kanunda belirtilen hükümlerle ilgili yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar iyonizan radyasyon kaynakları ile çalışan personelin
7 saatlik günlük çalışma süresine göre çalıştırılması,
nöbet ve vardiya hizmetlerinin buna göre düzenlenmesi gerektiği
belirtilmiştir.

      Dava
konusu genel yazı hukuka aykırı olup, iptali gerekmektedir. 

  1. Usul Yönünden:
    Dava konusu genel yazı dayanak yasaya aykırı olarak hazırlanmıştır.
    Dayanak yasa maddesine bakıldığında iyonlaştırıcı radyasyonla
    çalışanların çalışma süresi dahil doz limitleri ile ilgili olarak
    sağlık Bankalığı tarafından yeni bir yönetmelik çıkarılacağı
    belirtilmektedir. Sağlık Bakanlığı söz konusu yönetmeliği çıkarmadan,
    tek başına çalışma süresini günlük 5 saatten 7 saate çıkaran
    düzenlemeyi bir genel yazı ile yürürlüğe koyarak hukuka aykırı
    davranmıştır.  Davalı idarenin çıkaracağı yönetmelikte
    bu hususu ayrıca ve açıkça düzenlemesi gerekirdi. Çünkü doz
    limitlerinin aşılması halinde çalışma süresinin ne olup, olmayacağının

    bu yönetmelikte düzenlenmesi kanunun bir zorunluluktur. Bu yönüyle
    dava konusu genel yazı hukuka aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.

  2. Esas Yönünden:
    Aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere dava konusu genel
    yazı ve dayanağı kanun maddesi Anayasaya açıkça aykırı olduğundan,
    genel yazı ile ilgili iptal gerekçeleri ve dayanak yasanın Anayasaya
    aykırılık gerekçeleri aynıdır. 

     5947
sayılı kanunun 9. maddesi Anayasanın 5, 10, 13, 56 ve 90. maddelerine
açıkça aykırıdır.

I.

Anayasanın 5.
maddesinde; devletin temel amaç ve görevinin,  kişinin
temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle
bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri
kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu belirtilmiştir.

Anayasanın 10.
maddesinde kanun önünde eşitlik ilkesi düzenlenmiştir. Anayasa
Mahkemesi değişik kararlarında statü hukukuna tabi olanlar
açısından kendi içinde eşitlik ilkesinin uygulanacağını belirtmiştir.
Dolayısıyla statü hukukuna tabi olan kamu görevlilerinden bir kısmının
çalışma sürelerini arttırıp, bir kısmının
çalışma sürelerini azaltmak kendi içinde eşitlik ilkesine

aykırıdır.

Anayasanın 13.
maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulamayacağı,
kanunla yapılacak sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı belirtilmiştir. Sağlık hakkı, kişinin maddi ve manevi
varlığını geliştirme hakkı temel hak ev hürriyetlerdendir. İyonizan
radyasyon kaynakları ile çalışanların çalışma sürelerini %40
oranında arttırmak ve onlara çok ciddi bir sağlık hakkı tehdidi
altında bırakmak ölçülülük ilkesine aykırıdır.

Anayasanın 56.
maddesinde sağlık hakkı herkes için düzenlenmiştir. Radyoloji
çalışanlarının sağlık hakkını tehlikeye atacak yasal düzenlemeler
yapılması bu yönüyle Anayasaya aykırıdır.

3153 sayılı 
Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri

Hakkında Kanunun 3.Maddesinde,
birinci maddede yazılı müesseselerin bina vasıfları ve hastalarla
mütehassısları ve orada çalışan veya bulunan başkalarının elektrik
cereyanı ve röntgen şuaı ve radiyom arızalarından korunacak tertiplerle
bunlara ait levazımın şartları ve radiyom için bir müessesede
bulunması lazımgelen en az miktar ve elektrikle tedaviye mahsus aletlere

ait vasıf ve şartlar hakkında bir nizamname yapılır.” Hükmü
bulunmaktadır.

5947 sayılı 
kanunun 9. maddesi ile 3153 sayılı kanuna ek 1. madde eklenmiştir.
Bu durumda kanunun 3. maddesine göre; çalışma koşulları dahil
çıkarılması gereken tüzük belirtilmiştir. Ancak 5947 sayılı
kanunun 9. maddesi ile bu kanunun bütünlüğünden uzaklaşılarak,
çok iğreti bir şekilde sadece iyonizan radyasyonla çalışanların
çalışma sürelerini arttırma sonucu doğuran 35 saatlik haftalık
mesai düzenlenmiştir. Böylece kanunun kendi içinde bütünlüğü
bozulmuştur. Çalışma koşullarını bir bütün olarak düzenleyen
ve halen yürürlükte bulunan Radyoloji, Radyom ve Elektrikle Tedavi
Müesseseleri Hakkında Nizamnamenin 2. faslında 19-24. maddeleri arasında

düzenlenen kurallara aykırı olarak sadece haftalık mesainin 25 saatten
35 saate çıkarılması ile ilgili kanuna ek madde getirilmiştir.
Bu durumda, kanun uyarınca mesai saati 35 saat, tüzük uyarınca günlük
çalışma süresi 5 saat ve gece uykularını ihlal edecek iş verilemeyeceği
hükmü bulunmakta, tüzükteki doz limitleri dikkate alınmadan kanunla
doz limitlerinin yönetmelikle belirleneceği kurallar getirilmiştir.
Anyasanın 115. maddesinde Tüzükler düzenlenmiştir. Buna göre tüzüklerin
kanunlara aykırı olamayacağı kuralı getirilmiştir. Anayasanın
124. maddesinde de Yönetmelikler düzenlenmiş ve yönetmeliklerin
tüzüklere aykırı olamayacağı düzenlenmiştir.

5947 sayılı 
kanunun 9. maddesinde her ne kadar haftalık 
çalışma süresi 35 saat olarak düzenlenmişse de
çalışma biçiminin doz limitleri gözetilerek yönetmelikle belirleneceği
düzenlenmiştir. Ancak konuyla ilgili olarak zaten bir tüzük
bulunmaktadır.
Bakanlar Kurulu’nun 27.04.1939 tarihli 2/10857 sayılı
kararı ile yürürlükteki tüzüğe aykırı
bir yönetmelik yapılamaz. Kanun koyucu iyonizan radyasyonla
çalışan sağlık personelinin bütün
özlük haklarını bir kenara bırakarak, sağlıklarını
yakın tehlikeye atmak pahasına sadece onları
daha fazla çalıştırmak ve böylece daha az kişi istihdam etmek
için alelacele bir yasa yaparak, bu husustaki mevzuatın tamamının
birbiriyle çelişmesine sebep olmuştur. Bu durumda yargı
organının Anayasanın 5. maddesine uygun olarak konuyu karara bağlaması
gerekecektir.

İyonizan
radyasyon kaynaklarıyla çalışan sağlık personelinin haftalık
çalışma süresinin 25 saatten 35 saate
çıkarılması, burada çalışan personelin yaptığı
işin özelliğinden kaynaklanan riske daha fazla maruz kalmasını
temin edecek ve bu kişilerin sağlıklarını
olumsuz etkileyecektir. Bilindiği gibi, iyonizan radyasyon kaynaklarıyla

çalışan sağlık personeli gerek 5434 sayılı
Emekli Sandığı Kanunu gerekse de 5510 sayılı
Soysal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu uyarınca fiili hizmet zammından yararlanmaktadırlar. Yararlanma
süreleri yıllık 90 gündür. Bu süreler belirlenirken
bu kişilerin günlük çalışma süresinin 5 saat olmasından hareket
edilmiştir.

İyonizan
radyasyon kaynakları ile çalışan sağlık personeli 657 sayılı
yasanın 103. maddesi uyarınca yıllık 30 gün
şua izni kullanmak zorundadır. Bu hüküm, bu personelin iyonizan
radyasyona maruz kalmasından dolayı
konmuştur. Bilindiği gibi hukukumuzda 1938’den beri Kamu Sağlık
Tesisleri’nde iyonizan radyasyona maruz kalanlar günde sadece 5 saat
çalıştırılmaktadırlar. Günde 5 saat
üzerinden çalışan personelin yıllık 30 gün
şua izni kullanmak zorunda kalması
karşılaştıkları riskin ne denli ciddi olduğunu da göstermektedir.
5947 sayılı kanunun 9. maddesi ile
çalışma süreleri %40 arttırılan iyonizan radyasyona maruz kalan
sağlık personelinin yıllık kullanmak zorunda oldukları
şua izni süresi arttırılmamış, fiili hizmet zammı süreleri
arttırılmayarak
açık bir -sağlık yönünden- tehlike altında bulunmalarına zemin
hazırlanmıştır Yasa koyucu iyonizan radyasyonla
çalışan sağlık personeli açısından hiçbir bilimsel temele dayalı
olmayan diğer yasal düzenlemelerle bağını
kurmayan tekil bir düzenleme yaparak esasen Anayasanın 5. maddesindeki
kuralı açıkça ihlal etmiştir.

5947 sayılı 
kanunun 19. maddesinin a bendinde, 2368 sayılı 
kanun kaldırılmıştır. Bu kanunla sağlık personelinin (iyonizan
radyasyon kaynaklarıyla çalışanlar hariç) haftalık
çalışma süresi 45 saat idi. Bu kanunun kaldırılmasıyla diğer
sağlık personelinin haftalık çalışma süresi 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununda olduğu gibi 40 saate inmiştir. Kanunun
be uygulaması 30 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir. 5947
sayılı kanunla yıllardır diğer devlet memurlarına nazaran haftada
5 saat fazla çalıştırılan sağlık personelinin
çalışma üresi 40 saate indirilirken, aynı
kanunla iyonizan radyasyon kaynaklarıyla
çalışan sağlık personelinin haftalık
çalışma süresinin 25 saatten 35 saate
çıkarılması izah edilecek bir durum değildir. Bu
şekilde iyonizan radyasyona maruz kalan sağlık personelinin Anayasanın
5. maddesinde belirtildiği gibi maddi ve manevi varlıklarının
geliştirilmesinin
tam tersine bir sonuç doğuracağı açıktır. Yasa koyucu, devlet
memurları açısından eşitlik ilkesini de ihlal ederek bir kısım
sağlık personeli lehine düzenleme yaparken bir kısmının aleyhine
düzenleme yapmıştır. Bu şekilde yasa
önünde eşitlik kuralı da ihlal edilmiştir.

II.

5947 sayılı 
kanunun 9. maddesi ile iyonizan radyasyon kaynakları ile çalışanların 
çalışma süresinin haftalık 25 saatten 35 saate çıkarılması 
Anayasanın 90. maddesi yarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş 
bulunan temel hak ve hürriyetler ile ilgili Avrupa Sosyal Şartı’na,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve ILO’nun 115 sayılı “İşçilerin
İyonizan Radyasyonlara Karşı Korunması Hakkındaki Sözleşmesi”
ne açıkça aykırıdır.

1- Avrupa Sosyal
Şartı’nın Güvenli ve Sağlıklı Çalışma Koşulları 
Hakkı’nı düzenleyen 3. maddesine göre;

“Akit
Taraflar,
güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları 

hakkının etkin biçimde kullanılmasını
sağlamak üzere:

1 – Güvenlik
ve sağlık alanında yasal düzenlemeler yapmayı;

2 – Gözetim
önlemleriyle bu düzenlemelerin uygulanmasını sağlamayı;

3 –
Gerektiğinde,
iş güvenliği ve sağlığını 
geliştirmeyi amaçlayan önlemler konusunda
çalıştıranların ve çalışanların 
örgütlerine danışmayı; taahhüt ederler.”
 

Sosyal Şartın
11. maddesi kapsamında sağlığın korunması hakkının etkin
biçimde kullanılmasını sağlamak üzere ise taraf devletler ya doğrudan
veya kamusal veya özel örgütlerle işbirliği içinde bu önlemlerin
yanı sıra;

“1 –
Sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan
kaldırmak;

2 – Sağlığı 
geliştirmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluğu artırmak
üzere eğitim ve danışma kolaylıkları
sağlamak;

3 – Salgın
hastalıklarla yerleşik mevzii ve başka hastalıkları 
olabildiğince önlemek; üzere tasarlanmış uygun
önlemler almayı” 
da taahhüt etmişlerdir.
 

Sosyal Şart’ın
Adil Çalışma Koşulları Hakkını düzenleyen 2. bölümünün 4.
bendi ile ise aralarında ülkemizin de bulunduğu imzacı ülkeler;
tehlikeli ve sağlığa zararlı işlerdeki riski ortadan kaldırmayı,
bu risklerin henüz yeterince azaltılamadığı ya da kaldırılamadığı
durumlarda ya bu işlerde çalışanlara ücretli ek izin verilmesini
ya da bunların çalışma saatlerinin azaltılmasını sağlamayı
taahhüt etmişlerdir.
 

Avrupa Sosyal
Şartına taraf olan devletlerin şartın gerekliliklerini yerine getirmesi
Avrupa Sosyal Haklar Komitesi tarafından takip edilmekte, şartın
ihlaline yönelik Komitenin iç tüzüğüne göre izin verilen kuruluşlar
tarafından yapılan başvurular üzerine de Komite tarafından ihlal
tespit edilen ülkelere yükümlülükleri ihlale ilişkin kararla birlikte
hatırlatılmaktadır. Nitekim Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’nin “STTK
ry” ve “Tehy ry” adlı kurumların Finlandiya’da belediye ve
devlet sektöründe çalışan ve iyonize radyasyon maruz kalan hastane
personelinin ücretli ek izin hakkının yapılan düzenlemelerle ortadan
kaldırıldığına, bu durumun Avrupa Sosyal Şartının tehlikeli
işlerde çalışanlara ücretli ek izin veya çalışma saatlerinin
azaltılması hakkı veren 2. maddesinin 4. bendine aykırılık taşıdığına
dair başvurusu üzerine Komite Finlandiya’yı Sosyal Şartın bu
maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir(EK 2). Bu karar dava
konusu işlemle doğrudan ilişkilidir. 
 

Dava sırasında
Finlandiya hükümeti savunmasında; bu alanda yetkili ulusal kurumları 
tarafından radyasyonla çalışanlara uygulanan iznin “biyolojik
ve medikal olarak radyasyonunun neden olduğu zararların korunmasına
yardım eden hiçbir dayanağının olmadığına”
ilişkin
uzman kanıtları ışığında kaldırıldığını, radyasyondan kaynaklanan
tehlikelere karşı 96/29 Euratom Direktifinin ve bu direktifteki doz
limitlerinin uygulandığını, 1990
yılından beri yapılan izlemelerde hiçbir radyasyon
çalışanının bu limitleri aşmadığının görüldüğünü
,
ortalama olarak çalışanların %99’unun yıllık doz limitinin altında
doza maruz kaldığı ki bunun

“radyasyon çalışanlarına izin verilen yıllık maksimum
limitin çeyreğini oluşturduğu”,

hatta %90’ının toplum için
önerilen yarım doz limitinin de altında doza maruz kaldığını
söylemiştir
.
 

Davaya görüş
sunan Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ise özellik taşıyan
mesleklerle ilgili bütün risklerin ortadan kaldırılmasının mümkün
olmadığı durumlarda ek izin veya azaltılmış çalışma saatleri
sağlamanın gerekli olduğunu bu anlamda da dava konusu olay bakımından
Finlandiya’nın ücretli ek izin veya azaltılmış çalışma saatlerini
öngören Sosyal Şartın 2. maddesinin 4. bendini ihlal ettiğini
bildirmiştir.
 

Avrupa Sosyal
Haklar Komitesi kararında;

  • Sosyal Şartın, taahhütte
    bulunan akit taraflara, mesleklerin tehlikeli veya sağlıksız olarak
    sınıflandırmasıyla ilgili seçim bakımından kesin sınırları
    belirlediğini (20. paragraf),
  • Her zaman için
    çalışanların iyonize radyasyona maruz kalıyor olmasının sağlık
    riski oluşturduğunu
    (21. paragraf)
  • İşyerlerindeki bütün
    risklerin ortadan kaldırılmasının temel amaç olduğunu, Sosyal
    Şartın 2. maddesinin 4. bendinde belirtilen azaltılmış çalışma
    saatleri ve ücretli ek izin hakkının ise çalışanların zararlı
    maddelere karşı sağlıklarının korunması, bu işlerde maruz kalınan
    risklerin azaltılması ve çalışanlara yeterli bir iyileşme süreci
    sağlanması açısından gerekli olduğunu ( 23. paragraf)
  • Radyolojik Koruma
    Uluslar arası Komisyonu’nun (ICRP) mevcut tavsiye kararlarında;
    her zaman için en küçük radyasyon dozunun bile sağlık açısından
    zararlı etkileri doğurabileceğinin varsayılması gerektiğine işaret
    ettiğini, doz sınırlaması ile (radyasyonun klinik olarak
    gözlemlenebilir
    ve basamaklı etkileri olan) deterministik etkinin risklerinden
    kaçınmanın
    mümkün olabilmesine rağmen radyasyonunun kanser ve genetik etkilere
    neden olan ve basamaklı bir etkisi bulunmayan stokastic (stochastic)
    etkisinden tamamıyla kaçınılmasının mümkün olmadığını,
    doz limitlerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesinin ve
    radyasyonla çalışan meslekler için belirlenen yıllık doz limitlerinin
    üst sınırı olan 20mSv’ye nadiren ulaşılacak bir değer olarak
    değerlendirilmesi gerektiğini söylediğini (24. paragraf),
  • Finlandiya’nın
    mesleki maruz kalmalarda radyasyon limitlerini belirleyen Radyolojik
    Koruma Uluslar arası Komisyonun tavsiye kararlarına uygun düzenlemeler

    yanında, çalışanların ve toplumun sağlığını iyonize radyasyonun
    zararlı etkilerinden korumaya yönelik 96/29 Euratom Direktifini 13
    Mayıs 1996 tarihinden beri uyguladığını ve Uluslar arası Çalışma
    Örgütü’nün Radyasyondan Korunmaya ilişkin 115 sayılı kararını
    da onayladığını (25. paragraf),

  • Bütün bu kanıtlardan
    özellikle ICRP’nin güncel tavsiyeleri ışığında şu anda en
    düşük miktarlarda bile radyasyona maruz kalmanın tamamen güvenli
    olduğunu söylemenin mümkün olmadığını, bu anlamda Komite tarafından
    alınan ve içtihat oluşturan kararları değiştirmek için bir neden
    bulunmadığını, Sosyal Şartın 2. maddesinin 4. bendi kapsamında
    radyasyonla çalışmanın tehlikeli ve sağlığa zararlı bir çalışma
    olarak düşünülmesi gerektiğini ve bu hüküm gereğince davaya
    konu sağlık sektöründe çalışanlara ücretli ek izin ve çalışma
    saatlerinin azaltılması hakkının kazandırılması gerektiği belirtilerek

    Finlandiya’daki durumun Sosyal Şartın 2. maddesinin 4. bendine uygun
    olmadığına karar vermiştir (27. ve 28. paragraf).  


 

Karardan da
anlaşılabileceği 
üzere, Finlandiya gibi yıllarca doz limitlerine uyulsa, bu konuda
standart tedbirler alınsa, düzenli bir denetim ve izleme teşkilatı
kurulsa bile radyasyonla çalışma her zaman için çalışanların
sağlığına zarar vermekte, çalışanların sağlığı için bir
risk oluşturmaktadır. Komiteye göre radyasyonla çalışmadaki bu
risk nedeniyle imzacı ülkeler, Avrupa Sosyal Şartı’nın Adil Çalışma
Koşulları Hakkını düzenleyen 2. bölümünün 4. bendi uyarınca
bu riski ortadan kaldırmak, bu risklerin henüz yeterince azaltılamadığı
ya da kaldırılamadığı durumlarda ise ya bu işlerde çalışanlara
ücretli ek izin vermek ya da bunların
çalışma saatlerinin azaltılmasını
sağlamakla yükümlüdür.
 

Komiteye yapılan
başvurulardan biri de Marangopoulos İnsan Hakları Vakfı 
tarafından 2005 tarihinde Yunanistan aleyhine yapılmıştır. Başvuruda,
Yunanistan’ın Sosyal Şart’ta belirtilen yükümlülüklerini yerine
getirmediği, linyit madenlerinde çalışanların çalışma koşulları
ve işçilerin sağlığının korunması konusunda yetersiz önlemler
aldığı belirtilmiştir. Komite başvuruyu kabul etmiş ve yaptığı
inceleme sonucunda;

  • Şartın 11. maddesi
    uyarınca herkesin ulaşılabilir en yüksek sağlık standardına ulaşmasına

    yardımcı olacak her türlü tedbirden faydalanma hakkı olduğunu,

  • Sosyal Şart’ın sağlığın
    korunması hakkıyla ilgili 11. maddesi ve 3. maddesi ile Avrupa İnsan
    Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı
    arasında net bir tamamlayıcılık olduğunu,
  • Denetimin uygulamada
    ne kadar etkin bir şekilde gerçekleştirildiğine bakılması gerektiği,
    mevcut olan en iyi tekniklerle denetim ve kayıt ölçümlerinin yapıldığı

    iddiasının denetimlerin ne derece etkin ve yeterli yapıldığını
    göstermediğini,

  • Sosyal Şartın 3.
    maddesi altındaki ilk yükümlülüğün mümkün olan en yüksek seviyede
    güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları sağladığını, bu
    maddenin güvenlik ve sağlık alanında yasal düzenleme yapma şeklindeki
    birinci bendinin bilimsel topluluk tarafından tanınan ve toplulukta
    ve uluslar arası mevzuat ve standartlarda ortaya konan risklerin
    çoğunluğuna
    karşı önleyici ve koruyucu tedbirlerin sağlamaları için sağlık
    ve güvenlik mevzuatları düzenlemelerini gerektirdiğini,
  • Sosyal Şartlar ile
    uyumun etkin bir şekilde uygulanmaması veya kesin bir şekilde
    denetlenmemesi
    durumunda, sadece mevzuat işletimi ile garanti altına alınamayacağını,

    Yunanistan’ın yasal düzenlemelerine ve uluslararası sözleşmelerdeki
    taahhütlerine rağmen yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek
    Sosyal Şartın 11. Maddesinin 1-3. bendinin, 3. Maddenin 2. bendinin
    2. Maddenin 4. bendinin ihlal edildiğine karar vermiştir.


 

Yasa koyucu
sağlığın
bozulmasına yönelik koşulları ortadan kaldırmadan, gerekli
denetim ve gözetim işlevini etkin bir biçimde yerine getirmeden,
mevcut sağlık riskini henüz yeterince azaltmadan uluslar arası 
düzenlemelerin amacının tam tersi biçimde radyasyonla çalışanların
çalışma sürelerini arttıran bir işlem yapmış, mevcut koşullar
içinde çalışanların sağlıklarını eskisine göre daha iyi koruyan
değil bozan bir durum yaratmıştır. Nitekim Sağlık Bakanlığı
Radyasyondan korunma, standart tedbirler ve izolasyon konusunda 96/29
ve 97/43 Euratom direktiflerini de hayata geçirmemiş, yeterli güvenlik
ve korunma standartları sağlamadan ve bu direktiflerde
çalışma sürelerinin uzatılmasına ilişkin bir hüküm olmamasına
rağmen çalışma sürelerini uzatmış,
çalışanların yaşam hakkı kapsamında Avrupa Sosyal
Şartı ile taahhüt edilen hükümleri ihlal etmiştir.
Anayasa’mızın
17. maddesinde de herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma
ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş; 49. maddesinde çalışma
hakkı düzenlenmiş; 56. maddesinde, Devlet, herkesin yaşamını,
beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla ödevli
kılınmıştır. İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi
için “gerekli koşulları hazırlamak”  ise
Anayasa’nın 5. maddesinde Devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Yaşam hakkının Komite kararlarında da belirtildiği
gibi teorik olmaktan öte somut olarak da güvence altına alındığından
söz edebilmek için bu hakkı zedeleyecek, sınırlayacak ya da ortadan
kaldıracak nitelikte hiçbir düzenlemenin yapılmaması, uygulamada
da etkin ve sürekli bir koruma ve güvenliğin sağlanması gerekmektedir.

Ülkemizdeki mevcut koşullarda radyasyonla
çalışanların çalışma sürelerinin 5 saatten 7 saate
çıkarılması, çalışanların ulusal ve uluslar arası
mevzuatla güvence altına alınan sağlık ve yaşam hakkını
ihlal etmektedir.
 

2- Uluslararası 
Çalışma Örgütü ILO’nun 115 sayılı “İşçilerin
İyonizan Radyasyonlara Karşı Korunması Hakkında Sözleşmesi” 
Türkiye tarafından 07.03.1968 tarihli 1033 sayılı kanun ile
kabul edilmiş olup, 02.07.1968 tarihli 6-12959 sayılı Bakanlar
Kurulu kararı ile 25.07.1968 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe
konulmuştur. 115 sayılı sözleşmenin 5. maddesinde çok açık bir
biçimde, işçilerin iyonizan radyasyonlara karşı maruz kalışlarının
mümkün olan en asgari hadde indirilmesi için her türlü gayretin
sarf edilmesi ve fuzuli olan her türlü maruz kalışların bütün
ilgili taraflarca önlenmesi düzenlenmiştir. ILO’nun 116 sayılı
“Çalışma Saatlerinin Azaltılmasına İlişkin” tavsiye kararı
bulunmaktadır. Gerek Türkiye tarafından uygulanmak zorunda olan 115
sayılı ILO Sözleşmesi, gerekse de ILO’nun 116 sayılı tavsiyesine
uyma yükümlülüğü bulunan Türkiye’nin bunun tam aksine iyonizan
radyasyonla çalışanların çalışma sürelerini arttırması Anayasaya
aykırılık teşkil etmektedir.
 
 

III.

1- Radyasyonun
Zararlı Etkileri Bilimsel Raporlarla Ortaya Konmuş Olup
Radyasyonla Çalışma Ağır ve Tehlikeli Meslek Grubu Olarak
Sınıflandırılmıştır. 
 

Tıbbi alanda
kullanılan radyasyonun (iyonizan radyasyon) insan sağlığı 
üzerine etkileri konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. İyonlaştırıcı
radyasyonun halen uygulanmakta olan uluslararası ve ulusal korunma
prensiplerinde belirlenen doz limitlerinin altında, risk olmadığını
söylemek bilimsel gerçeklerle taban tabana zıttır. Düşük doz
(low dose) radyasyonun insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini
saptayan çok sayıda bilimsel araştırma bulunmaktadır. Nitekim;
 

  • Son bilimsel kaynaklarda,
    tanı amaçlı yüksek enerjili açık radyasyon kaynakları 
    ile çalışan sağlık personelinin, gün içerisinde hasta ile müsaade
    edilen 2 metreden yakın mesafede bulunma süresi 32 dakika ile
    sınırlıdır.
  • İngiltere’de geçerli
    kurallara göre bir radyasyon görevlisi 60
    mSv den fazla
    radyoaktivite ile bir iş
    günü boyunca temas edemez.
  • “UK IRR 1999”
    bildirisine göre yüksek enerjili açık radyasyon kaynağı ile çalışılan
    yerlerde kaç hasta alınacağı ve hasta yakınlarının korunması
    ile ilgili çok kesin kısıtlamalar konmuştur.
  • Fırat Üniversitesi
    Tıp Fakültesi’nce yapılan ve iyonizan radyasyona uzun süre maruz
    kalan radyoloji çalışanlarında, uzun süreli düşük doz iyonizan
    radyasyonun bu kişilerin kan değerlerine etkilerinin incelendiği
    rapora göre; “biyolojik değişikliklerin başlaması için alınan
    radyasyonun herhangi bir eşik değeri yoktur.
    Bu nedenle diyagnostik radyolojide
    çalışanlar radyasyondan ne kadar korunurlarsa korunsunlar,
    bunlar için küçük radyasyon dozları
    dahi önemli riskler taşımaktadır”
  • British Medical Journal
    (BMJ) 09.07.2005 tarihli sayısında yayınlanan yazıda, 15 gelişmiş
    ülkede (Japonya, ABD, Avustralya, AB ülkelerinin bir kısmı) 407.391
    nükleer endüstri çalışanı uzun süre takip edildiklerinde; kabul
    edilebilir dozların altında düşük doz radyasyona maruz kalmaları
    neticesinde radyasyona hiç maruz kalmayanlara göre lösemiye yakalanma
     riskinin %19, akciğer, plevra vb kanserlere ise  %9.7 daha fazla
    arttığı saptanmıştır.


 

Tıbbi radyasyon
cihazları ile çalışan sağlık personeli esas görevinin yanında
radyasyon kaynağını hazırlama, depolama, muhafaza, nakil, arıtma,
kalibrasyon ve imhası gibi görevleri nedeniyle sadece hasta ile
ilgili tıbbi uygulamalarda değil çalışma süresinin tamamı boyunca
radyasyonun zararlı etkisine maruz kalmaktadır. Radyasyonun sağlık
sorununa yol açmayan en düşük doz limiti bulunmadığı gibi iyonizan
radyasyon alanında ölçü olarak kabul edilen doz faktörünün yanında
bu unsurdan daha da önemli olacak biçimde zaman faktörü korunma
bakımından önem taşımaktadır. Çünkü radyosyona maruz kalınan
süre arttıkça sağlığa zarar verme olasılığı da artmaktadır.
Bu nedenle çalışma süreleriyle ilgili değişiklikler çalışanların
sağlıklarının korunması bakımından doğrudan etkili olmaktadır.
 

Bilimsel
raporlarla
da ortaya konan risk nedeniyle, radyasyonla çalışanların meslekleri
hem ulusal hem de uluslararası hukukta diğer meslek dallarına
göre farklı ve özel çalışma kuralları düzenlenen riskli-ağır
ve tehlikeli meslekler olarak sınıflandırılmaktadır.
 

2- Radyasyonla
Çalışanların Sağlıklarını Radyasyonun Zararlı Etkilerinden
Koruyacak Önlemleri Almadan, Uluslararası Sözleşmelerdeki Standartlara
Uymadan ve Etkin Bir Denetim Sağlamadan Mesai Saatlerini Uzatmıştır.
 

Tehlikeli işlerde

çalışanlara yönelik uluslararası düzenlemelere taraf ülkeler;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen yaşam hakkının
bir gereği olarak, sağlık hakkının gerçekleştirilmesi için 
çalışanların hasta olmalarından ya da tehlikeli maddeye maruz
kalmalarından
önce kişisel ve mekansal önlemleri almak ve olası tüm sağlık
risklerini ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Oysa
radyasyonla çalışan sağlık personeli yönünden ülkemizdeki radyasyon
cihazlarının, radyasyon ünitelerinin ve radyasyonla çalışanların
denetim ve güvenliğinin sağlanamadığı, uluslar arası sözleşmelerle
yükümlülük altına girilen standartların gerçekleştirilemediği
ortadadır.
 

  • Ankara Üniversitesi
    Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nce, AB ülkelerinde 13 Mayıs 2000
    tarihinden itibaren zorunlu olarak uygulanan EURATOM 97/43
    Direktifi’nde
    belirtilen standart ölçümler dikkate alınarak yapılan doktora
    çalışmasında,
    Türkiye genelinde rastgele seçilen tıbbi radyasyon cihazlarında
    yapılan kalite kontrol testleri üzerine, performans testlerine uygun
    olmayan ve testlerde başarısız olanların oranı %54-67 arasında
    çıkmıştır.
  • İstanbul Üniversitesi
    doktora öğrencisi Nuran Akyurt’un “Hastanelerde Akreditasyon
    Standartları:
    İstanbul’daki Özel Hastanelerin Radyoloji Yöneticilerinin Standartları

    Ne Ölçüde Yerine Getirildiği Konusundaki Görüşlerine İlişkin
    Bir Araştırma” adlı 2007 tarihli doktora tezinde, İstanbul ili
    sınırları içerisinde faaliyet göstermekte olan “kamu ve özel
    sektöre ait hastanelerden” elde ettiği verilerde, Radyoloji
    Ünitelerinde
    ve radyoloji standartlarının sağlanması bakımından uluslararası
    standartların sağlanamadığı ve çalışanların korunması ve eğitimi
    bakımından da ciddi eksiklikler olduğu görülmektedir.

  • Radyasyon güvenliği
    ve denetimi konusunda yetkili kurum olan Türkiye Atom Enerjisi
    Kurumu’nun
    teknik ve personel bakımından yetersizliği de hem dosyada mevcut
    yargı kararlarından hem de kendi açıklamalarından ortaya çıkmaktadır.
    Nitekim lisans verilmesinin ve altyapıdaki yetersizliği TAEK kendi
    internet sayfasında “Türkiye’de, tesislerin kendi
    ölçümlerini yapacakları ya da yaptıracakları bir altyapı olmadığından,

    TAEK denetimleri sırasında pek çok eksikliklerle
    karşılaşılabilmektedir.
    Bu durum lisanslama sürecini uzattığı gibi ekonomik yönden israfa
    neden olmaktadır.”
    şeklinde ifade etmektedir.

  • Lisanssız cihazların
    kamu kuruluşlarında çoğunluğu oluşturduğu gerçeğinin yanında
    TAEK tarafından lisans verilen radyoloji cihazlarının en temel
    kalibrasyon
    ve güvenlik ayarlarının bulunmamakta, bu ünitelerdeki çalışma
    güvenliği uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara
    uymamaktadır.
    Hastanelerde radyoloji ve radyodiagnostik departmanlarının faaliyet
    gösterebilmesi için TAEK’ten lisans almak zorunlu olsa da çoğunluğu
    kamu sektöründe olmak üzere lisans almadan çalışan sağlık
    kuruluşlarının
    sayısı, lisanslı çalışan kurumlardan fazladır. Lisansı olan
    kurum ve kuruluşlar ise düzenli denetime tabi tutulmamaktadır.
    Bu konuda Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
    tarafından çoğunluğu İstanbul’daki hastanelerdeki durumu gösteren
    yazışmaları ve Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği
    tarafından radyoloji çalışanlarının
    çalışma koşullarını değerlendirme anketi analizinde de radyasyon
    cihazlarıyla ilgili lisanslamanın ve radyasyonla
    çalışanların ne derece denetimsiz, ağır ve sağlıksız koşullarda
    çalıştırıldığını göstermektedir(EK 3).
  • Eskişehir Osmangazi
    Üniversitesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Radyoloji
    Ünitelerinde
    bulunan cihazlardan 13 tanesi için 2006 yılından beri hala lisans
    alınmamıştır. İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi röntgen
    ünitesi lisansı olmadığı için 10.11.2007 günü basına yansıyan
    haberlerden anlaşıldığı kadar kapatılmıştır. Kırklareli Devlet
    Hastanesi radyasyon kontrol raporları olumsuz çıkmış olup, bu konuda
    gerekli tedbirlerin alınması için TAEK uyarı yazısı yazmıştır.
    Tokat ilinde bulunan Hastanelerdeki cihazlarla ilgili bazılarının
    kayıtlarının dahi olmadığı tespiti yapılmıştır. Bursa’daki
    Hastanelerin bazılarındaki cihazların ruhsatlarının olmadığı,
    iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olduğu tespitleri yapılmıştır.
  • Sendikanın çeşitli
    tespitlerinde de kansere yakalanan radyoloji çalışanlarının isimleri
    ekteki yazılarda(EK 3’de) yer almaktadır.
  • Sağlık Bakanlığı,
    gerek kendisine ait gerekse diğer kamu kuruluşlarına ait sağlık
    kuruluşlarında koruyucu cihaz ve tekniklerin etkinliğinin düzenli
    kontrolünü sağlayamamaktadır. Türk Akreditasyon Kurumu tarafından
    muayene faaliyetlerini gerçekleştirmek ve ilgili raporları tanzim
    etmek üzere sadece bir tek kuruluş 6 Eylül 2007 tarihinde akredite
    edilmiştir.
  • Sağlık Bakanlığı
    Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 08.10.2007 tarih ve 21025
    sayılı genel yazısında, bizzat Sağlık Bakanlığı
    tarafından yukarıda belirtilen yetersizlikler kabul edilmekte,
    radyasyon
    güvenliğinin sağlanması bakımından mevzuatın
    öngördüğü gereklilikler, TAEK lisansı, dozimetre kullanılması
    v.b. konulardaki halen eksik olan kurumların bu eksikliklerini acilen
    mevzuata uygun hale getirmeleri istenmektedir
    . Bu genel yazı ile
    mesai süresi 5 saatten 9 saate çıkarılmıştı. Sağlık ve Sosyal
    Hizmet Emekçileri Sendikasının açtığı davada Danıştay İdari
    Dava Daireleri Kurulu’nun 2008/417 YD. İtiraz No’lu ve 01.05.2008
    tarihli kararı ile söz konusu genel yazının yürütmesi durdurulmuştur(EK

    4). Sağlık Bakanlığı bu sefer 5947 sayılı yasanın 9. maddesi
    ile mesai saatlerini günlük 5 saatten 7 saate çıkarmayı başarmıştır.
    Ancak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili problemler devam etmektedir.

  • Radyasyonla çalışanların
    sağlık ve yaşam haklarının karşı karşıya olduğu tehlikenin
    boyutu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Röntgen
    Ünitesindeki örnek duruma baktığımızda daha net biçimde görülmektedir.

    Nitekim günde ortalama 600 tetkik yapılan Ankara Numune Eğitim ve
    araştırma Hastanesi Acil Röntgen Ünitesinden örnek vermek gerekirse
    bu ünitede cihazlarla ilgili Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)
    lisansı
    bulunmamaktadır. Cihazların TAEK lisanslarının bulunmaması şeklindeki
    hukuka aykırı ve tehlikeli durumu, denetim ve güvenliğin sağlanması
    açısından daha da ağırlaştıran ve bu konudaki riski ve yetersizliğin
    boyutlarını gösteren şey ise 2002 yılından 2007 yılına kadar
    cihazların lisans belgelerinin alınması ile ilgili hastane tarafından
    yedi kez kuruma başvuru yapılmasına rağmen halen lisansların
    alınamamasıdır.
    Nitekim hastanenin Girişimsel Radyoloji Ünitesinde bulunan radyasyon
    cihazına TAEK tarafından 09.01.2007 tarihinde lisans verilmesine
    rağmen
    radyasyon çalışanlarının dozimetre değerleri yüksek çıktığı
    için cihaz, lisans verilmesinden yaklaşık bir buçuk ay sonra
    20.02.2007
    tarihinde Radyasyon Güvenlik Komitesi tarafından kullanıma
    kapatılmıştır.
    Yapılan ölçümlerde cihazda radyasyon kaçağı tespit edilmiş ve
    bunun üzerine cihazın kullanımı 06.04.2007 tarihinde TAEK tarafından
    kapatılmıştır. 


 

Sağlık Bakanlığı 
radyasyondan korunma, tedbirler ve izolasyon konusunda 96/29 ve 97/43
Euratom direktiflerini hayata geçirmeden, yeterli güvenlik ve korunma
standartları sağlamadan ve bu direktiflerde çalışma sürelerinin
uzatılmasına ilişkin bir hüküm olmamasına rağmen çalışma sürelerini
uzatmıştır. Oysa 96/29 Euratom direktifinin 23 ve 24. maddesine göre;

    • Radyasyondan korunma
      bakış açısından işletme planlarının ön kritik incelenmesi,
    • Radyasyondan korunma
      bakış açısından yeni ve modifiye edilmiş kaynakların hizmete
      alınması,
    • Koruyucu cihaz ve
      tekniklerin etkinliğinin düzenli kontrol edilmesi,
    • Ölçüm cihazlarının
      düzenli ayarlanması ve kullanılabilir olduklarının ve doğru
      kullanıldıklarının
      düzenli kontrol edilmesi (Madde 23/a).,     
    • Radyasyonun yapısını
      ve niteliğini gösteren harici doz oranlarının ölçülmesi, yapıları
      ile fiziki ve kimyasal durumlarını gösteren hava hareketliliği
      konsantrasyonunun
      belirlenmesi, sonuçların kaydedilmesi ve raporlanması gereklidir.


 

Türkiye’nin
de TAEK aracılığıyla üye olduğu Uluslararası Radyasyondan Korunma
Komisyonu (ICRP), Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile bu
kurumların belirlediği standartlara uygun düzenlemeler olan AB
Direktiflerinde
de;

  • Uygulanabilir, yeterli
    ve güvenli bir denetleme sistemi ile bu sistemin kontrol dışı kalması
    durumunda yerine geçecek bir mekanizmanın kurulması,
  • Kişisel dozimetre
    ve çevresel izleme işlevlerinin yerine getirilmesi ve radyasyon izleme

    cihazlarının standart dozimetre laboratuarlarına uygun olarak
    kalibrasyonlarının
    yapılması gerektiği,

  • Mesleki maruziyet
    olasılığı ve bu olasılığın derecesine uygun olarak korunma ve
    güvenlik için uygun ve yeterli donanım, ekipman ve hizmetlerin
    sağlanması
    gerektiği,
  • Çalışanların sağlık
    kontrollerinin düzenli olarak yapılması gerektiği,
  • Her ülkenin radyoaktif
    kaynaklar için ulusal kayıt sisteminin bulunmasının gerektiği,
    bu bilginin korunması ve diğer ülkelerle uyumu için aynı formatta
    tutulması gerektiği belirtilmektedir.


 

Ülkemizdeki
mevcut koşulların yetersizliği ortada olduğu gibi Sağlık Bakanlığının
bu konuda yapılmış hiçbir hazırlığı,  araştırması da
bulunmamaktadır. Radyasyondan korunma, tedbirler ve izolasyon konusunda
uluslar arası direktiflerin göz ardı edilerek çalışma saatlerinin
uzatılması radyasyonla çalışanların ve ailelerinin sağlıklarını
tehlikeye atmaktadır.
 
 

3- Çalışanların
sağlıklarının ve yaşam haklarının tam, etkin ve sürekli bir
biçimde korunmadığı mevcut ülke koşullarında çalışma
saatlerinin arttırılması radyasyonla çalışanların, ailelerinin,
hastaların ve toplumun daha fazla radyasyona maruz kalmasına neden
olacaktır.
 

Yukarıda
açıkladığımız
ve ekte sunulan belgelerden de görülebileceği üzere ülkemizde
hem özel hem de kamudaki sağlık kuruluşlarının radyolojik tıbbi
işlemlerin yapıldığı bölümlerin mekansal standartları uluslararası
standartların çok altındadır. Radyasyon çalışanları lisans,
koruma ve kontrol işlemlerinin alt düzeyde olduğu bu yerlerde
çalışmaktadır.
AB’nin radyoloji çalışanlarının güvenliği ve sağlıklı çalışma
koşulları bakımından öncelikle uyulmasını istediği bu standartlara
ülkemizdeki sağlık kuruluşlarının büyük çoğunluğu sahip değildir.
Kamudaki birçok hastanede henüz ruhsatlandırılmamış veya fizik
koşulları uygun olmayan ortamlarda çok sayıda radyasyon üreten
kaynak veya cihaz çalıştırılmaktadır. Çalışanların kişisel
dozimetre kayıtları bulunmamakta kontrolleri de düzenli olarak
yapılmamaktadır.
Halen ülkemizdeki hastanelerde cihaz tüp verimi ölçümleri ve
kalibrasyonları
yapılmamaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda yapılmış
bir incelemesi ya da çalışması da bulunmamaktadır.
 

5947 sayılı 
kanunun 9. maddesi en temel insan hakları olan sağlık ve yaşam
hakkına, Anayasanın 5.,10. ve 13. maddelerindeki amir hükümlere,
radyasyonla ilgili uluslar arası direktiflere, Avrupa Sosyal Şartı 
hükümlerine ve Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’nin kararlarına, 115
sayılı İLO Sözleşmesine, 116 sayılı İLO Tavsiye kararlarına
açıkça aykırıdır. 5947 sayılı kanun, 3153 sayılı Yasa ve Tüzük
hükümlerinin bütünselliğini bozmuş, 5510 sayılı kanunun 41.
maddesindeki fiili hizmet, 657 sayılı kanunun 103. maddesindeki şua
izni düzenlemelerinin amacına aykırı bir düzenlemedir. Mevcut çalışma,
korunma ve güvenlik koşulları ile ilgili hiçbir standardizasyon
sağlanmadan ve bu konuda hiçbir iyileştirmeye gidilmeksizin çalışma
saatlerini belirlemek, radyasyon çalışanlarının, ailelerinin hastaların
ve toplumun şu anda maruz kaldıklarından çok daha fazla radyasyona
maruz kalmalarından, radyasyondan korunamamalarından başka bir sonuç
doğurmayacaktır. Radyasyonun zararlı etkileri nedeniyle zaten mesleki
riski taşıyan radyasyonla çalışanların, ailelerinin sağlıklarını
daha çok riske sokacak böyle bir işlemin hukuken geçerli hiçbir
bir gerekçesi de yoktur. 5947 sayılı kanunun 9. maddesi bu şekilde
çalışma saatlerini uzatmakla çalışanların sağlıklı olma ve
yaşam haklarının özünü zedeleyerek Anayasaya aykırılık oluşturmuştur. 

      Anayasaya
aykırılık iddialarımız ciddi bulunarak, Anayasa Mahkemesine
başvurulması 
gerekmektedir.

      Dava
konusu genel yazı yukarıdaki açıklamalar ışığında sebep
ve amaç yönünden hukuka aykırı olduğundan iptali gerekmektedir. 
 

YÜRÜTMEYİ 
DURDURMA NEDENLERİ:
Dava konusu genel yazı iyonizan radyasyon
kaynakları ile çalışanlar açısından sağlıklarını yakın gelecekte
olumsuz etkileyeceğinden, telafisi güç ve imkânsız zararlar doğacaktır.
Bu nedenle 2577 sayılı kanunun 27. maddesindeki koşulların oluştuğu
kabul edilerek, dava konusu genel yazının yürütülmesinin durdurulması
gerekmektedir.
 

HUKUKSAL
SEBEPLER:

Anayasa, Uluslar arası Sözleşmeler, Danıştay Kanunu, İYUK ve diğer
hukuksal mevzuat.
 

DELİLLER:
Ekteki belgeler ve diğer deliller.
 

İSTEM SONUCU:

Dava konusu genel yazının davalı idarenin savunması alınmadan
yürütülmesinin
durdurulmasına, savunma alındıktan sonra da yürütülmesinin durdurularak
iptal edilmesine, dava konusu genel yazıya dayanak olan 5947 sayılı
kanunun 9. maddesi ile 3153 sayılı kanuna eklenen ek madde 1’in
Anayasanın 5,10,13,56 ve 90. maddelerine aykırı olması nedeni ile
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesini,
yargılama harç ve giderleri ile avukatlık vekalet ücretinin davalı
idare üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygı ile arz ve
talep ederim. 19.03.2010
 
 
 

                                                      Av. Öztürk Türkdoğan  

Ek: 4

Onanmış
Vekaletname 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×