Rapora buradan erişebilirsiniz: SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN TOPLUMSAL AÇIDAN YIKICI SONUÇLARI BELİRGİNLEŞTİ
BASIN AÇIKLAMASI METNİ
AKP Hükümeti dönemi birçok alanda yapısal değişimlerin gerçekleştirildiği bir dönem olarak yaşanmaktadır. Sağlık ve sosyal güvenlik alanı Türkiye’nin kendine özgü toplumsal ihtiyaçları yerine, küresel sermayenin ihtiyaçları/dayatmaları üzerinden şekillendirilmektedir.
Uluslar arası sözleşmelere ve anayasaya rağmen neoliberal müdahalelerle üçüncü dünya ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Türkiye’de de sağlık hizmetleri “reform” ve “dönüşüm” adı altında ticarileştirilmiş ve sağlık alanı bir rant alanı haline getirilmiştir. Sağlık alanında neoliberal reform ve dönüşüm, en başta kamu tarafından fon ayrılan sağlık hizmetlerinin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Hastalar “müşteri” konumuna getirilmiş ve sağlık hizmetlerinin kamusal finansmanı yerine özel rekabet ve piyasa güçlerine dayanan bir finansman biçimi getirilmiştir.
Bu neoliberal müdahaleler sonucu sağlık hizmetlerinden faydalanma ve yaşama hakkı insanlık onuruna yakışmayacak şekilde engellenmekte ve uluslararası anlaşmalarla anayasaya aykırı biçimde ihlal edilmektedir. Sağlık ve sosyal güvenlik alanında var olan eşitsizlik ve ihlaller neoliberal “Sağlıkta Dönüşüm” programı ile daha da büyütülmüştür.
“Sağlıkta Dönüşüm Programı” olarak kamuoyuna lanse edilen program hem sağlık hizmeti verenler hem de sağlık hizmetlerinden faydalananlar açısından tam bir yıkım programı olarak deneyimlenmiştir. Yasanın ilk gündeme geldiği 2006 yılından beri gerçekleşeceğini belirttiğimiz tüm ihlaller ve hizmetten dışlanma biçimleri maalesef deneyimlenmektedir.
Sağlığın paralı olmasında en önemli adım Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulamasıyla atılmıştır. Toplumsal ihtiyaçların değil kârın esas alındığı; yurttaşlardan sağlık primi, katkı ve katılım paylarının alınmasının devreye girdiği zorunlu Genel Sağlık Sigortası (GSS) sisteminin can yakıcı maddeleri 1 Ocak 2012’de yürürlüğe girmiştir. Hükümetin 2016 yıllık planında, sosyal güvenlik başta olmak üzere kamu hizmetlerinin finansmanının kaynağının artık devlet bütçesi değil, bu hizmetleri talep edenlerin yaptıkları ödemeler olacağı vurgulanmaktadır. Sağlık, sosyal hizmet ve sosyal güvenlik gibi hizmetlere ulaşmak ve yararlanmak her insanın hakkıdır. Bu hizmetleri bireysel olarak bir karşılık, “bedel” ödeyerek sunmak, onları “hak olmak”tan çıkarmak demektir.
Oysa sosyal “güvenlik”, toplumsal bir konudur ve giderek daha çok sayıda insanın bu alandan dışlanması sonucunda nasıl bir güvenliğin elde edilebileceği ortadadır. Sosyal güvenlik hakkından dışlananların başında, özellikle, toplumda ikincilleştirilen, emeği görünmez kılınan bir grup olarak kadınlar gelmektedir.
Milyonlarca kayıt dışı çalışanın, işsizin, yoksulun ve dışlanmış insanın olduğu bir toplumda, bireysel sağlık ve emeklilik paketlerine sıkıştırılmış, sosyalliğinden arındırılmış bir “sosyal” güvenlik anlayışının, büyük sosyal sorunlara gebe olduğu gerçeği görmezden gelinemez. Bireysel emeklilik sistemleri ve bireysel sigortalarla sosyal bir güvenliğin tesis edilmesi mümkün değildir.
Sağlıkta dönüşüm programı, yoğun harcamalar nedeniyle “devletin sırtında bir kambur” olarak tanımlanan sosyal güvenlik sisteminin değiştirilmesi gerektiği fikri üzerine inşa edilmişti. Yıllar içinde harcamalar azalmak yerine giderek daha fazla attı ve bu artış, sadece kar amaçlı çalışan özel hastanelerin, ilaç ve sigorta şirketlerinin işine yaradı. Sağlık hizmetlerinde bugün kuyruklar bitmediği gibi katkı payı, sağlık hizmetine ulaşamama, hizmetin niceliğinin artarken niteliğinin düşmesi ve eşitsizliklerin giderek artması gibi sorunlar “dönüşüm söyleminin” somut çıktıları olarak belirmektedir.
Sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin toplumsal dayanışmayı güçlendiren bir anlayış doğrultusunda gerçek bir reforma ihtiyacı varken, “paran kadar sağlık ve emeklilik” düsturu hükümetin 2016 Yıllık Planı ile bir kez daha öne çıkarılmıştır.
Biz Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak nitelikli sağlık hizmeti verilebilmesi bakımından;
Sağlık alanında katkı payı başta olmak üzere tüm ek ödemelerin kaldırılmasını,
Sağlık ve sosyal hizmetlerin herkese eşit, ücretsiz nitelikli ve anadilinde verilmesi için gerekli düzenlemelerin derhal yapılmasını,
Sosyal güvenlik sisteminin işverenleri ve özel kurumları değil halkı, kadınları, işsiz ve yoksulları gözeten biçimde yeniden gözden geçirilmesini
Tüm bu usülsüz uygulamalara yol veren, özel sektörü gözetip işsiz, yoksul ve kadınları gözden çıkaran, paran kadar sağlık paran kadar sosyal güvenlik anlayışını dayatan 5510 sayılı kanunla yapılan tüm düzenlemelerin daha fazla mağduriyet yaratılmadan ortadan kaldırılmasını
ve sosyal sıfatını hak eden bir sosyal güvenlik anlayışının oluşturulmasını
İSTİYORUZ!
SES GENEL MERKEZİ