Sendikamızın da aralarında olduğu sağlık emek ve meslek örgütleri sağlıkta şiddete karşı yürütülen mücadele kapsamında “Yönet(e)miyorsunuz! Hekimler, Sağlık Emekçileri Değil; Bu Enkazın Sorumluları Gidecek!” demek için bugün Sağlık Bakanlığı önünde açıklama gerçekleştirdi.
Açıklamaya CHP, HEDEP ve İyi Parti milletvekilleri de destek verdi.
Yaşamını yitiren sağlık emekçileri için yapılan saygı duruşuyla başlayan açıklamada “Yaşamak, yaşatmak istiyoruz”, “Sağlıkta şiddet sona ersin”, “Sağlıkta dönüşüm ölüm demektir”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, hiçbir yere gitmiyoruz” ve “Bakan uyuma sağlıkçıya sahip çık” sloganları atıldı.
Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimiz Eylem Kaya Eroğlu, Mehmet Sıddık Akın ve Tayyar Özcan, üyelerimiz ile KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, KESK MYK Üyeleri Gönül Kural Şimşek ve Zeynep Erkan Korkmaz’ın da katıldığı basın açıklamasında kurum temsilcileri söz aldı.
Sendikamız adına Merkez Yönetim Kurulu Üyemiz Mehmet Sıddık Akın şöyle konuştu: Sağlık emekçilerine yönelik şiddet konusunda işin kaynağına dönmek gerekiyor. 2000’li yıllara kadar hastanelerimizde sadece bir polis memuru adli vakalar için bulunurdu. Şimdi her hastanede onlarca, yüzlerce güvenlik görevlisi var. Fakat şiddet gittikçe tırmanıyor. Şiddet “dönüşüm” denilen ve AKP hükümetleri dönemlerinde hızlandırılan piyasacı uygulamalar yaygınlaştıkça artmaya başladı. Sağlık alanını kar elde etme alanı olarak gören, sağlık hizmetlerini üretim-tüketim ilişkisi içinde metaya dönüştüren ve her gün kışkırtılan sağlık talebi ile yöneticilerin değersizleştiren dil ve üslubu ile bu sistem şiddet üretiyor. Sağlıktaki şiddet sadece hasta ve yakınlarının emekçilere yönelik şiddeti değildir. İş yerlerindeki liyakatsiz yöneticilerin uyguladığı mobbing, muhalif olana, sendika üyelerine yönelik siyasal (sürgün, işten atma, açığa alma, soruşturma vb.) şiddet, açlık ve yoksulluk sınırı arasında çalışmaya mahkum edilerek uygulanan ekonomik şiddet gibi birçok şiddet türü ile uğraşıyoruz. Toplumu ayrıştıran, kışkırtan, kutuplaştıran siyasal atmosfer, bireysel silahlanma vb. O zaman şiddet üretmeyen bir sistem yaratma mücadelesini hep birlikte vermemiz lazım. Bu mücadele sadece iş kolumuz ekseninde de düşünülemez. İktidar eliyle uzun yıllardır uygulanan baskı politikaları, kendinden olmayan herkesi öteki görme yaklaşımı ile birlikte toplumda oluşturulan kamplaşma beraberinde şiddet üretiyor. Uygulanan kutuplaştırma siyaseti nedeniyle kendini devlet gibi gören kesimler de şiddete meyil ediyor. Yine açlık, yoksulluk, zamlar. Yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayan milyonların bu durumu görmemesi için ayrıştırma ve kutuplaştırma siyasetini özellikle derinleştiriyorlar. Bu durumda da insanlar yaşadığı sıkıntıların, sorunların kaynağını sistem olarak görmek ve hak elde etmek için mücadele etmek yerine en yakınındakine şiddet olarak yansıtıyor. Bu nedenle de şiddet toplum içinde gittikçe bir kültür haline geliyor. Bu nedenle de normalleştirilmeye çalışılan şiddet kültürüne karşı sağlıklı bir toplum için bütünlüklü olarak mücadele etmek gerekir. Toplumun sağlığını korumak ve geliştirmek ancak toplumsal yaşamı demokratikleştirerek, birey ve toplumu özgürleştirerek ve eşitsizliklerle mücadele ederek; her bir bireyin yeterli beslenebildiği, uygun koşullarda barınabildiği, temiz suya ulaşımının mümkün olduğu, havanın kirletilmediği koşulları sağlayarak, temiz çevre ve güvenli gıdaya ulaşımın sağlandığı yani en temel insani ihtiyaçların karşılanması ile mümkündür. Sağlık hizmetleri, ancak tüm bu sıralananlarla birlikte toplum sağlığının geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Türkiye gibi toplumsal eşitsizliklerin derin olduğu ülkelerde, sağlık hizmetleri eşitsizlikleri en aza indirgenmesi hedefiyle de yapılandırılmak zorundadır. Sağlık emekçilerine yönelik şiddeti engellemenin birinci yolu toplumdan ve hizmet üreten emekçiden yana bir sistem inşa edilmesi ile mümkündür. Elbette bu gerçekleşinceye kadar şiddeti engellemek için caydırıcı yasal düzenlemeler alınmak zorundadır. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı diğer bütün kamu kurumlarına öncülük ederek; “sağlıklı bir toplum için şiddetsiz yaşam” “sağlık için demokrasi”, “sağlık için herkese iş, aş, insani barınma ve eğitim” gibi temaları öne çıkaracak tarzda iş kolunda örgütlü örgütlerin de desteğini alarak yeni bir kültür oluşması için çalışma yapmalıdır. Ayrıca Cumhurbaşkanı, Sağlık Bakanı başta olmak üzere iktidar ve muhalefetin tanınan yüzleri ile iş kolumuzdaki emek ve meslek örgütlerinin yöneticilerinin de içinde yer aldığı ve sağlık emekçilerine yönelik şiddeti azaltmaya yönelik kamu spotları hazırlanmalı ve TV’lerde yayınlanmalıdır. Kamu otoritesini sağlık emek ve meslek örgütleri ile yan yana gelerek ve toplumu bilinçlendirmeyi de önüne koyan bir program hazırlamaya ve halk sağlığını önceleyen bir sağlık politikası yürütmeye çağırıyoruz.
Açıklamaya katılan konfederasyonumuz KESK’in Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ise “Emek bizim, söz bizim diyerek mücadeleyi yükselten sağlık emekçilerini selamlıyorum. Önümüzdeki günlerde sağlık bütçesi TBMM gündemine gelecek, sağlıkta piyasacı değil halkçı politikaların uygulanması ve sağlık emekçilerinin haklarını alabilmesi için birleşik bir mücadele yürütülmesi gerekmektedir” diye konuştu.
Sağlık emek ve meslek örgütleri adına Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan açıklama şöyle:
Basın metnine geçmeden önce burada bulunan kurumlar olarak İsrail’in Filistin’e yönelik katliamlarını kınıyoruz. Bizler yaşatmak için bu mesleği seçenlerin temsilcileri olarak “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” diyoruz. Katliamın her türlüsüne karşı olan bir tutumla özellikle sağlık kurumlarına, sivillere yönelik saldırıları kabul edilemez bulduğumuzu bir kere daha yineliyoruz.
Hekimler, Sağlık Emekçileri Değil; Bu Enkazın Sorumluları Gidecek!
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın getireceği yıkımlara dair tüm öngörülerimiz ne yazık ki çıkıyor. Başta mesleğimizin değersizleştirilmesi, toplum sağlığının yok sayılması olmak üzere bugün yaşadığımız tüm sorunların kaynağının bu program olduğunu biliyoruz. Sağlıkta yaşanan sorunlara geçici, çözüm olmaktan uzak, günü kurtaran rötuşlarla şiddeti besleyen Sağlık Bakanlığı’na yerinde seslenmeye geldik. Yönetemiyorsunuz! Sağlıkta kriz giderek derinleşiyor. Ya derhal gerçekçi adımlar atın ya da istifa edin!
2003’ten beri ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan piyasacı; halk sağlığını ve hekimleri/sağlık emekçilerini yok sayan, değersizleştiren sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söyledik ve ne yazık ki bir tüketim nesnesine dönüştürülmemiz sonucunda sağlıkta şiddet nedeniyle birçok meslektaşımızı kaybettik. Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Kamil Furtun, Dr. Ersin Arslan, Dr. Ekrem Karakaya, Dr. Fikret Hacıosman, hemşire Ömür Erez, güvenlik görevlisi Tuğrul Okudan, Ali Kemal Sağlam… Her gün ölüm ile burun buruna gelen onlarca meslektaşımız… Ve bu şiddet ortamında çalışmak istemediği için göç yoluyla kaybettiğimiz diğerleri…
Tüm bu olanlar karşısında yalnızca tweet atmakla yetinen bir Sağlık Bakanlığı istemiyoruz. Kışkırtılmış sağlık talebi, hastane doluluk garantili, koruyucu değil hastalıktan beslenen sağlık politikalarını savunan bu sağlık sistemini reddediyoruz. Birkaç dakika da olsa hekimi görmenin yeteceği zannıyla oluşturulan yapay hasta memnuniyeti yaratma temelli bu çarkın bir dişlisi olmayı kabul etmiyoruz. Hastalarımız da 150. hastamız olmaktan, nöbetimizin 30. saatinde ameliyat edilmekten, birkaç dakikada derdine çare bulamamaktan en az bizim kadar şikayetçi.
Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin bir boyutu da liyakatsiz yöneticilerin yaptığı mobbing ve baskı uygulamalarıdır.
- Önerdiğimiz sağlıkta şiddet yasasının tek bir virgülü dahi değiştirilmeden kabul edilmesini istiyoruz.
- Sağlık emek-meslek örgütleri ve uzmanlık derneklerinin önerileriyle güvenli çalışma alanları istiyoruz.
- Mesleklerimizi hedef gösteren tüm kitle iletişim araçlarının denetlenmesini istiyoruz.
- Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hemen terk edilmesini istiyoruz.
- Hekim-hasta ilişkisindeki güvenin yeniden tesisini hedefliyoruz.
- Toplumu hastalıklardan koruyabildiğimiz; tüketim nesnesi değil, hak öznesi olduğumuz bir hekimliği var etmek istiyoruz.
- İdareci belirlemeleri liyakat kriterlerini taşıyan kişilerin aday olacağı ve çalışanlar tarafından seçimle belirleneceği şekilde olmalıdır.
Bu talepler ile kamu otoritesine sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Ancak bilinsin ki, yalnızca talep eden yerde durmayacağız. Örgütlülüğümüzden ve haklılığımızdan aldığımız güçle dönüştürmek için tüm inadımızla mücadele edeceğiz.
Bizler yaşatmak için irade ortaya koyanlar, kendi hayatlarımızdan, mesleğimizden, halkın sağlık hakkından vazgeçmiyoruz. Her zamankinden daha kararlı ve daha güçlüyüz. Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Hekimler, sağlık emekçileri değil;
bu enkazın sorumluları gidecek!
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN)
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS)
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş)
Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş)
Hekim Birliği Sağlık ve Sosyal Hizmetler Çalışanları Sendikası (Hekim Birliği)
Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (Hekim Sen)
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUDER)
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (Tüm Rad-Der)
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)