29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı OHAL KHK’si ile hukuksuz, gerekçesiz, dayanaksız bir biçimde kamu görevinden ihraç edildikten sonra 17 Şubat 2017 tarihinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren ve OHAL Komisyonu’nun 2019/39391 sayılı ve 26.09.2019 tarihli kararı ile başvurusu kabul edilerek kamu görevine iadesine karar verilen sendikamızın Malatya Şube eski Eş Başkanı Bülent Uçar’ın süreci ile ilgili olarak sendikamız genel merkezinde “OHAL ve KHK’ler Eliyle Yaratılan Hukuksuzluk” konulu basın toplantısı düzenledik.
Basın toplantısına Bülent Uçar’ın eşi Songül Uçar, Malatya Şube Eş Başkanımız Zuhal Güler, KESK EŞ Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, KESK’e bağlı sendikaların genel merkez yöneticileri, TTB Merkez Konseyi Üyesi Gülriz Erişgen, İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile HDP’li vekiller Ömer Faruk Gergerlioğlu, Semra Güzel, Mehmet Tiryaki ve Necdet İpekyüz katıldı.
Merkez Yönetim Kurulumuz adına açıklama yapan Eş Genel Başkanımız Gönül Erden, şöyle konuştu: “1993 yılından itibaren sağlık memuru olarak sağlık hizmeti sunumunu başarı ile yürüten Bülent Uçar, aynı zamanda da sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinin bir neferiydi. Sendikamızın Malatya Şube Başkanlığı da dahil olmak üzere her kademesinde görev alan Bülent Uçar, 29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı OHAL KHK’si ekindeki listede ismine yer verilerek, hukuksuz- gerekçesiz-dayanaksız bir biçimde kamu görevinden ihraç edildi. Binlerce kamu emekçisi gibi. Haksızlıkların karşısında boyun eğmediği gibi açlıkla terbiye etmeye çalışanlara inat yaşamını idame ettirmek için iş aramaktan da geri durmadı. İŞKUR da dahil olmak üzere bir çok yere iş başvurusunda bulunmuş olmasına rağmen iktidarın ihraçlara yönelik kara propagandası nedeniyle iş bulamıyor ya da bulduğu işlerden de kısa sürede çıkarılıyordu. Tarih 17 Şubat 2017’yi gösterdiğinde kalbi daha fazla bu hukuksuzluğa, haksızlığa dayanamadı Bülent’in. Kalp krizi geçirerek bizleri ve sevenlerini yalnız bıraktı. Sonra ne mi oldu? 11 Eylül 2017 tarihinde OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’na sendikamız avukatlarının yapmış olduğu başvuru kabul edilmiş ve kararda Bülent Uçar ile ilgili adli- idari hiçbir soruşturma ve kovuşturmanın olmadığı ve ayrıca herhangi bir yasa dışı örgüt veya yapı ile ilişkili olmadığı ve bütün hakları ile kamu görevine iadesine karar verilmiştir. Peki ya yaşam hakkı, Bülent’in yaşam hakkını gasp edenler hesabını verecek mi? 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün sonra, “Allah’ın bir lütfu” demişti dönemin Cumhurbaşkanı. O günden bu güne; 732 gün OHAL sürdü, 32 KHK çıktı, 152 kanun değiştirildi, bu KHK’lerle toplam 48 özel sağlık kuruluşu, 179 basın yayın kuruluşu, 1.767 dernek, 4.722 işyeri kapatıldı, 48.535 kişi işsiz kaldı, 209’u gazeteci, 95’i belediye başkanı, 12’si milletvekili olmak üzere 70.689 kişi tutuklandı, 99 belediyeye kayyum atandı, 19 sendika ve konfederasyon kapatıldı, 7 grev yasaklandı, 11257’si sağlık ve sosyal hizmet emekçisi olmak üzere 135.856 kişi sorgusuz sualsiz bir şekilde işinden oldu, 58 kişi OHAL ve KHK bağlantılı intihar ve şüpheli ölümle yaşamını yitirdi. Bütün bu hukuksuzluğa OHAL Komisyonu da dahil oldu, bugün itibari ile OHAL Komisyonu suç işlemeye devam ediyor. Komisyon 126 bin 200 başvurudan 92 binini sonuçlandırdı ve sadece 8 bin 100 başvuruyu kabul etti. 83 bin 900 başvuruyu reddetti. OHAL Komisyonu’nun işlediği suçu şimdi de idare mahkemeleri devralıyor. Uygulamaları ile birlikte devam eden OHAL’in Anayasaya aykırı olduğu, yine OHAL KHK’lerinin de Anayasaya aykırılı olmasının yanı sıra yapılan işlemlerin temel haklara aykırı olduğu ve kamu görevinden çıkarılan kişilerde “medeni ölüm” hali yarattığını her defasında ifade ettik. Yine OHAL KHK’leri nedeniyle 12 Eylül faşizminin uygulamalarından biri olan güvenlik soruşturması uygulaması geri getirilerek “kendileri gibi düşünmeyenlerin” kamuda görev yapmasının önü kesilerek binlerce insan da bu sebeple mağdur edilmektedir. Öyle ki öğrenci olduğu dönemlerde demokratik eylem ve etkinliklere katılmak, “Özgecan’ın katledilmesi sonrası yapılan basın açıklamasına katılmak” gibi gerekçeler kişilerin güvenlik soruşturmasını geçememesine sebep olarak gösterilmektedir. OHAL KHK’leri ile hayata geçirilen faşizan uygulamaların bedelini sadece emekçiler değil aileleri de ödemektedir. İş güvencesini tamamen ortadan kaldıran, emeğe, demokratik hak ve özgürlüklere yönelik saldırıları hız kesmeden sürdüren AKP iktidarı, faşizan uygulamaları ile yaşamın her alanını olumsuz etkileyerek sağlıksız bir toplum yaratmıştır. Bütün bu sağlıksız uygulamalar da göstermektedir ki AKP iktidarı yaklaşan sonunu uzatmak için faşizan uygulamalarına devam etmek zorundadır. Bu ülkenin emek, demokrasi, insan hakları ve barıştan yana olanları da bir araya gelerek AKP’nin sonunu hızlandırmak, faşizmin karşısında set oluşturmak zorundadır. İnsanları mağdur eden, toplumu kıskacına alan ve geri dönüşü olmayan bu uygulamalar (Bülent Uçar’da olduğu gibi) sonuçları ile birlikte derhal iptal edilene, bu uygulamaları hayata geçirerek insanları sağlığından edenlerden hesap sorana kadar mücadelemiz devam edecektir.”
Erden’in ardından konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, 40 aydır OHAL hukuksuzluğuyla karşı karşıya olunduğuna dikkat çekerek, AKP’nin muhalefet eden tüm toplumsal kesimlere düşman hukukuyla yaklaştığını ifade etti. Hukuksuzluğa karşı emek ve meslek örgütleriyle birlikte yoğun bir mücadele yürüttüklerini vurgulayan Bozgeyik, sözlerine şöyle devam etti: “KHK’lerle en temel haklarımız ortadan kaldırıldı. OHAL Komisyonu’nun tarafsız olmadığını defalarca ifade ettik ve etmeye devam ediyoruz. Hukuksuzluk komisyon aracılığıyla devam ediyor. Baskı politikaları bu süreçte bir çok insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bülent Uçar ihraç edildikten sonra çalışma hakkı ortadan kalktı ve yaşadığı sorunlar karşısında kalp krizi geçirdi. Komisyonun verdiği iade kararı tüm bu yaşananları ortadan kaldırmayacaktır. KESK olarak OHAL Komisyonu’nun lağvedilmesini, işlerine son verilenlerin hepsinin Meclis’te yapılacak bir yasal düzenlemeyle işlerine iade edilmesini talep ediyoruz. Mücadelemiz artarak devam edecektir.”
Malatya Şube Eş Başkanımız Zuhal Güler ise Bülent Uçar’ın yaşam koşulları ve sendikal mücadelesine değindiği konuşmasında, Uçar’ın ihraç sürecini anlattı. Güler, Uçar’ın yaşamını yitirmesinden sonra işe iade kararı çıkmasının hem ailesini hem kendilerini çok incittiğini belirterek, “Bütün bu sürecin vebalini kim karşılayacak? Sendikamız SES ve konfederasyonumuz KESK’in ihraç edilen üyelerimizle dayanışması bize güç verdi. Bundan sonraki süreçte de, Bülent’in hukuksal sürecinde de yan yana olacağımızı biliyoruz” diye konuştu.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Gülriz Erişgen de OHAL ve ihraçlar sürecinde sağlık alanında kıyım yaşandığını ifade ederek, “Bu süreçte tamir edilemeyecek zararlar verildi. Mantığı yok, açıklaması yok, tamamen faşizm. Yaşamları pahasına mücadele edenlere teşekkür ediyorum. Onlardan aldığımız güçle mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise binlerce ihracın devlet tarafından damgalanarak her şeyden mahrum edildiğini söyledi. Gergerlioğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Hukuksuz ve somut olmayan delillerle ihraç edilenler iş arkadaşları, akrabaları, yakınları tarafından dışlanıyor. Bir gayya çukuruna düşmüş durumdayız. Yargı önüne çıkamayan binlerce KHK’li var. İhraç edilenler içinde intihar vakaları, sağlık sorunları ve ölümler yaşanıyor. Bunlar cinayettir, failleri mutlak surette yargılanmalıdır. Ben de KHK’li bir doktorum, Bülent’in yaşadığı süreci anlıyorum, biliyorum. Ama sonra pardon deline vakalardan. Meclis’te de bu sürecin peşini bırakmayacağız. İktidarın pervasız ve hukuksuz tavrı devam ediyor. OHAL Komisyonu kararları hukuksuz. Tablo oldukça kara ve ağır.”
İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da hukuksuz ve Anayasasız bir sürecin dayatıldığını vurgulayarak, “İktidara yaranmak isteyen idareciler tarafından hayatı karartılan insanlar var, bedel ödeyen çok insan var. Kararlı bir mücadeleyle bu kötülükle baş edeceğiz” diye konuştu.