Kapitalist sistem sadece emeğe, insan onuruna yakışır yaşam koşullarına değil doğaya karşı politikalarıyla da geleceğimizi tehdit ediyor. “Kâr, daha çok kâr” felsefesine dayanan politikalarıyla doğayı talan ediyor, yaşam kaynaklarımızı kurutuyor, gelecekte nefes almamızı imkânsız hale getirecek endüstriyel girişimlere hız veriyor.
Şu anda yeryüzünün atmosferi, endüstri devrimi öncesi seviyelerden 1°C daha sıcak ve tüm bilimsel göstergeler altıncı kitlesel yok oluşun içerisinde olduğumuzu gösteriyor. Bir yol ayrımındayız; ya küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için üstümüze düşeni yapacağız ve sıfır karbon emisyonuna geçeceğiz ya da yaşamın sona erdiği bir gelecek ile yüz yüze geleceğiz. Nitekim BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), hükümetlerin derhal radikal tedbirler almaması halinde, 10 yıl sonra dünyanın artık geri dönüşü olmayan bir yola gireceğini kesin bir dille ilan etti.
Hükümetlerin “İklim değişikliği” adıyla olağanlaştırmaya, “gelip geçici bir dönem” olarak sunmaya çalıştığı durum gerçekte emek sömürüsünün yanı sıra doğa sömürüsünün de neden olduğu “iklim krizi”, “varoluş krizi”dir.
İklim krizine karşı öne çıkan “İklim Adaleti” ve “Adil Dönüşüm” ilkeleri Konfederasyonumuz için de özel önem taşıyor. Nitekim Konfederasyonumuzun kuruluşundan itibaren tüzüğünde “Ekolojik denge ile tarihi ve kültürel çevreyi korumayı ve üretim süreçleri içerisinde zarar görmemesini sağlayacak sendikal inisiyatifleri geliştirme” maddesi yer almaktadır. Çünkü iklim mücadelesi emeğe ve doğaya yabancılaşmaya karşı yaşam mücadelesidir. Bu yüzden enerji politikalarının sermayenin daha çok kâr elde etmesine göre değil doğal dengeye zarar vermeyecek şekilde insanlığın ihtiyaçlarını gidermeyi esas alan politikalar olmasını savunmaktayız. Enerji politikaları oluşturulurken emekçilerin, halkın karar mekanizmalarına katılmasını talep etmekteyiz
Aksi halde, geleceğimizi sermayenin, hükümetlerin insafına bırakmamız durumunda, bırakalım niteliğini, bir gelecekten bile söz etmek mümkün olmayacaktır.
Bu yüzden son yıllarda aralarında emek, gençlik ve kadın örgütlerinin de olduğu çok sayıda kurum, kuruluş ve kişiler yaşanan iklim krizini durdurmak, hükümetleri acil önlem almaya zorlamak için çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlemektedir.
Tüm dünyada iklim hareketine önderlik eden öğrencilerin, Fridays for Future’ın “Buradayız, çünkü geleceğimizi çaldınız!” çağrısı doğrultusunda şimdiye kadar 15 Mart ve 24 Mayıs tarihlerinde iki büyük küresel iklim grevi gerçekleşti. Bu grevlere onlarca ülkeden 2 milyondan fazla aktivist katıldı.
20 Eylül küresel okul grev günü New York’ta BM İklim Zirvesinin başlangıcına denk geliyor ve 27 Eylül’e kadar bir hafta boyunca etkinlikler düzenlenecek, gezegeni ve yaşamı savunan eylemler gerçekleştirilecektir. 20 Eylül 2019 Cuma günü, dünyada ve ülkemizde iklim krizinin aciliyeti karşısında bir kez daha hem yetkililere seslenmek hem de toplumsal farkındalığı artırmak için eylemler / etkinlikler / grevler düzenlenecektir.
Konfederasyonumuz, bağlı sendikalarımız ve üyelerimiz yapılacak eylem ve etkinliklere aktif olarak katılacak, iklim g(ö)revinde yer alacaklardır.
Bir kez daha yetkililere çağrıda bulunuyoruz; hükümet, sermaye ve yerel yönetimler insanlığın sonunu getirecek uygulamalara son vermek için “İklim Acil Durumu” ilan etmelidir.
Halk için temiz ve sürdürülebilir enerji sağlanması için acil adımlar atılmalıdır.
Emekçiler ne ekonomik krizin, ne de iklim krizinin sorumlusu değildir. Krizler sistemin yapısal krizleridir ve sorumlusu açgözlü şirketler ve işbirlikçisi hükümetlerdir.
Bedelin bizlere ve doğaya ödetilmek istenmesine karşı 20 Eylül’de İklim G(ö)revindeyiz!