İzmir Şubemiz, İzmir Tabip Odası, İzmir Birlik Dayanışma Sendikası, İzmir Aile Hekimleri Derneği, İzmir Genel Sağlık İş, İzmir Türk Sağlık-Sen ve İzmir Demokratik Sağlık-Sen, 29 Mart tarihinde Bornova Yunus Emre 29 No’lu Aile Sağlık Merkezi önünde basın açıklaması yaparak, sağlık merkezi hekimi ve sağlık çalışanlarının şiddete uğramasını protesto etti.
TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman’ın da katıldığı eylemde ortak açıklamayı yapan İzmir Tabip Odası Başkanı Funda Obuz, şöyle konuştu: “29 Mart 2019 tarihinde Bornova Yunus Emre 29 No’lu Aile Sağlığı Merkezi’nde görevli meslektaşlarımız ve sağlık çalışanları saldırıya uğramıştır. Eşine ilaç yazdırmak için gelen hastaya hastanın kendisi olmadan işlem yapılamayacağı açıklaması yapılmıştır. Bunun üzerine, yaklaşık 10 dakika sonra hastanın eşi ASM’ye gelerek meslektaşımıza saldırmış, burnunun kırılmasına ve değişik yerlerinden yaralanmasına neden olacak derecede meslektaşımızı darp etmiştir. Bununla yetinmeyen şehir eşkıyası, mahalledeki diğer yakınlarını çağırmıştır. İki araba eli sopalı kişi ASM’ye gelerek ASM’de görevli iki meslektaşımızı, meslektaşlarımızın olay yerinde bulunan eşlerini, hemşire ve hizmetlileri, olaya engel olmaya çalışan esnafı darp etmiştir. Türk Tabipler Birliği, tabip odaları, sağlık alanındaki sendikalar ve dernekler uzun yıllardır sağlıkta yaşanan şiddetin nedenleri, şiddete karşı alınacak önlemler konusunda kamuoyunu bilgilendirmekte, yöneticileri şiddeti durdurmak için sorumluluk almaya davet etmektedir. Bütün bu çabalarımıza rağmen Dr. Ersin Arslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Aynur Dağdelen ve Fikret Hacıosman’ın öldürülmeleri ve nice şiddet olayı ile siyasal iktidarın sağlıkta hiçbir adım atmadığını üzülerek görüyoruz. Gelinen aşamada sağlıkta şiddet sağlık hizmet sunumunun hemen tüm aşamalarında yaygın ve ciddi bir sorun haline dönüşmüştür. Sağlık kuruluşlarında her gün ortalama 30 şiddet olayı yaşanmaktadır. Bu sorun bir yandan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının can güvenliğini tehdit ederken aynı zamanda sağlık hizmeti sunumunu da engeller hale dönüşmüştür. Bu durum sürdürülebilir, kabul edilebilir, katlanılabilir değildir. Sağlıkta şiddetin toplumsal etkenleri vardır ve bunlar giderilmedikçe sağlık kuruluşlarını tam olarak güvenli ve huzurlu yerler haline getirmek olanaklı değildir. Kuşkusuz kışkırtılmış acil sağlık talebinin eldeki hizmet olanaklarıyla tam olarak karşılanamamasının, yurttaşların sağlık hizmet beklentisinin yapay biçimde yükseltilmesinin gelinen tabloda katkısı büyüktür. Angaryaların yüklendiği gereksiz raporlar, önü alınamayan usulsüz istekler ASM’leri huzurlu çalışılan, nitelikli sağlık hizmetinin sürdürüldüğü yerler olmaktan çıkartmaktadır. Kapıdan giren her kişinin bir tehlike olabileceği duygusu hekimlerde ve Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarında tarifsiz gerginlik yaratmaktadır. Hekimler bilime ve yasalara göre davranmaları durumunda idare, toplum ve medya tarafından yalnız bırakılacağı hatta suçlanabileceği kaygısı taşımaktadır. Her gün yaşanan yıpratıcı ve tüketici bu süreç şiddetin de eklenmesiyle yok edici olmaya başlamıştır. Ancak, açık olarak görülen bir başka gerçek, kamu otoritesinin sağlık kuruluşlarının ve sağlık çalışanlarının güvenliğini sağlamak için alması gereken özel önlemleri almadığı, caydırıcı cezaları yürürlüğe sokmayarak, müşteri memnuniyeti esasıyla sağlıkta iyiliği değerlendirdiğidir. Bu yanlış tutum daha birçok hekimin ve sağlık çalışanın şiddete uğramasına ve can kayıplarıyla karşılaşmalarına neden olacaktır. Siyasal iktidarın bu kanayan yarayı artık görmesi ve sağlık çalışanların temsilcileriyle sorunun çözümüne yönelik işbirliğine gitmesi zorunludur. Yürekleri parçalayan kulakları sağır eden bu sese kayıtsız kalanlar, yaşanan şiddet ve can kayıplardan sorumlu olduklarını akıllarından çıkarmamalı ve acil çözüm için gerekenleri yapmalıdır.”
İzmir Şube Eş Başkanımız Fatih Sürenkök ise yaptığı konuşmada sağlıkta şiddetin sona ermesi için yetkilileri göreve çağırdı.