Diyarbakır Emek ve Demokrasi Platformu, Diyarbakır Eğitimsen 1 No’lu Şube’de cezaevlerinde devam eden açlık grevleri ve yaşanan ölümlerle ilgili “Ölüme karşı yaşamı savunuyoruz” açıklaması yaptı.
Diyarbakır Şubemizin de içinde yer aldığı Platformun basın toplantısına Genel Kadın Sekreterimiz Selma Atabey, Eğitim-Sen Genel Sekreteri Welat Kaya, KESK, DİSK, TMMOB’nin Diyarbakır temsilcileri ve Diyarbakır Tabip Odası üye ve yöneticileri katıldı.
Platform adına ortak açıklamayı yapan DİSK Bölge Yöneticisi Mehmet Şirin Gürbüz, şöyle konuştu: “Bizler emek örgütleri olarak ülke demokrasisi için açlık grevleri taleplerinin bir an önce hükümet tarafından karşılanmasını ve adım atılarak ölümlerin önüne geçilmesini istiyoruz. Süreç uzadıkça cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye başladı. Cezaevlerine başta hekimler olmak üzere bağımsız heyetlerin ziyaretine izin verilmediği için eylemcilerin sağlık durumlarıyla ilgili sağlıklı bilgiler alınamamaktadır. Avukatlar ve ziyarete giden tutuklu yakınlarından edinilebilen kısıtlı bilgiler eylemcilerde ciddi kilo kayıplarının yaşandığı, sağlık sorunlarının ortaya çıktığı ve kritik eşiğin aşıldığını işaret etmektedir. Kimi cezaevlerinde yaşamsal önemde olan B1 vitamininin verilmediği, açlık grevi eylemcilerinin yaşamı için risk oluşturan tek kişilik hücrelerde tutulduğu da gelen bilgiler arasındadır. Aylardır artan katılımlarla şuan itibariyle cezaevlerinde ve dışarıdan açlık grevlerine katılanların sayısı beş bini aşmış durumdadır. Devam eden açlık grevlerinde tüm diyalog ve çözüm çağrılarımıza ve uyarılarımıza rağmen ne yazık ki cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye başlamıştır. Bu süreçte cezaevlerinden 4, yurt dışından da bir ölüm haberi geldi. Tutukluların cenazeleri merasim yapılmasına ve dini vecibelerin yerine getirilmesine izin verilmeden devlet yetkilileri tarafından adeta “kaçırılarak” gömüldü. Tutukluların cenazesinin ailelere yapılan dayatmalarla gece saatlerinde dini vecibeleri dahi yerine getirilmeden defnedilmesinin ne evrensel hukukta ne de dini inançta yeri yoktur. Unutulmamalıdır ki yakınını gömme hakkı yasalarla dahi düzenlenmesine gerek olmayacak derecede doğal ve kadim bir haktır. Bütün medeniyetlerde herkesin ailesinin geleneklerine örf ve adetlerine uygun olarak, onurlu bir şekilde gömülme, akrabası olan veya kendisine çok yakın olan bir kişiyi defnetme, ahlaki görevlerini yerine getirme fırsatına sahip olma, son yolculuğuna uğurlama, matem tutma ve ölüyü anma hakkı vardır. Herkesin kutsal bir değeri ve hatıra sembolü olan bir mezara sahip olma hakkı vardır ve bu hak, kanunla yazılı olarak düzenlenmeyi bile gerektirmeyecek kadar doğal ve tartışmasız bir haktır. Bilindiği gibi uzun süreli açlığın; insan vücudu üzerinde çok olumsuz etkileri mevcuttur. Sürecin bir aşamasından sonra açlık grevlerine bağlı ölümlerin yaşanabildiği, geçmiş acı deneyimler bize göstermiştir. Bir kez daha ölümlere, cezaevlerinden daha fazla cenazenin çıkmasına ve açlık grevlerine bağlı kalıcı hasarlara tanıklık etmek istemiyoruz. Emek ve meslek örgütleri varoluşundan bu yana insan yaşamı, sağlığının korunması ve geliştirilmesi noktasını varlık sebebi olarak görmüştür. Bizler insan yaşamını her türlü kavram ve kaygının ötesinde ele alır, her şeyin merkezine insanı, yaşamını ve sağlığını koyarak şekillendiririz. Emek ve meslek örgütleri olarak cezaevlerinde yaşanan açlık grevlerinin yaşamanın esas alınarak çözülmesini, mahpusların onurlarına saygı gösterilmesini, hiçbir tutuklu ve hükümlünün tecrit ve izolasyon koşullarında tutulmamasını ve cezaevlerinin sivil izlemeye açık hale getirilmesi gereğini bir kez daha belirtiyoruz Yarın geç olabilir. Önüne geçilebilir nedenlerle kimsenin kalıcı olarak zarar görmemesi, geçmiş dönemlerde olduğu gibi benzer süreçlerde ortaya çıkan daha fazla can kayıplarının bir daha yaşanmaması için başta hükümet ve ilgili yetkililerin esas çabayı göstermesi gerekenler olduğunu belirterek herkesi bir kez daha ve acilen duyarlı ve sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Bilinmelidir ki aslolan yaşamdır. Umarız ve dileriz ki daha fazla ölüm değil, yaşam kazanır.”