AKP’nin uyguladığı katıksız neoliberal politikaların kaçınılmaz olarak geldiği nokta krizdir. Bugün yaşanmakta olan kriz, göz göre göre, bağıra bağıra gelmiştir. Görünen yüzü tutuklu vatandaşları nedeniyle ABD ile restleşme olsa da asıl neden ranta dayalı ekonomik politikaların tıkanmasıdır. “Ekonomik savaş içindeyiz” diyerek 16 yıldır uygulanan sermayeye kaynak aktarmaya ve yatırıma dönüşmeyen, spekülatif büyümeye dayalı ekonomi politikalarının yol açtığı krizin nedenini çarpıtamazlar.

ABD ile son bir-iki hafta içinde yaşanan ve gerçek yüzünün tam bilinemediği gerginlikten çok öncesinden, AKP ve iktidar ortağı MHP dışında tüm kesimler tarafından bir ekonomik krizin, resesyonun geldiği yıllardır söylenmekteydi.

Yandaş medya sağırları, körleri oynasa da uzun süredir pazarlar yangın yerine dönüştü. Dolar bu kadar yükselmeden de patates, soğan, domates başta olmak üzere temel gıdaların fiyatları cep yakıyordu.

Bu kriz, küresel kapitalist bunalımın ve ülkedeki siyasal rejim krizinin bileşkesi olarak karşımıza çıkmıştır.

24 Haziran seçimleri sonrasında; ‘yeni rejimin ortaya çıkardığı belirsizlikler’, ‘24 ay süren OHAL hukuksuzluğunun kalıcılaşması’, ‘kamu kurum ve hizmetlerinde liyakat ve kanunilik ilkesinin terk edilmesi’, ‘genel olarak hukuk devleti ilkesinin yaygın bir şekilde ihlal edilmesi’ gibi koşullarda iyice kırılgan hale gelen ekonomi beklenen krize girmiştir.

460 Milyar dolara yükselen “döviz endeksli borçlanma”, son 15 yılın en yüksek gerçekleşmelerini yaşayan ve % 60 oranında sapma gösteren enflasyon ‘hedefi’, % 20’nin üzerine yerleşen faiz ve enflasyon göstergeleri, iki haneli işsizlik oranının yeniden artış eğilimine girmesi ekonomide yaşanan yapısal krizin göstergeleridir.

24 Haziran seçimleri için AKP’nin seçim ekonomisi uygulamaları, rekor düzeyde bütçe açıklarına neden olurken, üretim ve tüketimdeki dışa bağımlılık ise dış ticaret açığının giderek büyümesine, rekor seviyelere ulaşmasına yol açtı.

Ekonomiye duyulan güvensizlik son bir haftadaki ‘döviz krizi’ ile birlikte saman alevi gibi yayılıyor. Bu yangının alevi de samanı da AKP politikalarıdır.

AKP Genel Başkanı’nın bir hafta önce açıkladığı “100 günlük icraat metni” ve Hazine ve Maliye Bakanı’nın 10 Ağustos 2018 tarihinde açıkladığı “Yeni Ekonomi Modeli (YEM)” ekonomik krize yönelik bir çözüm sunmamaktadır. Bu modelde bol laf, bol şema dışında hiçbir yenilik yoktur. Yalan üzerine kurulu bir modelden emekçilere bir fayda gelmez. YEM’in en büyük yalanı “katılımcı” bir model olduğu iddiasıdır. Günlerdir sermaye ile toplantı üzerine toplantı yapılmasına rağmen bir kez olsun emekçilere tek bir soru sorulmamıştır. Bu model %1’in modelidir, içinde %99 yoktur.

Emekçilerin sorunlarına bir çözüm içermeyen ve sermaye açısından günü kurtarma amacında olan iktidarın planlarının ortalama ömrü bir haftayı geçememektedir.

Seçimlerden sonra hızlanan ve son bir hafta içerisinde şok etkisi oluşturan TL’deki “değersizleşme”; aslında AKP iktidarı boyunca yaşanan bir durumdur. Kamu emekçileri, emekliler, asgari ücretliler ve “işsizler” değersizleşen TL ile ücretlerini aldıkları için reel satın alma güçleri düzenli olarak azalmıştır. Bu azalış seçimlerden sonra ivme kazanmıştır. Çünkü enflasyon verileri % 20 bandına yerleşme eğilimdedir.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]