Türkiye uzun süredir en temel hak ve özgürlükleri yok sayan, hukuku askıya alan, muhalif her sesi susturmayı ve sindirmeyi hedefleyen, her türlü demokratik hak arayışını şiddetle bastıran bir akılla yönetilmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından iktidarın darbe fırsatçılığı yaparak hareket etmesi, ülkenin KHK’larla yönetilmeye başlanması, hukuksuz ihraçlar ve açığa almalar nedeniyle yaşanan mağduriyetler, hukuka ve adalete olan güvenin tarihte hiç olmadığı kadar azalmış olması içinde bulunduğumuz dönemin temel özelliği haline gelmiştir.
Ülkede peş peşe yaşanan hukuksuzluklar adalet talebinin toplumun geniş kesimleri tarafından daha yüksek sesle ve kitlesel olarak talep edilmesini beraberinde getirmiştir. Sadece son bir yıl içinde yaşadıklarımız, adalet kavramının sadece mahkemelerin soğuk salonlarında değil, aynı zamanda yaşamın her alanında hükmünü büyük ölçüde yitirdiğini göstermiştir.
Bir yıla yaklaşan OHAL sürecinde hukuksuz ihraçlar ve açığa almaların yaşandığı, sendikal faaliyetlerin engellendiği ve hukuk dışı bir şekilde suç kapsamına alınmaya çalışıldığı, en demokratik eylemlere tahammül edilmediği bir ortamda, gerçek anlamda özgür ve demokratik bir toplu sözleşme sürecinin yaşanması kesinlikle mümkün değildir.
2,5 milyon kamu emekçisinin hak ve çıkarlarını savunması gereken kimi sendikaların iktidardan ve devletten bağımsız olması gerekirken, siyasi iktidar ile siyasal-ideolojik ilişkileri herkes tarafından bilinen “yetkili” konfederasyonun, bugüne kadar yapılan toplusözleşme görüşmelerindeki tutumu ve altına imza attığı metinlerde kaybeden hep emekçiler, kazanan ise siyasi iktidar olmuştur.
Kamu emekçilerinin ortak ekonomik, sosyal, demokratik, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarının tümünü kapsaması gereken toplu sözleşme süreci, yıllardır konusu, tarihi ve çerçevesi önceden hükümet tarafından belirlenen son derece sınırlı mali ve sosyal haklara indirgenmiştir. Bütün sınırlılıklarına ve eksikliklerine rağmen, kamu emekçilerinin toplusözleşme süreci, başta ağır ekonomik sorunlarımız olmak üzere, çalışma ve yaşam koşullarımızı belirlemesi ve geleceğimizi yakından ilgilendirmektedir.
Bu yıl gerçekleşecek olan toplu sözleşme görüşmeleri OHAL koşullarında, sendikal faaliyetler ve kamu emekçilerinin üzerinde baskının alabildiğine arttığı, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunlarının artarak biriktiği, ayrıca haklarımıza yönelik yeni kapsamlı saldırıların gündemde olduğu bir süreçte gerçekleştirilecektir. KHK’lar ile 100 binden fazla kamu emekçisinin bir gecede, herhangi bir gerekçe dahi gösterilmeden ihraç edildiği ve kamu emekçilerinin iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırıldığı bir süreçte gerçekleşecektir. Kamu emekçilerinin zaten sınırlandırılan iş güvencesinin tamamen kaldırılması için kamu personel rejiminde ve 657 sayılı yasada kalıcı düzenlemeler yapılarak, KHK’lar ile oluşturulan güvencesizliğin yasal olarak kalıcı hale getirilmesi planlandığı, bu yönde mevzuat hazırlıklarının sürdüğü bir süreçte toplu sözleşme görüşmeleri yapılacaktır. Önceki Sağlık Bakanlarından olan, şimdi ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Mehmet Müezzinoğlu da bu kapsamlı saldırıyı “memurluk tapulu mal gibi olmayacak” diyerek özetlemiş, hem gerçekleri çarpıtmaya çalışarak sonsuz bir iş güvencesi varmış gibi kamuoyunu yalıtmaya çalışmış, hem de aslında ne yapmak istediklerini açık olarak ifade etmiştir.
Bu dönem toplu sözleşme görüşmeleri, son dönemlerde gerçekleştirilen toplu sözleşmelerle kamu emekçilerinin ekonomik kayıplarının karşılanmadığı, tersine ekonomik kayıplarla süreçleri tamamladıkları, kamu emekçilerinin reel ücretlerinin gerilemiş olduğu bir ortamda gerçekleşmektedir. Yine ödemelerin emekliliğe yansıtılması, vergi dilimi oranlarının indirilmesi taleplerimiz de karşılanmamıştır. Ekonomideki kötü gidişatın derinleşerek devam ettiği ve emekçiler için krize dönüştüğü, enflasyonda, işsizlikte yaşanan ciddi artış yaşandığı, ücretlerin genel olarak her geçen gün eridiği, gelen zamlarla hayatın giderek pahalılaştığı bir süreçte toplu sözleşme görüşmeleri yapılacaktır.
Bunlarla birlikte emekçilerin bir önceki toplu sözleşmede çözülmemiş, sözleşmeyi imzalayan sendika ve hükümetin işbirliği ile oyalamaya-sürüncemeye bırakılmış ve acil çözüm bekleyen, birikmiş yığınla sorunu bulunmaktadır.
Emekçileri için artan iş yükü ve ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi, sağlık emekçilerinin performans sitemi altında ezilmesini engelleyecek ve performansı kaldıracak herhangi bir düzenleme, özellikli birimlerde çalışanların riskli birim katsayıları ile ilgili sorunları çözecek herhangi bir düzenleme son toplu sözleşmede yer bulmamıştır. 4/C’lilerin, sözleşmelilerin ve taşeron çalışanların kadroya alınmasına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
Tüm bu tablo karşısında ve OHAL koşullarında KESK olarak, Ağustos ayında başlayacak toplu sözleşme görüşmelerine yönelik çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz.
OHAL KHK’ları ile hukuk dışı bir şekilde hayata geçirilen ihraçlar ve açığa almalara son verilmeli, hukuki deliller ve mahkeme kararları olmadan ihraç edilen tüm kamu emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir.
Toplusözleşme görüşmeleri kamu emekçilerinin büyük bölümünün izinli olduğu Ağustos ayında değil, Ekim ayında yapılmalıdır.
2018-2019 toplusözleşme dönemine ilişkin ekonomik kayıplarımız, TL’de yaşanan değer kaybı ve satın alma gücündeki azalma üzerinden net bir şekilde hesaplanarak ödenmeli ve söz konusu fark, kamu emekçileri ve emeklilerin taban aylığına mutlaka yansıtılmalıdır.
2018-2019 yılları için, 2002’den bu yana satın alım gücümüzde yaşanan azalmayı ve ekonomik kayıplarımızı karşılayacak kadar, adaletli bir ücret artışı sağlanmalıdır.
Talebimiz olan 3600 ek gösterge uygulaması bu toplu sözleşme dönemi Yılında mutlaka hayata geçirilmelidir.
Tüm Dünya’da “Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 8 Mart” tarihi kadın emekçiler için tatil ilan edilmelidir.
Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan ayrımcılık, mobbing, baskı ve şiddete son verilmeli, uygulayanlar hakkında etkili cezai yaptırımlar getirilmelidir.
Sendikal haklar üzerindeki her türlü baskının kaldırılması için
İş güvencemize yönelik her türlü saldırıya, kamu personel rejiminde bu yünde yapılmak istenen her türlü düzenlemeye karşı iş güvencemize sahip çıkmak için
İnsanca yaşayacak bir ücret için
Temel ücretimizin artırılması için, Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması için
Fiili hizmet süresi zammı/ yıpranma hakkının oyalama konusu olmaktan çıkartılması, torba yasayla gizlice değil emekçilerin istediği şekilde çözülmesi için; geçmiş çalışılmış yıllar dahil edilerek bir düzenleme yapılması,
24 saat açık, ücretsiz ve anadilinde kreşler sağlanması için,
Sağlıkta şiddet yasası çıkartılması için
Performans sisteminin kaldırılması için ,
Özerk bilimsel anadilde eğitim için
Yönetim kademeleri için pozitif ayrımcılık ilkesi gözetilerek kadın kotaları getirilmesi için
Sağlıkta cepten ödemelerin kaldırılması için
Sosyal hizmeti bir “lütuf” haline getirilen uygulamaların kaldırılması için
kamusal hizmetler olarak ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde sunulması için toplu sözleşme görüşmeleri sürecine en etkili şekilde katılmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
KESK BATMAN ŞUBELER PLATFORMU