Değerli Basın Emekçileri
Sondan söyleyeceğimizi baştan söyleyelim: Endişeliyiz! Endişemiz büyük!
- Atılan her kurşunda,
- Çocuk, kadın, genç, yaşlı her ölümde,
- Mahalle sokaklarına giren tankların palet seslerinin kulaklarımızı sağır edercesine çoğalmasında,
- Sayısız ilçenin ve mahallenin tanklarla, toplarla, savaş uçaklarıyla abluka altına alınmasında,
- Boşaltılan her okulda, her yurtta, her hastanede, her kurumda,
- Sokağa çıkma yasaklarıyla, yüzbinlerce insanın “peşinen” açlığa, susuzluğa mahkum edilmesinde,
- Bırakın sokağa çıkmayı, evinin penceresinden bakan kim olursa olsun namluların hedefi haline gelmesinde,
- Yurttaşlık haklarını kullanamamaları bir yana, en temel hakları olan yaşama haklarının bizzat devlet tarafından ellerinden alınmasında,
- Devlet güvencesiyle savaşa sürüklenen yoksul çocuklarının çaresizliklerinde,
- Bir arada yaşama umudunun Geçen her gün, her saat, yüreğimiz ağzımızda, kulağımız gelecek acı haberi beklerken
ENDİŞEMİZ ARTIYOR!
Siz basın emekçileri de yakından tanıksınız ki; emek ve meslek örgütleri olarak defalarca kez, siyasi iktidarın, savaş politikalarını tırmandırarak ülkemizi sürüklediği “uçuruma” dikkat çektik. Çocukların, Türk Kürt gençlerin, askerlerin, polislerin, kadınların, yoksulların kanının aktığı, anaların gözyaşının kurumadığı, insanlarımızın yıllarca unutamayacakları acılar yaşayacakları ve iki halkın birarada yaşama umudunun gittikçe tükendiği bir savaşa ne içeride ne de dışarıda asla razı olmadığımızı her alanda dile getirdik.
Değerli basın emekçileri,
Doğu ve Güneydoğu’da insan cesetleri günlerce sokaklarda bırakılmakta, almaya çalışan yakınlarına ateş açılmaktadır.
Devlet, Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.
Sorun sadece hendek değildir elbette. Tarihi eserler yıkılmaktadır. Operasyonlarla elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan, keskin nişancıların hedefi olan insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir. Halklarımızı bölecek mezhepçi politikalar yaygınlaştırılıyor. İŞİD çeteleri bölgede cirit attırılıyor.
Temmuz’dan Kasım’a kadar 44 çocuğun öldürüldüğü, 52 çocuğun da yaralandığı medyada yer almaktadır. Gidişat çok kötüdür.
Sadece OHAL ve Sıkıyönetim dönemlerinde olan sokağa çıkma yasakları bu dönem tüm yasa dışılığına rağmen uygulanıyor.
Değerli emekçiler
Egemenler sadece bölgemizde değil tüm dünya halkları tehdit etmektedir. Hükümetlerin, IŞİD ve benzeri cihatçı örgütleri besleyen politikalarının bedelini tüm insanlık ödemektedir.
Biz emek ve meslek örgütleri olarak, duyduğumuz sorumluluk gereği, gidilen yolun, kan ve gözyaşlarının sel olup akacağı bir yol olduğunu; bu ortamda çocukların, kadınların, yoksulların, işçilerin, emekçi halk kitlelerinin en ağır bedeller ödeyeceğini bir kez daha yineliyoruz.
Daha kaç kez söylememiz gerekecekse, bıkmadan, usanmadan tekrar tekrar söyleyeceğiz:
- Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
- Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
- Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
AKAN KAN VE GÖZYAŞLARINI DURDURMANIN TEK ÇARESİ, HALKLARA KARŞI AÇILAN BU SAVAŞI DERHAL DURDURMAKTIR! BARIŞ VE KARDEŞLİK TEK ÇAREDİR!
Bu iktidarın demokrasiye tahammülü yoktur. Yok ederek, yok sayarak, kırarak, ezerek, dökerek sorunları bitirmek, muhalefeti sindirmek istemektedir. Oysa çözüm Türkiye’nin gerçek bir demokrasiye kavuşmasıdır.
Gün, yaşananları seyretme günü değil, “içeride ve dışarıda savaş!” çığlıkları atanlara karşı yüksek sesle ve cesaretle “ÖLENLER BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!.. KARDEŞLİK İSTİYORUZ” diye haykırma günüdür.
Gün, SAVAŞI DURDURMA, BARIŞI İNŞA ETME Günüdür.
Bu nedenle diyoruz ki: YAŞATMAK İÇİN BARIŞA SES VER!
DİSK-KESK-TMMOB