TOPLUMSAL BARIŞ GELMESİ BEKLENEN DEĞİL İNŞA EDİLEN BİR SÜREÇTİR!

Facebook
Twitter
WhatsApp

Türkiye siyasi tarihi, kuruluşundan bugüne dek toplumsal barışın sağlanamadığı, hak taleplerinin baskı, sürgün ve şiddet politikalarıyla bastırıldığı bir süreçtir. Neredeyse tüm iktidarlar toplumsal sorunları çözmek ya da azaltmak yerine bu sorunları yok sayarak yol alabileceklerini düşünmüş ve sonuç olarak bugünün Türkiyesi neredeyse her alanda sorunların biriktiği, sorun çözmeye yönelik araçların silikleştirildiği, toplumsal grupların birbirini yok sayarak, ötekileştirerek kendi varlığını onayladığı bir noktaya getirilmiştir. Devletin savaş aygıtı neredeyse her an toplumsal alanı yeniden işgal edebilecek bir noktaya sabitlenmiştir.

Unutulmamalıdır ki, savaş aygıtı sadece bulunduğu alanı değil toplumsal alanın tümünü dönüştürmektedir!

Böylesi bir ortamda hakları korumak, talep etmek ve genişletmek neredeyse mümkün değildir. Toplumsal alana ilişkin talepler, talep edenlerin kimlikleri damgalanarak terörize edilmekte, baskılar işyerlerinden daha geniş toplumsal alanlara dek yaygınlaştırılmaktadır.

Giderek şiddet dozu tırmanan saldırılarda, içlerinde görevini yapmaya çalışırken vurulan sağlık emekçileri de olmak üzere pek çok insan hayatını kaybetmiş, yaralanmış, sakat kalmış, işyerinde ve çalıştığı alanda polis terörüne maruz kalmıştır. İnsanlar yaşam alanlarından sürülmüş, evler, ormanlar, hayvanlar, tarlalar yakılmış, kamusal hizmetin üretildiği binalar adeta polis karakoluna dönüşmüştür. Temel ve acil sağlık hizmetlerinin dahi verilemediği bir ortamda, en çok çocuk, kadın, engelli, bakıma ihtiyacı olan gruplar mağdur edilmektedir.

Bu fiziksel kayıpların çok daha ötesinde hepimizin ortak geleceği çalınmaya çalışılmaktadır. Her ölümle birlikte farklı toplumsal gruplar arasında düşmanlık, kin ve nefret bilerek büyütülmektedir. Yandaş medya grupları bu konuda oldukça yoğun çaba sarf ederken hepimizin doğru bilgilenme hakkı da yok sayılmaktadır.

Bu şiddet ortamı, toplumsal alanı, iktidarın istediği gibi at koşturabildiği bir alana dönüştürmektedir. İşçi ve emekçilerin, kadınların, çocukların, azınlıkların ve her türden toplumsal grubun haklarına ilişkin talepler dile getirildiği anda ya doğrudan şiddetle ya da daha dolaylı yöntemlerle bastırılmakta ve hak talep etmek anormal bir durummuş gibi bir toplumsal algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Hak talep etmek normal ve yerli yerinde bir durum olmanın yanı sıra onurlu bir tutumdur. İktidarların ise en önemli hedefi onursuzlaştırarak yönetmedir. Bu nedenle AKP iktidarı kamu emekçilerini, işçileri, halkları, yoksulları, kadınları hakların dile getirilmesinin bile anormal kabul edildiği bir ortama alıştırmaya çalışmaktadır. Bu durumu asla kabullenmeyeceğimizi, her alanda meşru talep ve haklarımızı dile getirmeye ve bu haklar için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.

Barış ve kardeşlik bekleyerek değil dayanışmayla ve çabayla elde edilir. Toplumsal barışı iktidara rağmen egemen kılmak için bugün her türden dayanışma zincirinin inşa edilmesine çok daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Şiddetin, egemenlerin iktidarı adına tırmandırıldığı noktada, Geziden Suruç’a, Cizre’den Hopa’ya barış ve kardeşliğin tohumlarını yeniden yeşertmeye kararlı bir biçimde barış ve kardeşliğin her alanda inşası için tüm çabamızı sergileyeceğiz. Barış en temel insan haklarından biridir ve biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak yaşatmayı ve kimseyi dışarıda bırakmamayı evrensel sorumluluğumuz olarak görmeye devam edeceğiz. 01.09.2015

MERKEZ YÖNETİM KURULU

1eylul2015malatya 1eylul2015manisa 1eylul2015sakarya

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×