AKP iktidarı döneminde bütün istatistikleri alt üst edercesine büyüyen Memur-Sen ve bağlı sendikaları, giderek çalışan-işveren- devlet ayrımını ortadan kaldırırcasına tek bir merkezmiş gibi çalışmalarını açıktan yapmaya başladılar. Dünyanın hiçbir yerinde çalışanlar ile çalışanların haklarını vermek durumunda kalan işveren ve devlet bir arada aynı imiş gibi görüntü veremez. Ama Türkiye’de yandaşçılık o kadar ilerledi ki sendikal mücadelenin en basit ilkeleri bile ayaklar altına alınır oldu.
Sendikamız, AKP’nin sağlık politikaların sık sık eleştirmekte ve bu eleştirilerini bizzat AKP’nin Sağlık Bakanına iletmek istemektedir. Ancak bu Bakan kendi yandaşları dışında hiç kimse ile görüşmemekte ve görüşme için randevu da vermemektedir. AKP’nin Sağlık Bakanı eleştirilerimizi duymaktan bile korkmaktadır. Sadece kendisini pohpohlayacak ve övecek yandaşlarla ortak toplantılarla durumu idare etmeye çalışmaktadır.
Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun Sağlık-Sen’i ziyareti ile ilgili haber bir internet sitesinde 20 Şubat günü yayınlanmıştır. Bu sitenin verdiği habere göre Sağlık Bakanı hükümetin anti demokratik ve çalışanları oyalayıcı beyanlarını sürdürmeye devam etmiştir.
Yıpranma Payını ancak mücadele ederek alabiliriz
Dönemin Başbakanı ve şu anki Cumhurbaşkanının fiili hizmet ile ilgili yapmış olduğu açıklamalar ve verdiği “söz”ler sağlık emekçilerini beklentiye sokmuş olsa da, bu açıklamaların bir karşılığının olmadığı, beklentilerin boşa çıktığı bir kez daha görülmüştür. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu fiili hizmet konusunun seçim malzemesi yapılmayacağını ileri sürerek aslında binlerce sağlık emekçisinin talebinin iktidar için seçimden sonraya belirsiz bir sürece atıldığını itiraf etmek durumunda kalmıştır. Bu durumda bir kez daha söylüyoruz, fiili hizmet hakkımızı ve diğer haklarımızı ancak birleşir ve birlikte mücadele edersek alabiliriz. Sendikamızın öncülüğünde sağlık alanında örgütlü emek ve meslek örgütlerinin (devlet ve hükümet sendikaları hariç) birlikte başlatmış olduğu fiili hizmet ile ilgili kanun teklifi ilgili tüm kurumlara ulaştırılmıştır. Bu kapsamdaki mücadelemiz devam etmektedir. Yandaşlık ilişkisi içinde ya da kendini işveren (devlet gibi görmek) gibi gören sendikalarda oyalanmak yerine tüm sağlık emekçilerinin yürüyen bu haklı mücadeleye destek vermesini beklemekteyiz.
İç Güvenlik Paketinin Övülmesi Polis Devletini Övmek Demektir.
Sağlık Bakanı sağlıkta şiddeti önleyemeyip tıpkı hükümetin yaptığı gibi anti demokratik düzenlemeler içeren ve Türkiye’yi polis devletine dönüştürecek iç güvenlik paketini savunarak bununla “sağlıkta şiddetin önleneceğini” ifade etmiştir. Oysa sağlıkta şiddetin önlenmesi ile ilgili gerekli yasal değişiklikler yapılmış idi. Sağlık Bakanının anlaşılan bu yasal değişikliklerden haberi yok. Çünkü Sağlık Bakanının sağlık personeline yönelik şiddeti önleme ile ilgili bir gayreti yok. Sağlık emekçilerini iç güvenlik paketine ikna etme ile ilgili kendisine verilen görevi yerine getirmekle meşgul. İç güvenlik paketi ile Türkiye tam bir polis devletine dönüşecek. Bu pakete karşı TBMM’de grubu bulunan muhalefet partilerinin tamamı Türkiye’de emek, barış ve demokrasiden yana güçlerin tamamı ile insan hakları örgütlerinin tamamı karşı çıkmaktadır. Hal böyle iken Sağlık Bakanının yandaş sendika ziyaretinde iç güvenlik paketini övmesi ve bu sendikanın buna itiraz etmemesi oldukça vahim bir durumdur. Bir sağlık sendikasının birinci görevi yaşam ve sağlık hakkını savunmaktır. İç güvenlik paketi ile doğrudan doğruya kolluktan gelebilecek saldırılar sonucu vatandaşların yaşam hakkı büyük bir tehlike altına alınacaktır. Buna karşı çıkmayan bir sendikanın sağlık alanında örgütlü bir sendika olduğundan da şüphe etmek gerekir. Hatta insanı yaşatmak için çaba harcayan sağlık emekçilerinin üyeliği üzerinden kendini var eden bu sendika o kadar ileri gitmiştir ki 2 gün önce yaptığı açıklamada idam cezasının dahi geri getirilmesini istemiştir.
Sonuç olarak taraflarla görüşmekten çekinen ve korkan bir siyasal iktidarın kendi yandaşları ile gelebildiği nokta buraya kadardır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak AKP’nin Türkiye’ye dayatmak istediği otoriter devleti tanımayacağımızı ve haklarımız için her koşulda mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.
Bu vesileyle sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçilerinin bu tabloyu görüp çalışanların gerçek temsilcisi olan sendikamızda mücadelelerini sürdürmeye davet ediyoruz. 20.02.2015
MERKEZ YÖNETİM KURULU