444Henüz Soma maden faciası yaşanalı ve resmi rakamlara göre 301 işçinin yaşamını kaybetmesinin üzerinden bir ay geçmişken,  Hükümet ‘sözde’ madendeki çalışma koşullarını düzeltme gerekçesiyle,  yasa tasarısı hazırlamıştır. Bu tasarı içersine madendeki çalışma koşullarını düzeltmeyi kâğıt üzerinde bırakacak ve kamuda taşeron çalışma sistemini yaygınlaştıracak maddeler yerleştirilmiştir. Oysa Soma faciasında da görüldüğü üzere asıl işlerin hizmet alım ihaleleriyle taşeron şirkete verilmesi, emekçilerin karın tokluğuna, iş güvenliği önlemleri alınmadan, dinlenme haklarının dahi doğru dürüst kullandırılmadığı kölece çalışmayı getirmektedir. Bu düzenleme ile Soma’da bağıra bağıra gelen faciadan ders alınmamış görülmektedir!

Kamuoyunda taşeron tartışmalarının bu kadar yaygınlaştığı ortamda AKP Hükümetinin Taşeronu yasaklayan düzenleme yapmak yerine, taşeron çalışmayı kamuda yaygınlaştırmayı düzenlemeyi seçmesi sermayeye daha fazla kaynak aktarmak istemesindendir. Böylesi bir tercih tarımın tasfiye edildiği, işsizliğin arttığı ülke ortamında halkını ve onun can güvenliğini düşünmek yerine, kendi yandaşına dolayısıyla kendine siyasi rant elde etme çabasından başka bir şey değildir. Soma faciasından sonra ortaya çıkan, taşeron şirket aracılığıyla çalıştırılan işçilerin AKP seçim miting alanlarını doldurmak üzere götürülmesi basına yansıyan ve bildiğimiz en somut göstergelerinden sadece biridir.

Bizler biliyoruz ki taşeron şirket eliyle çalıştırılan işçiler hangi kurumda olursa olsun ihaleyi alan yandaş şirketler eliyle AKP mitinglerine taşınmakta, AKP’ye üye yapılmakta, seçim sandıklarında müşaid olarak görevlendirilmektedir. Bütün bunlar işçilere işinden atma tehditleri savrularak yapılmaktadır. Soma’da AKP mitingine katılım tarifesi, otobüsle katılmanın bedeli 30 TL, özel araçla 150 TL olarak basına yansımıştır.

Açlık sınırının 1.127 TL olduğu ülke koşullarında, 800 TL asgari ücretle iş bulup çalıştığına şükrettirilen, bu işinden de işverenin dediğini yapmazsa atılacağı tehdidiyle karşı karşıya bırakılan, hükümet güdümlü sarı sendikalara şirketler (işverenler) eliyle üye yapılan işçiler çaresizlik cenderesinde sıkıştırılmaktadır.

Muğla ilinde de son dönemde özellikle Kamu Hastane Kurumuna bağlı Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde taşeron şirket eliyle çalıştırılan işçilerin AKP ilçe binasına çağrılıp Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aktif çalışmaları konusunda tehditkâr konuşmalar yapıldığı duyumlarını almaktayız.

Buradan kamuoyuna konunun araştırılması için soruyoruz:

  • İşçiler AKP ilçe başkanlığı aracılığı ile tek tek telefonla aranıp AKP binasına toplantıya çağrılmış mıdır?
  • Toplantıya çağrılanların yoklaması alınmış mıdır?
  • İşçilere; Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğünün AKP’de olduğu, maaşlarının AKP tarafından verildiğini, onun için Cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında aktif çalışmaları gerektiği söylenmiş midir?
  • Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandık müşahidi olmaları istenmiş midir?
  • İşçilere şirket eliyle; e-devlet şifresi aldırtılıp Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’e üye olunması konusunda telkinlerde(!) bulunulduğu doğru mudur?
  • Maaşlarını zamanında alamayan evine giderken vereceği yol ücretini ekmek parasını düşünen TAŞERONLARA gönüllülük dışında AKP Menteşe İlçe Başkanlığının düzenlediği yemeğe isme davetiye çıkartılarak katılım zorunlu kılınmış mıdır?

Taşeron sistemiyle çalışırken yaşamını kaybeden 301 işçimizin acısının yüreğimizdeki yangını sürmektedir. Ancak hiçbir şey olmamışçasına işçi ölümleri de devam etmektedir. İstanbul’da 27 Mayıs günü Ağaoğlu Maslak 1453 İstanbul projesinde Danıştayın yürütmeyi durdurma kararına vermesine rağmen devam eden inşaatta çalışan Hakan Tek adlı işçi, başına demir düşmesi sonucu hayatını kaybetmiştir. 30 Mayıs’ta Adıyaman’ın Çelikhan ilçesinde tütün ekim işinden dönen işçileri taşıyan aracın uçuruma yuvarlanması sonucu 4 işçi yaşamını yitirmiş,5 işçi yaralanmıştır. 31 Mayıs günü İstanbul Kartal’da inşaatın 16. Katından düşen 3 işçi hayatını kaybetmiştir. Şırnak’ta 12 Haziran’da 3 maden işçisi hayatını kaybetmiştir. Bunlar sadece son haftalarda bildiğimiz işçi cinayetleridir. Öl(dürü)enlerin hepsi taşeron şirket eliyle çalıştırılıyordu.

Kısacası; bu ülkede işçiysen, emekçiysen hele ki taşeron şirket eliyle çalıştırılıyorsan kursağına girecek bir lokma ekmeği küçülterek sırtından kar elde edenlerin gözünde, ölmenin hiçbir değeri yok. Hükümetin İş kanununda yapmak istediği son düzenleme ile zaten piyasa koşullarına terk edilmiş olan işçi sağlığı ve güvenliği tamamen bertaraf edilmekte, işçilerin canı hiçe sayılarak, taşeron çalıştırma yaygınlaştırılarak pekiştirilmektedir. Bu pekiştirme aynı zamanda Hükümetin iktidarını devam ettirmesi için işçilerin araç olarak kullanılmasına kadar vardırılabilmektedir. Emekçilerin siyaset yapma hakkının, emekçileri ekmeği ile tehdit edilerek kendi siyasetine yontma üzerinden yapılması ne kadar insanlıkla, siyasi etikle bağdaşır buradan soruyoruz. Elbette ki emekçiler siyaset yapma hakkını kullanmalıdır. Ancak kendi özgür iradeleri üzerinden istediği yerde siyaset yaparak kullanmalıdır.

          Hangi iktidar ve siyasi parti döneminde olursa olsun çalışanları ekmeğiyle tehdit eden her türlü davranışın karşısında olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz.Bu yüzden yukarıdaki soruların Kamuoyu tarafından cevaplanması ve takip edilmesi önemlidir.Muğla Kamuoyunu da bu konuyu takip etmeye davet ediyoruz.

                                                       

                                               KESK MUĞLA ŞUBELER PLATFORMU

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]