Adana Tabip Odasında gerçekleştirilen “Nöbete Hayır” konulu basın açıklamasına Adana-Osmaniye Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Halit Atik ve YKÜ Dr. Ahmet Suntur, Aile Hekimliği Komisyonu Başkanı Dr. Yaşar Ulutaş ve üyeleri ile SES Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel katıldı. Basın Açıklamasını Dr. Yaşar Ulutaş okudu.
Değerli Arkadaşlar ve Basın Mensupları
Sağlıktaki olumsuzluklar bir bir ortaya çıkmaya devam etmektedir.
Bu sorunlar geçici ve haksız görevlendirmelerle çözülmeye çalışılmaktadır. İş Yükü gerçekten ağır olan, yirminin üzerinde görevi bulunan Aile Hekimleri ve Aile Sağlığı Personellerine, yeni ve ağır bir yük daha getirilmiştir.
Bildiğiniz gibi Sağlık Bakanlığı tarafından “Aile hekimliği uygulama yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair bir yönetmelik” yapılıp 19 Temmuz 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğe göre Aile Hekimleri ile aile hekimliği birimlerinde çalışan Hemşire, Ebe ve Sağlık memurlarına mesai saatlerinin dışında hafta içi 8 saat hafta sonu 16 saat olmak üzere haftada 30 saate kadar nöbet tutturulabilecektir.
Bu ne demektir biliyor musunuz?
İdare isterse Aile Hekimi ve Aile Sağlığı Personelini; Hafta içi sabah sekizden gece yirmi dörde kadar çalıştırabilir. Gece 24: 00’de nöbetten çıkıp evine gidebilirsin. Sonra uyur sabah sekizde tekrar görevinin başında olursun. Bütün hafta içi size sadece uyumak için zaman kalır. Hafta sonu da adli nöbet, defin ruhsatı nöbeti gibi görevleriniz varsa bir aileniz olduğunu unutun artık. Sağlık Bakanlığının hiçbir Hekim Örgütüne veya Aile hekimine sormadan yaptığı bu gayri insani yönetmeliğe hayır diyoruz.
Bizler beyaz yakalı köle olmak istemiyoruz.
-Peki, Ne zaman nöbet tutturulacak? İhtiyaç ve zaruret hasıl olduğunda. İhtiyaç ve zaruret hallerinin tespitinin kriterleri nedir?
-İllerin sağlık personeli doluluk oranı, nüfus, coğrafi koşullar, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikler, nöbet tutulacak sağlık tesisinin il veya ilçe merkezine uzaklığı gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılacakmış. Hem de 657 sayılı kanunun ek 33’üncü maddesinde belirtilen yerlerde yani; yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde. Bu kriterleri tektek ele alırsak;
-Sağlık personelinin doluluk oranı; Sağlık Bakanlığı personel atamalarını, tayinlerini yapan tek kurumdur. Personellerin doluluk oranlarını bilmiyor mu? Ya da ayarlayamıyor mu? Kadroları dolduramıyor mu?
-Nüfus; Bütün yerleşim yerlerinin nüfusları belli değil mi? Türkiye’de olağanüstü durumlar mı yaşanıyor? Olağanüstü durumlarda herkes gönüllü olarak hizmete hazır zaten. O zaman neden eski yönetmelikteki “olağanüstü durumlarda” ibaresi kaldırılarak “gerekli hallerde” gibi yuvarlak bir cümle kurulmuştur.
-Coğrafi koşullar; Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık Bakanlığı Türkiye’nin coğrafi koşullarını yeni mi keşfediyor? Bugüne kadar coğrafi koşullar bilinmiyor muydu? Planlama neden ona göre yapılmıyor?
-Sosyo-ekonomik ve kültürel özellikler; 21. Yüzyıl Türkiye’sinde Bakanlık hala vatandaşlarının kültürünü, sosyo-ekonomik durumunu analiz edememiş mi? Ona göre istihdam oluşturamamış mı?
– Nöbet tutulacak sağlık tesisinin il veya ilçe merkezine uzaklığı; Sağlık Bakanlığı Tesislerinin il ve ilçe merkezlerine uzaklıklarını bilmiyor mu? Sağlık Tesislerinde kaç tane hekime, hemşireye, ebeye, sağlık memuruna ihtiyacı var belirli değil mi?
Bütün bu saydıklarımıza muktedir değiller midir? Değillerse sağlık kimlere emanet…
Tüm sağlık camiası tarafından bilinmektedir ki Acil Hekimliği ve hemşireliği tüm Tıp Disiplinlerinde olduğu gibi çok özel bir tecrübe, bilgi ve beceri gerektirmektedir. Aile Hekimliğinde ise daha farklı bir çalışma disiplini vardır. Ayrıca her acilin güncel işleyişi açısından birbirinden farklı belirli prosedürleri vardır.
Personel kapasitesinden tutunda malzemelerin yerine-cinsine kadar her şey çok farklıdır.
Bu tür problemler geçici nöbetlerle çözülemez.
Çıkan bu yönetmelik bir an önce yürürlükten kaldırılmalıdır. İhtiyaç ve zaruret olan yerlere, konusunda uzman, tecrübeli yeni kadrolar tahsis edilmeli, Personel Dağılım Cetvelleri günün ihtiyaçlarına göre gerçekçi bir şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Bilinmelidir ki “Dökme suyla değirmen dönmez “.