altSon birkaç gündür yaşananlar sendikal faaliyetlerimizi “suç “olarak göstererek, 118 yönetici ve üyemizi cezaevine koyanların yeni senaryolar peşinde olduğunu göstermektedir. 

Bilindiği üzere üye ve yöneticilerimiz nezdinde emek ve demokrasi mücadelemizi hedef alan “operasyonların” son halkası 19 Şubat 2013 tarihinde yaşanmış, aralarında Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Akman Şimşek ve Denetleme Kurulu Üyemiz Erdoğan Canpolat’ın da olduğu toplam 60 arkadaşımız tutuklanmıştır. Böylece tutuklu yönetici ve üyelerimizin sayısı 118’ e çıkmıştır. Anlaşılan o ki; tüm baskılara karşın “mücadelemizden asla taviz vermeyeceğimiz” yönündeki kararlı duruşumuz ve bunu kamuoyuna ilan etmemiz, otoritesiyle herkesi ezebileceğini sananlarda ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Bunun için düğmeye yeniden basılmıştır.

05 Mart Salı gününden bu yana 19 Şubat operasyonunun devamı olduğu iddia edilen yeni bir süreç işletilmektedir. Ankara’da savcılık talimatıyla her gün beş, altı arkadaşımız evlerine, işyerlerine telefon edilerek ifade vermek için Terörle Mücadele şubesine (TEM) çağrılmaktadır. Arkadaşlarımızın ifadelerinin savcılık tarafından toplu olarak alınması için avukatlarımızın yaptığı başvuruya şifahen verilen cevap konfederasyonumuza yönelik baskı ve sindirme operasyonunun sistematik olarak sürdürülen bir cadı avına dönüştüğünü göstermektedir. 19 Şubat operasyonu kapsamında ifadesi alınacak yaklaşık 100 kişiden oluşan bir liste olduğunu belirten savcılık, arkadaşlarımızın ifade vermek için gruplar halinde TEM’e çağrılmasına devam edileceğini kaydetmiştir. Arkadaşlarımızın ifadeye tarafımızca gerekli organizasyon yapılarak getirileceği ifade edilmesine rağmen, ısrarla kendilerinin çağıracaklarını belirtmeleri KESK üyelerini sindirmeye ve rahatsız etmeye yönelik bir tutumda olduklarının işaretidir. Soruşturma savcısı ve emniyetle yapılan görüşmelerde “önce suçu, delili yaratalım; suçluyu sonra nasıl olsa yaratırız” biçiminde ifade edilebilecek bir yaklaşımın olduğu görülmektedir.  

Muhalif tüm güçleri sindirmek için yıllardır sürdürülen bu ucuz senaryo,1940’lı yılların sonundan 1950’li yılların sonuna değin ABD’de hüküm süren McCarthy’cilikten beslenmektedir. Yetmiş yıl öncesinin ABD’sinde muhalif aydın ve sanatçıları hedef alan karalama kampanyasının alaturka post-modern versiyonu bugünün Türkiye’sinde emek ve demokrasi karşıtlarına karşı kullanılan bir silah haline getirilmiştir. Yöneticilerimiz ve üyelerimiz hakkında “falanca tarih filanca saatte sendikaya girerken görüldü” diyecek kadar pespaye sorgulama tutanaklarına imza atan,  sinemaya, tiyatroya toplu olarak bilet almalarını bile “terör suçu” kapsamına alabilecek kadar pervasızlaşanlar, gerçek dışı senaryolar ile kamuoyunu yanıltabileceklerini sanmaktadır. Sendikalarımızı ve üyelerimizi yasadışı yöntemlerle izleyerek-dinleyerek ardı ardına yaptıkları operasyonlarla ve 2911 sayılı yasaya dayanarak her türlü meşru eylemimizi dava konusu edip yönetici ve üyelerimize dava açarak KESK’in mücadele azmini ve kararlılığını kırmayı beceremeyenle,r şimdi de yönetici ve üyelerimizi ifade vermek için her gün emniyete çağırarak bizleri yıldırabileceklerini, KESK’i bertaraf edebileceklerini sanmaktadırlar. 

Ancak bilinmelidir ki, her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenlerine KESK’in teslim olmasını bekleyenler büyük bir yanılgı içerisindedir. Çünkü KESK, McCarthy’ciliğin alaturka post-modern versiyonu tarafından sürdürülen bu cadı avına yem olmayacak kadar köklü bir tarihe ve mücadele azmine sahiptir.  Baskılara mücadeleyi daha da yükselterek cevap veren bir gelenekten gelen KESK ve bu geleneğin değerlerinin mirasçıları olan KESK’liler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada zulmün karşısında asla boyun eğmeyecektir.                                                                              

Yürütme Kurulu

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×