Önceki gün Van Eğitim ve
Araştırma Hastanesi acil servisinde görevli Dr. Oğuz EROĞLU ve Milletvekili
Özdal ÜÇER arasında yaşanan olayla ilgili tepkimizi ve daha sonra Sağlık
Bakanın olayla ilgili açıklama yaparken sendikamızı hedef gösteren
yaklaşımlarına ilişkin tutumumuzu, net
ve çok hızlı bir biçimde açıkladık. (açıklamalarımız web sitemizde mevcuttur)
Bir kez daha ifade ediyoruz
ki; nedeni ne olursa olsun, sağlık emekçilerine yönelik şiddet nereden gelirse
gelsin kabul edebilmemiz mümkün değildir. Olayla ilgili olarak Milletvekilinin
partisinden hakkında soruşturma açıldığına dair açıklama gelmesinden memnuniyet
duyduk. Bu açıklamanın takipçisi
olacağımızı ifade etmek istiyoruz.
Dün Sağlık Bakanı’nın
yaptığı açıklamada da olayın çok yönlü araştırılacağı ifade edilmişti. Bu da
memnuniyet vericidir. Umarız Sağlık Bakanlığının soruşturması hiçbir siyasi
malzeme içermeden objektif kriterlere göre yapılır. Bu soruşturmanın da
takipçisi olacağız.
Ancak Sağlık Bakanı’nın,
“Sağlıkta Dönüşüm Programı” ve sonuçlarına karşı mücadele verdiğimiz bir
dönemde, birlikte mücadele içinde yer aldığımız TTB ve sendikamızı hedef seçerek
karalaması kabul edilebilir değildir.
Gerek Konfederasyonumuz KESK
ve gerekse sendikamız SES, tüzüklerinde de ifadesini bulan biçimde, İşveren
Devlet’ten, Sermaye’den, Piyasa’dan ve Siyaset’ten bağımsızdır. Verdiğimiz
mücadelenin emekten, emekçiden yana olması da bunu gerektirir. Sayın Bakan;
bizi kendi dönemlerinde ve kendi yöneticileri eliyle büyüttükleri, 4688 Sayılı
yasayı bile ona göre düzenledikleri “Yandaş Sendika”larıyla karıştırmaktadır.
Sağlık Bakanı yaptığı
açıklama ile sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin toplumda oluşturduğu
duyarlılığın üstünü örtmek için konuyu değiştirmek, verdiğimiz mücadelenin
haklılığının ortaya çıktığı durumu kapatmak amacıyla; dikkatleri başta TTB ve
SES olmak üzere başka konulara yönelterek saptırmaktadır.
Bu
bağlamda bazı konulara açıklık getirmeye ihtiyaç vardır:
·
Gelinen aşamada uygulanan politikalar sonunda
her aşamada uygulanan katkı-katılım payları ve ilave ücretlerden dolayı acil
servislere başvurularda artış olduğu bizzat bakanlık tarafından
açıklanmaktadır, bunu engellemek için acil sağlık hizmetini paralı hale getiren
“YEŞİL ALAN KODU” uygulaması da bundan dolayı değil midir? Yine, acil
başvuruların bu ölçüde yoğunlaşması gerçek acillere başvuruda, hekim ve sağlık
çalışanlarının müdahale önceliği konusunda zorlanmalarına neden olmakta ve
hasta-hasta yakını ve sağlık emekçileri karşı karşıya gelmemekte midir?
·
Gerek performans baskısı, gerekse yayınlanan
genelgeler ve yapılan açıklamalarla başvuran tüm hastalara bakılması
zorunluluğu, hizmette aksaklıklar doğmasına neden olmakta mıdır?
·
Başından beri, Sağlıkta dönüşüm Programı’nın
uygulandığı her aşamada yapılan açıklamalar, kurulan internet şikayet siteleri
bu saldırı ve şiddeti arttırmıyor mu?
·
Her kademede uygulanan katkı-katılım payı ve
ilave ücretlerin, sağlık çalışanlarına yüksek maaş ödemeleri olarak verildiği
açıklamaları bu şiddetin nedeni değil midir?
·
Sağlık Hizmeti uygulaması ve çalışanlara
karşı tavırlarda başından beri siyasi kadrolaşma ve bunun sonucu siyasi vesayet
yok mudur?
Bu
sorular çoğaltılabilir ve Sağlık Bakanı’nın bizleri hedef göstermeden önce
bunlara yanıt vermesi gerekmektedir.
Türkiye’nin en önemli sorunu
kamusal hizmetlerdeki siyasi vesayettir. Her iktidar olan parti kendi
yandaşlarını önemli görevlere atamakta ve idarecilerde kendilerini atayan
siyasi parti mensuplarına karşı el pençe durmaktadır. Siyasetle gelen siyasetle
gider hesabı iktidar partileri kamu kurumlarını ve personelini kendilerine
hizmetkâr olarak görmektedir.
Van İl Sağlık Müdürlüğü
yetkilileri ile Eğitim Araştırma Hastanesindeki idareciler tarafından
çalışanlar arasında bile ayrımcı politikaların uygulandığını bütün Van kamuoyu
ile Sağlık Bakanlığı da bilmektedir. Sadece hükümete yakın bir sendikaya üye
olanların bu hastaneye idareci olarak atandığını biliyoruz. 2011 yılı
içerisinde defalarca Van şubemiz tarafından bu duruma ilişkin açıklamalar,
eylem etkinlikler yapılmıştır. Ancak tüm somut verilere rağmen ayrımcı politikalar
içerisinde yer alan idarecilerle ilgili Sağlık Bakanlığı hiçbir işlem
yapmamıştır. Bırakın işlem yapmayı sendikamız üyeleri geçici görev adı altında
sürgün edilmeye çalışılmıştır.
Sağlık Bakanı’na cevaben
yazdığımız açıklamada; vekillerin de, asillerin de sağlık emekçilerine yönelik
uyguladığı şiddetin sorumlusu sizsiniz demiştik. Sayın bakan yukarıda
yazdığımız sorulara cevap vermeli ve bu güne kadar sağlık emekçilerini ve
örgütlerini hedefe koyan tüm sözleri için özür dilemelidir. Bir kez daha söylüyoruz;
Önce sağlık alanında yarattığınız kadrolaşma ile sağlık emekçileri arasında
yaptığınız ayrımcılığa bakın.
Uyguladığınız politikalarla herkesi sağlık emekçilerine nasıl düşman
ettiğinize bakın….!
SES olarak; milletvekili,
zengin, yoksul, etnik köken, inanç ayırımı yapılmadan her yurttaşın eşitçe
hizmet aldığı, tüm yurttaşların ihtiyacı olduğu zaman, ihtiyacı kadar aldığı kamusal hizmeti
savunuyoruz. Bunun yolu da; kamu kurumlarında siyasi vesayetin sonlandırılması,
yandaşlık ilişkisi üzerinden değil,
liyakat esasına göre atamaların yapıldığı bir sistemden
geçmektedir. Uygulanmaya çalışılan
sağlık sisteminin halk ve emekçiler lehine olmadığı da artık görülmelidir.
Son olarak; Van Eğitim
Araştırma Hastanesinde dün yaşanan olayların siyasete malzeme edilemeden ve
objektif olarak araştırılmasını, ihmali ve suçu olanların cezalandırılarak,
sonuçların kamuoyu ile paylaşılmasını bekliyoruz. 22.04.2012
SES
GENEL MERKEZİ