gözaltı ve tutuklamalara, Kadın
cinayetlerine, Kadına
yönelik Devlet Şiddetine ve Emperyalist Saldırılara Karşı Yılmayacağız!
Devletin
biz emekçi kadınlar üzerindeki şiddeti bugün her zamankinden daha
pervasızlaşmıştır. Geçmişte sendikal örgütlenme ve demokratik hak arama
mücadelemizi engellemek için geliştirilen soruşturma ve sürgün politikaları
bugün gözaltı, baskı ve tutuklama terörüne dönüştürülmüştür.
Baskı,
gözaltı ve tutuklama terörünün hedefine ise bu defa da kadın sendikacılar
alınmıştır.
En
son saldırılar KESK Kadın Sekreteri arkadaşımızla birlikte konfederasyonumuza
bağlı sendikaların Kadın Sekreterleri ve kadın üyelere yönelmiştir.
Bunun
anlamı çok açıktır: Bir yandan her fırsatta kadınlardan üç çocuk doğurmasını
isteyen öte yandan da emperyalist sömürü çarklarına esnek, güvencesiz ve ucuz
emek gücü yaratmak isteyen sistem, haklarına sahip çıkan, bağımsız, demokratik,
barış içinde bir ülke hayal eden, örgütlenen ve örgütlülüğünü eylem gücüne
dönüştüren kadınlara tahammül edememektedir.
Kadın
Sendikacılar, AKP’nin Tasarladığı Kadın Modeline Uymadıkları İçin Tutuklanıyor;
Başta
KESK Kadın Sekreteri olmak üzere tutuklanan kadın sendikacılar AKP’nin tasarladığı
edilgen, kolay sömürülebilir ve gerektiğinde eve kapatılabilecek kadın modeline
uymadıkları için tutuklanmışlardır.
Her
gün en az üç kadının öldürüldüğü ülkemizde, savcılığa suç duyurusunda bulunup
koruma isteyen kadınları dahi koruyamayan ve katilleri cezalandırmayan devlet,
kadın cinayetlerine “Dur” diyen sendikacı kadınları tutuklamıştır.
Toplumsal
yaşamda cinsiyet eşitsizliğine son vermeyen, aksine giderek derinleştirecek
politikalara imza atan devlet, eğitimde cinsiyet eşitliğini savunan kadın
eğitimcileri tutuklamıştır.
Kırk
binden fazla insanın yaşamına mal olan savaşı bitirebilecek olanaklara sahip
olduğu halde savaşta ısrar eden devlet, barış isteyen kadınları tutuklamıştır.
Tutuklanan
arkadaşlarımızın suçu çok büyük; çünkü ailede, sosyal yaşamda, çalışma
hayatında ve eğitimde eşitliği savunuyorlar.
Savaşa
karşı insan hayatını ve sorunların demokratik barışçıl yollardan çözülmesini
savunuyorlar.
İnsan
onuruna yaraşır bir işte, güvenceli, kadrolu bir şekilde çalışmayı
savunuyorlar.
Eğitimin,
sağlığın ve sosyal güvenliğin eşit, parasız, nitelikli ve erişilebilir olmasını
savunuyorlar.
Onları
tutuklayanlar çok iyi bilsinler ki;
Tutuklanan
arkadaşlarımız yalnız değildir!
Biz
binlerce KESK’li kadın, bugün diyoruz ki,
Soruşturmalarınız,
sürgünleriniz bizi yıldırmadı.
Tutuklamalarınız
da yıldıramayacaktır.
Aksine,
susmadık, susmayacağız,
Barışı,
eşitliği, özgürlüğü, hakça bir yaşamı, onurlu çalışmayı, eğitim, sağlığın ve sosyal güvenlik hakkından eşit bir
şekilde yararlanmayı savunmaya devam edeceğiz.
Mücadelemiz;
Tutuklu arkadaşlarımız serbest bırakılana,
Kadına yönelik şiddet son bulana,
Tüm çalışanlar, iş
güvencesine, eşit ve adil ücrete ve sosyal güvenlik hakkına kavuşana,
Grevli toplu
sözleşmeli sendika hakkı önündeki engeller kaldırılana,
Sağlık, eğitimin ve
sosyal güvenliğin ticarileştirilmesine son verilene,
Cinsiyete dayalı rol
ayrımının ortadan kaldırılana, bakım yükümlülüklerinin dengeli bir biçimde
paylaşılması için gereken her türlü düzenleme hayata geçirilene,
Kapatılmış kreşler
tekrar açılana,
İşyerinde cinsel
tacize karşı koruyucu tedbirler alınana,
ILO’nun “Aile
Sorumlulukları Olan Kadın ve Erkek İşçilere Fırsat Ve Davranış Eşitliği
Sağlanması”na İlişkin 156 sayılı sözleşmesi ülkemiz tarafından onaylanana
kadar devam edecektir.
Baskılar, bizi yıldıramaz.
Kadınlar özgür oluncaya dek, 8
Mart’larda alanlardayız, haykırıyoruz:
Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması!
KESK’li kadın tutsaklar onurumuzdur!
Yaşasın KESK, yaşasın kadın mücadelemiz!