Hastane idaresi, yasalara, yönetmeliklere aykırı-keyfi ve
ayrımcı uygulamalarla hastaneyi yönetmekte, çalışanlar tepki gösterdiğinde
ise; soruşturma ve sürgün tehditleri ile susturulmaya çalışılmaktadır. Bu
uygulamalar artık sıradan hale gelmiştir.
Kendisine hakaret eden doktor hakkında tutanak tutan ve
tutanağı, olaya tanık olan yalnızca
hasta yakınları olduğu halde, usulüne uygun olarak, hasta yakınlarına
imzalattıran hemşire arkadaşımız; her olayda tutanak tutulmaz ve niye hasta
yakınlarına imzalattırdınız diyerek ikaz
edilmiş ve görev yeri değiştirilmiştir. Buna karşılık, hemşire arkadaşımıza
hakaret eden doktor hakkında hiçbir soruşturma açılmamış ve ceza verilmemiştir.
Tüm çalışanların işe geliş-gidiş saati eşit olması
gerekirken, mesai saatleri konusunda çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmış
ve sendikamızın işyeri temsilcisi anestezi teknisyeni Salih
ÇETİN’den, doktorlarla aynı saatte çıktığı için savunma istenmiştir.
Enfeksiyon hemşiresi
arkadaşımıza, ilgili yönetmelik gereğince başka bir görev verilmesi
yasaklanmışken; bu görevi yanında, aşıların soğuk zincirinin sağlanması
sorumluluğu verilmiş ve yoğun bakımda
nöbet tutturulmuştur.
Bazı hemşirelere,
birden fazla ve görevi dışındaki işler konusunda görevlendirme yapılmak
istenmekte ve karşı çıkan hemşireye istifa etme baskısı uygulanmakta, sürgünle
tehdit edilmektedir. Örneğin, poliklinikler sorumlusu hemşire arkadaşımız, bu
görevi sırasında, aynı zamanda eczacının
olmadığı zaman onun yerine
çalıştırılmış, EKG ve eforlu eforlu EKG
biriminde çalıştırılmış ve ardından görevden alınarak, yoğun bakımda görevlendirilmiştir.
Anestezi teknisyenlerine,
ilgili yönetmelik gereğince, acil serviste nöbet yazılması yasak iken,
hastanede dört tane anestezi teknisyeni olmasına rağmen, aralarında sendikamızın
işyeri temsilcisi Salih ÇETİN’in de bulunduğu sadece iki anestezi
teknisyenine 4 ay boyunca acil servis nöbeti yazılmıştır.
Personel eksikliği hat safhada iken, toplam kalite
çalışmaları adı altında çok sayıda kayıt yapılması istenmektedir. Bu kayıtlar tıbbi sekreterler tarafından
yapılması gerekirken, hemşirelere yaptırılmaktadır. Bu nedenle, asıl işi hasta
bakımı ve tedavisi olan hemşireler,
mesaisinin büyük bölümünü görevi dışındaki kayıt işlerine ayırmaya
zorlanmakta, hasta başında geçirmesi gereken zamanın çoğunu, bilgisayar başında
geçirmek zorunda bırakılmakta ve hastaya
yeterince zaman ayıramamaktadırlar. Bu nedenle, sağlık hizmetleri
aksamaktadır.
Çalışanlar, yasalardan doğan haklarını
kullanmayı talep ettiklerinde, görev yerinin değiştirileceği tehdidi ile
karşılaşmaktadırlar.
Arnavutköy Devlet
Hastanesi’nde, Anayasamızla yasaklanan angarya çalışma uygulanmaktadır. 30 temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe giren,
5947 sayılı Kanun ile, sağlık
personelinin çalışma saati, diğer devlet memurları gibi haftada 40
saat olarak düzenlenmiştir. Sağlık Bakanlığının 03.09.2010 tarihli
genelgesi ile, günlük mesai 08:00-17:00 olarak belirlenerek, bu süre
içinde 1(bir) saatlik öğle yemeği ve dinlenme izni verileceği belirtilerek,
günlük çalışma süresi 8 sekiz saat olacağı belirtilmiştir. Ancak,
yasanın söz konusu hükmünün yürürlüğe girdiği 30 temmuz 2010 tarihinden
bu yana, Arnavutköy Devlet Hastanesi’nde çalışanlar, yasaya aykırı olarak,
halen günde 9 saat, haftada 45 saat çalıştırılmaktadır. İş yoğunluğu,
hizmetin kesintiye uğraması ve personel yetersizliği vb. gerekçeler ile,
kesintisiz biçimde 1 saatlik öğle yemeği ve dinlenme izni
kullandırılmamaktadır. Çalışanların,
yasaya uygun olarak, 1 saat öğle dinlenme izninin kullandırılması ve haftada 40
saat çalıştırılmaları ve 30 temmuz 2010
tarihinden bu yana, haftada 5 saat faza çalışma süresinin hesaplanarak,
karşılığının ücret olarak ödenmesini talebiyle verdikleri dilekçeye; hastane İdaresi, yemek yediğiniz tespit
edilmiştir şeklinde tirajikomik bir cevap vermiş ve talebi reddetmiştir.
Oysa, hastane idaresinin de çok iyi bildiği gibi, çalışanlar, yemekte
kesintisiz 1 saat dinlenme iznini kullanmamakta ve hizmetin kesintisiz olması
ve personel eksikliği nedeni ile, dönüşümlü olarak,15-20 dakikada yemek yiyerek
görevlerine dönmektedir
Kısacası,
yalnızca bazı örneklerini sıraladığımız
olaylardan da anlaşılacağı üzere, hastane yönetimi hukuksuz-anayasaya aykırı –keyfi
uygulamalarla görevini kötüye kullanmaktadır. Bu uygulamalara karşı çıkanlara, sistematik
olarak psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, aşağılama, tehdit yani Mobbing
uygulamaktadır. Mağdur olan kişiler iş yerinden uzaklaşmaya
zorlanmaktadır. Tüm bu uygulamalara
karşı, bir üst makam olan İl Sağlık Müdürlüğü’ne dilekçelerle şikayette
bulunulmuş olmasına karşın, idareciler hakkında hiçbir işlem yapılmamakta,
kolanmaktadırlar. Hastane idaresi de, bu destekten aldığı güçle, mobing
uygulamasına devam etmektedir. Mobbing
işkencedir. Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Sözleşmesi,
“yıldırma/sindirmeyi” işkence olarak tanımlanmıştır. Manevi acı
çektirmeyi, Türk Ceza Kanunu “işkence” olarak nitelemiş ve hapis cezası
yaptırımına bağlamıştır. Devlet Memurları Kanunu, “amirlerin mahiyetindekilere
kötü davranmasını” ve “mahiyetindekilere fiili tecavüzü” disiplin cezası
yaptırımına bağlamıştır. Mobbing mağduru, kuruma ve zorbaya karşı maddi ve manevi
tazminat davası açma hakkına sahiptir.
19 Mart 2011 tarihli ve 27879 Sayılı İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing)
Önlenmesi konulu, 2011/2 no’lu Başbakanlık Genelgesi ile, “işyerlerinde
gerçekleşen psikolojik tacizin, çalışanların itibarını ve onurunu zedelediği,
verimliliğini azalttığı ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını
olumsuz etkilediği; kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın
aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi,
kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan
psikolojik tacizin önlenmesinin gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma
barışının geliştirilmesi açısından çok önemli olduğu belirlenmiş ve çalışanların psikolojik tacizden korunması
amacıyla çeşitli tedbirlerin alınması
uygun görülmüştür. Bunlardan bazıları, “ İşyerinde psikolojik tacizle mücadele
öncelikle işverenin sorumluluğunda olduğu, işverenlerin çalışanların tacize
maruz kalmamaları için gerekli bütün önlemleri alması. Bütün çalışanların
psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek her türlü eylem ve davranışlardan
uzak durması. Denetim elemanlarının, psikolojik taciz şikâyetlerini titizlikle
inceleyip en kısa sürede sonuçlandırmasıdır.”
Ancak, tüm yasal düzenlemelere karşın, mobing sürmekte ve
denetimle görevli İl Sağlık Müdürlüğü’de yaşananlara göz yumarak bu suça ortak
olmaktadır.
Uyarıyoruz!
Hastane yönetimini bu işkenceye son vermeye, İl Sağlık Müdürlüğü’nü bu
uygulamalara göz yumma ve idarecileri kollamaktan vazgeçmeye; sorumluları
cezalandırmaya; Başbakanlık Genelgesinin gereğini yapmaya ve iş barışının sağlanması, verimli bir
çalışma için görevini yapmaya; başta yasalara ve insan onuruna uygun bir
çalışma, ayrımcılığa- angarya çalışmaya son verilmesi, mesai saatlerinin yasaya
uygun olarak düzenlenmesi, yasal hakların kullanılmasının engellenmemesini sağlamak üzere, göreve çağırıyoruz. Aksi
halde, sessiz kalmayacağımızı ve demokratik-meşru
mücadeleden geri durmayacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.