SİİRT: İNSANCA BİR YAŞAM , EŞİT, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN 8 EKİM’DE ANKARA’DAYIZ!

Facebook
Twitter
WhatsApp

 

AKP hükümetinin politikaları her geçen gün yoksulluğu ve
işsizliği artırırken; gelecek endişesi tüm toplumu sarmış durumda. Seçimlerde
aldığı oy oranının yarattığı sarhoşluğun etkisinden kurtulamayan AKP, hem iç
hem dış politikada attığı adımlarla ülkemizi hızla uçurumun eşiğine sürüklüyor.
Siyasetin, ekonominin, toplumsal ve sosyal yaşamın sermayenin çıkarları
doğrultusunda şekillenmesi hızlanarak sürüyor.

Ekonomi Sermaye İçin Büyürken
Emekçiler İçin Küçülüyor!

Bir taraftan zenginlerin sayısı artarken, diğer taraftan
gerçek işsizlerin sayısı 6 milyona ulaşmış durumda. 2008 krizinin başlangıcında
Türkiye’nin ilk 100 zenginin toplam servetleri 56 milyar dolar iken, üç yıl
içinde bu rakam yüzde yüz artarak 104 milyar dolara çıktı. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) verilerine göre
her ne kadar ekonominin 8.8’lik bir büyüme gösterdiği, kişi başı milli gelir 15
bin 119 lira olduğu açıklansa da, emekçiler bu büyümeden pay istediklerinde
“kaynak yok” deniliyor.

Yoksulluk ve Adaletsizlik
Kaderimiz Değildir!

Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesiminin toplam gelirdeki
payı yüzde 30.4 iken, en yoksul kesimin 10’luk kesimin payı ise yüzde 2.3. Yani
en zengin ile en yoksul kesim arasında tam 13 kat fark var. Türkiye gelir
dağılımındaki bu adaletsizliğiyle, OECD ülkeleri arasında da Meksika’dan sonra
ikinci sırada. Açlık sınırının 1.000 TL, yoksulluk sınırının 3.000 TL’ye
dayandığı koşullarda net 658 TL. asgari ücretle milyonlarca insan
çalıştırılıyor. Kamu emekçileri ise ortalama 1500 TL maaş alarak açlığa yakın
yoksulluğa uzak bir yaşam sürdürüyor.

 AKP Emekçiye Düşman
Politikalarını IMF’ye Sadakatle Uygulamaya Devam Ediyor!

Kıdem tazminatının kaldırılarak fona devredilmek istenmesi,
esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, düşük ücret dayatması,
sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinde ticarileştirmenin
hızlandırılması, örgütsüzleştirmenin yaygınlaştırılması düzenlemelerine yer
verilen 61. hükümet programı, AKP’nin emek düşmanı politikalarda ne kadar
pervasızlaştığını gösteriyor.

Demokrasi Askıda, Totaliter Bir Düzene Doğru
Gidiyoruz!

AKP, liberal-muhafazakar bir ülke tahayyülüne uygun biçimde
“yeni bir düzen” inşa etmeye çalışıyor. Yukarıdan hükümet aşağıdan cemaat
eliyle toplum kuşatılmakta, medyası, polisi ve yargısıyla herkesi dinleyen ve
izleyen korkuya dayalı büyük bir gözaltı düzeni yaratmak istiyor. Kendisi gibi
düşünmeyen herkes susturuluyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Kürt
sorununun barışçıl, demokratik çözümü yerine savaş politikalarına dönülüyor.
Sorunun barış, eşitlik ve özgürlük temelindeki çözümünü savunarak; silahların
susmasını, Türk veya Kürt hiçbir ananın yüreğinin yanmamasını isteyen, “Artık
yeter kimse ölmesin” diyenlerin sesi kısılmak isteniyor. Türkiye’de
emekçilerin, halkın yıllardır yaşadığı sorunların giderek ağırlaşmaya başladığı
koşullarda, yaşanan haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı sesini yükseltenler,
demokratik tepkilerini dile getirenler şiddetle bastırılırken, işçiler ve kamu
emekçileri başta olmak üzere, çevrecilerin, mühendislerin, hekimlerin ve
toplumun diğer kesimlerinin talepleri duymazlıktan, görmezlikten geliniyor.

KHK’ler İle TBMM Devre Dışı
Bırakılarak, Ülke Yönetilmeye Çalışılıyor!

AKP, seçimlerden önce aldığı Kanun Hükmünde Kararname
yetkisini hiçbir hukuksal denetim takmaksızın pervasızca kullanıyor. KHK’ler
ile Türkiye’nin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel çehresi yeniden
şekillendiriliyor. Kamunun yapısı sermayenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde
her gün çıkarılan KHK‘ler ile düzenlenmeye çalışılıyor. Bakanlıklar, KHK’ler
ile yapboz tahtasına çevrilirken, kamu kuruluşları kar amaçlı çalışan
şirketlere dönüştürülmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve SHÇEK Teşkilat
Yasaları KHK ile değiştirilerek esnekleştirme ve güvencesizleştirme
kamunun tüm kurumlarında hızla yaygınlaştırılıyor.

Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu
Sözleşmesiz Sendika Olmaz!

12 Eylül 2010 referandumuna sunulan anayasa değişikliği ile
kamu emekçilerine “toplu sözleşme” düzeni getireceğini ve çalışma yaşamının
demokratikleştireceğini söyleyerek oy toplamaya çalışan AKP, geçen bir yıllık
süreçte hiçbir adım atmamıştır. Şimdi de 4688 sayılı sahte sendika yasasında
kimi tadilatlar yaparak kamu emekçilerini oyalamaya çalışıyor. Kamu emekçileri
KESK öncülüğünde yirmi yıldan fazladır Grevli Toplu Sözleşmeli bir yasa
mücadelesi veriyor. Kamuda çalışan tüm emekçilerin sendikalarda
örgütlenebilmesini savunuyor, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir
düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Grev ve Toplu Sözleşme Hakkımızı yasal teminat
altına almayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmedik, etmeyeceğiz.

KESK Üyelerini Başka Hiçbir
Konfederasyon Temsil Edemez!

Hükümet
kendisine yakın konfederasyonları kollayarak kamu emekçilerinin geleceğini
ipotek altına almak istiyor. Kamu emekçileri adına görüşmelere katılacakları
kendi yandaşlarından oluşturmak istiyor. KESK üyelerini, demokratik kanallardan
seçilerek gelen yöneticilerimiz dışında kimsenin temsil etmesine izin
vermeyeceğiz. Üyelerimizin ve tüm kamu emekçilerinin mali, sosyal ve çalışma
şartlarına ilişkin taleplerini toplu sözleşme masasında bugüne kadar olduğu
gibi KESK olarak savunmaya devam edeceğiz. 

Kamu Emekçileri Kendi
Geleceklerine Kendileri Karar Vermelidir!

Anayasada oluşturulan Kamu Görevlileri Hakem Heyeti ile grev
hakkımız zımnen yasaklanıyor. AKP, Hakem Heyetinin bileşimini kendi
çoğunluğunda oluşturarak yıllardır yaptığı gibi kendi çalıp kendi oynamaya
çalışıyor. Oysa çalışma yaşamında gerçek bir demokrasi sağlanabilmesi için
toplu sözleşmede uzlaşmazlık olması halinde kamu emekçilerinin kendi
geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlayacak bir düzenleme
yapılmalıdır. Referandum sandığında toplu sözleşmenin kabulü ya da greve çıkma
oylanabilmelidir.

İnsanca
Yaşamı Savunuyor, Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye İstiyoruz!

Türkiye, ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda yaşanan gelişmelerin
tamamında büyük bir çözümsüzlük içinde ilerlemektedir. Bir taraftan
güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik ve yoksulluk politikaları alabildiğine
yaygınlaşırken, diğer taraftan insanca yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye
talep eden toplumun örgütlü kesimleri gerek yasal, gerekse fiili uygulamalarla
kuşatılarak sindirilmek, yok edilmek istenmektedir.

Grevli toplu sözleşme ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçilerinden
kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçilere; “sağlıkta
dönüşüm” aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve
mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir
plancılarına; Toprağını, suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan,
evde-sokakta ve iş yerinde var olma mücadelesi veren kadınlara;
Özerk-demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençlikten, “artık
kimse ölmesin” diye haykıran barış yanlılarına kadar herkesi,

Ortak talepler etrafında birleşmeye, düzenin “yeni yüzüne” karşı insanca
yaşamı savunmak,

EŞİT,
ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKİYE‘Yİ yaratmak için 8 Ekim’de Ankara’da kurulacak
emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi ”ne katılmaya çağırıyoruz.

 

 

YAŞASIN GREVLİ TOPLU SÖZLEŞME MÜCADELEMİZ!

 

YAŞASIN KESK, YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!

 

YAŞASIN EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ!

 






İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]