Kamu
Hastaneleri Birliği: Hastanelerin işletme, hastaların müşteri,  çalışanların sözleşmeli köle olması demektir.

Kamu Hastane Birlikleri ile ilgili hazırlanan
KHK’nın iptal edilmesi için Ankara’da basın açıklaması yaptık. Basın
açıklamasını Genel Başkanımız Çetin ERDOLU gerçekleştirdi. Basın açıklamamıza KESK
Genel Sekreteri İsmail Hakkı TOMBUL’un yanı sıra KESK yönetim kurulu üyeleri,
KESK’bağlı sendikaların temsilcileri de destek verdi.

Konfederasyonumuz KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı
TOMBUL da bir konuşma yaptı. Konuşmasında Kamu Hastaneleri Birliği için
çıkarılmaya çalışılan Kanun Hükmünde Kararname’nin sağlık dönüşüm projesinin
son aşaması olduğunu, kamu hastanelerinin tamamıyla özel sektöre devrelediceğini,
güvencesiz çalışmanın daha da artacağını ifade etti.

 

BUNA İZİN
VERMEYECEĞİZ!

 

Türkiye’de yaşayan herkesi ilgilendiren sağlık
hizmetinin sunumu ve sağlık hizmeti verecek personel ile ilgili düzenlemede
köklü değişiklikler içeren bir KHK hazırlanmıştır.  AKP’nin ustalık dönemi marifeti yangından mal
kaçırmadır. Sağlık Bakanlığı’nın yapısını değiştiren, taşra teşkilatını tasfiye
eden, Sağlıkta Özelleştirmenin eksik olan mülkiyet devrini tamamlayan ve çalışanları
sözleşmeli yaparak iş güvencesini ortadan kaldıran bu KHK de aynı yöntemle
gündeme getirilmiştir.

Sağlıkta Dönüşüm Programının Sağlıkta ÖZELLEŞTİRME
anlamına geldiğini hep ifade ettik, buna karşı mücadele ettik, etmeye de devam
ediyoruz. Bugüne kadar sağlığın neredeyse her alanı özelleştirildi, mülkiyet
devri dışında tamamlandı:

  • Önce birinci basamak özelleştirildi, Aile Hekimliği sistemi
    getirildi. Koruyucu sağlık hizmetini ortadan kaldıran, hiçe sayan bu
    sistem nedeniyledir ki, Kolera salgınından, başkentin göbeğinde Şarbon
    salgınına kadar bulaşıcı hastalıklar yeniden hortladı, Tüberkuloz
    vakalarında artış oldu.
  • SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi, tek elde toplanıp
    hizmetler tek tek özelleştirildi, Temizlik, Yemek, Güvenlik ve Tıbbi
    Sekreterlik hizmetleri ile başlayan özelleştirme süreci, Tıbbi
    Görüntüleme, Laboratuar gibi hizmetlerle devam etti. Bunu diğer Tıbbi
    Hizmetler izliyor.
  • Hizmetler büyük ölçüde Taşeron eliyle yürütülmeye başlandı.
    Günümüze sağlık alanında kadrolu-güvenceli sağlık emekçisi kadar taşeron
    çalışan var.
  • Özel hastanelere sevkin önü açılarak Sağlıkta Dönüşümün temel amacı
    olan sermayeye kaynak aktarmanın önü açıldı, Özel Sağlık Kuruluşlarının
    Sağlık alanındaki payı % 6 dan % 30 lara çıkarıldı.
  • Birinci basamak dahil olmak üzere her kademede katkı ve katılım payları
    getirildi, birinci basmaktaki katkı payı sendikamızın açtığı dava ile
    iptal edildi, ikinci ve üçüncü basamaklardaki paylar tebliğlerle sürekli
    arttırıldı, hizmet alanı-paketi giderek daraltıldı, özel sağlık
    kuruluşlarına fark ücreti ödenmesi meşrulaştırıldı, yasal hale getirildi.
  • Çalışanlar performansa dayalı ücretlendirmeye ve kölece çalışmaya
    mahkum edildi, sözleşmeli çalışma getirilerek iş güvencesi ortadan
    kaldırıldı, taşeron çalışma neredeyse kural haline getirildi.

Bu şekilde, neredeyse tümü
özelleştirilen sağlık hizmetinde eksik kalan kısım mülkiyet devridir ve buna da
” KAMU-ÖZEL” ortaklığı ihaleleri ile, kamunun arsaları 25-49 yıllığına tahsis
edilip üzerine her türlü işletme hakkını veren “ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSLERİ”
kurdurularak başlandı.

Hükümet şimdi de, Mayıs’ta
meclisten aldığı Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisini kullanarak, Sağlık
Bakanlığı Teşkilat Kanununu değiştirme hazırlığı içindedir. Halkın Sağlığını ve
geleceğini ilgilendiren son derece önemli bir bakanlığın teşkilat yapısı bu
şekilde kararname ile ve apar topar değiştirilmeye çalışılmaktadır. Bu
değişikliği yapmaya çalışırken de demokrasiden ne anladıklarını
göstermektedirler. Ne hizmeti üretenlerin temsilcilerine, ne de hizmeti alan
halkın örgütlü kurumlarına danışma gereği bile duymamaktadırlar. Toplumun yoğun
gündemlerle ilgili olduğu dönemlerde yangından mal kaçırırcasına kritik
yasaları çıkarma alışkanlığına sahip AKP hükümeti, tıpkı SSGSS yasası sürecinde
olduğu gibi, şimdi de, şiddetin yoğun yaşandığı, sınır ötesi harekatın
şiddetini giderek arttırdığı, Suriye’deki gelişmelerin ve Libya’daki olayların
gündemi meşgul ettiği bir dönemde böyle önemli bir değişikliği yapmaya
çalışmaktadır. Bu değişiklikle, yalnızca Sağlık Bakanlığı’nın taşra teşkilatı
tasfiye edilmemekte, Sağlık Bakanlığı, Sağlıkta Dönüşüm Programında öngörüldüğü
gibi, sağlık hizmeti üretiminden çekilerek, “İCRACI” olmaktan çıkarılarak
“DÜZENLEYİCİ”, “DENETLEYİCİ”, 
“KOORDİNATÖR BAKANLIK” haline getirilmektedir.

Kararname bununla da
kalmayıp, halen mecliste görüşülmeyi bekleyen ve kiralama ya da satış yoluyla
mülkiyet devrinin de önünü açan, hastaneleri tümüyle özelleştirerek ticari
birer kurum haline getiren, çalışanları sözleşmeli hale getirerek
güvencesizleştiren  “KAMU HASTANE
BİRLİKLERİ YASASI”nı kadük bırakacak düzenlemeyi de içermekte, söz konusu
yasanın meclisten geçmesine gerek kalmadan doğrudan uygulamaya geçilmesini
sağlamaktadır.

Gerek “KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI”
ve “KAMU HASTANE BİRLİKLERİ” , gerekse Sağlık Bakanlığı Teşkilat Yasasındaki
Değişikliklerin anlamı, Sağlık Bakanlığının sağlık hizmetinden tamamen
çekilmesi, mülkiyet devri dahil sağlıkta özelleştirmenin tamamlanması ve
çalışanların güvencesizleştirilmesi demektir ve buna karşı başından beri
verdiğimiz mücadelemiz aynı kararlılıkla devam edecektir.

13 Mart’ta Sıhhiye
Meydanı’nı doldurarak, 19 ve 20 Nisan’da iki gün iş bırakarak Hükümeti;

·        
İş Güvencesi,

·        
Performansa dayalı ücretlendirmeye karşı Gelir Güvencesi,

·        
Can Güvencesi,

·        
Nitelikli, Ulaşılabilir, Katkı ve katılım paylarının olmadığı ücretsiz
Sağlık Hizmeti için, bu hizmetin kamu eliyle verilmesi için, dolayısıyla
sağlıkta özelleştirmeye karşı uyardık.

 

Şimdi yeni 13 Mart’lar,
19–20 Nisan’lar yaratacak güçte olduğumuzu hatırlatarak, Kamu Sağlık Hizmetini
tasfiye eden, Sağlık Alanını tümüyle özelleştiren, çalışanların güvencesini yok
eden bu KHK hazırlığından vazgeçilmesi için yetkililere bir kez daha çağrıda
bulunuyoruz. 25.08.2011

 

                                                                                                                                   MERKEZ YÖNETİM KURULU




SAĞLIK
BAKANLIĞI TEŞKİLAT KANUNUNU DEĞİŞTİREN KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME TASLAĞINDA
ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLERİN SAĞLIK HİZMETİ VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ETKİLERİYLE
İLGİLİ DEĞERLENDİRME:

 

1-       Türkiye’de yaşayan herkesi
ilgilendiren sağlık hizmetinin sunumu ve sağlık hizmeti verecek personel ile
ilgili düzenlemede köklü değişiklikler içeren KHK gizli hazırlanmıştır. AKP’nin
ustalık dönemi marifeti yangından mal kaçırmadır. Sağlık Bakanlığı Merkez ve
Taşra Teşkilatını ilgilendirdiği belirtilen KHK Taslağının Türkiye’deki sağlık
hizmetinin sunumunun yeniden yapılandırılmasını içermekte olduğunu görmekteyiz.
Sağlık hizmeti gibi temel bir hizmetin sunumuna ilişkin güçlü bir yapılandırma
ancak birçok yasada değişiklik yapılarak hayata geçirilebilir. Oysaki hükümet
geçici KHK çıkarma yetkisini kullanarak TBMM’yi, sağlık meslek örgütlerini,
kitle örgütlerini devre dışı bırakmıştır. Burada hukuka karşı hile yapıldığını
düşünmekteyiz. Sağlık hakkı her ne kadar Anayasada 3. bölümde yer alan haklar
arasında düzenlenmişse de doğrudan yaşam hakkı, kişinin maddi ve manevi
varlığını geliştirme hakkı ile ilgili olduğu için böylesi bir düzenleme
kamuoyuna açık şekilde ve yasa ile gerçekleştirilmelidir.  Bu KHK sadece bir avuç sermayedarı tatmin
eden ve onlarla birlikte hazırlanmış, sağlık hizmetine yatırım yapacak
yatırımcılara uygun bir yatırımdır. Böylece AKP ile sağlık tekelleri arasındaki
ilişki bu KHK ile açıkça ortaya çıkmıştır.

 

2-       KHK taslağı ile Sağlık
Bakanlığını icracı Bakanlık olmaktan çıkmakta, tamamen düzenleyici ve
denetleyici kurum haline gelmektedir. Böylece kamunun yeniden
yapılandırılmasında sosyal devlet anlayışı yerine düzenleyici-piyasacı devlet
anlayışı bu KHK ile pekiştirilmektedir.

 

3-       KHK incelendiğinde; Sağlık
Bakanlığında 20 kişilik gönüllü bakanlık müşaviri ile gönüllü sağlık hizmeti ve
sağlık gözlemciliğinin düzenlendiğini görmekteyiz. 20 müşavirin ücret almadan
gönüllü hizmet etmesi demek özel sağlık tekelleri veya AKP’nin siyasal arka
planındaki örgütlenmelerin temsilcilerinin bu 20 kişilik kadroyu oluşturacağı
anlamına gelmektedir. Dolayısıyla özel sektör ve AKP’yi besleyen siyasal arka
plan 20 kişilik bir kadro oluşturarak Sağlık Bakanlığını gizli bir denetim
altına almaktadır. Ayrıca bu 20 kişi sağlık piyasasını istediği gibi
yönlendirme mevkiine ulaştırılmaktadır. Gönüllü sağlık hizmeti verilmesi konusu
ise sağlığın bir hak olmaktan çıktığını, yoksul kesime hizmet vermek için
gönüllülere görev verildiğini göstermektedir. Sağlık Bakanlığı da artık sağlık
hizmeti vermeyeceğinden bu alanı da gönüllülere terk etmektedir.

 

4-       KHK ile Yüksek Sağlık
Şurası yeniden tanımlanmakta ve tamamen Sağlık Bakanının belirlemesi ile oluşan
tamamen siyasal otoritenin etkisine açık bir kurum haline getirilmektedir. Yine
Uluslar arası İşbirliği Ajansı kurularak, uluslar arası sağlık tekellerinin
Türkiye’de hizmet etmeleri yönünde onlara kolaylaştırıcı bir hizmet
sunulmaktadır.

 

 

5-       Sağlık Bakanlığının Taşra
teşkilatı olarak İl Sağlık Müdürlükleri ve İlçe Sağlık Müdürlükleri
düzenlenmektedir. KHK’ya baktığımızda bu Müdürlerin nereyi idare edeceği belli
değildir, birinci basamak sağlık hizmeti zaten Aile Hekimine devredilmiş
durumda, 2. ve 3. basamak sağlık Hizmeti Kamu Hastane birliklerine devredilmiş
durumda. Bu halde il ve ilçe sağlık müdürlüklerine gerek yoktur. Şu anda sağlık
grup başkanlığının yaptığı işi ilçe sağlık müdürlüğüne devretmek yeni kadro
ihdas etmek demektir.

 

6-       KHK ile halen Tedavi
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Temel Sağlık Hizmetleri  Genel Müdürlüğünün görevleri birleştirilerek
Türkiye Sağlık Hizmetleri Kurumu oluşturulmaktadır. Bu kurul Kamu Mali Yönetimi
Kontrol Yasasına göre düzenleyici ve denetleyici kurumlar arasında sayılmakta,
böylece Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetinin sunumunda kural koyan bir bakanlık
haline gelmektedir. Bu durumda denetimin nasıl yapılacağı ise belirsizliğini
korumaktadır.

 

 

7-       KHK ile Hıfzısıhha Kurumu
Halk Sağlığı Kurumuna dönüştürülmekte, Hıfzıssıhha Kurumu’nun içi
boşaltılmakta, Hıfzıssıhha kurumunun yürüttüğü koruyucu sağlık hizmetinin
izlenmesi, planlanması, salgınlar, immünizasyon (aşılama), aşı depolama ve
dağıtımı vb. görevi devredilmekte, taşra Hıfzıssıhha laboratuarları boşa
çıkarılarak koruyucu sağlık hizmeti ile ilgili taşra teşkilatı da ortadan
kalkmaktadır. Aile Hekimliği uygulaması ile tamamına yakını yok sayılan koruyucu
sağlık hizmetleri, bu şekilde tamamen gözden çıkarılmaktadır.

 

8-       KHK ile Türkiye Devlet
Hastaneleri Kurumu oluşturuluyor. Bu kurumun başlıca görevi ağız ve diş sağlığı
merkezleri ile devlet hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerini kamu
hastane birliklerine tabi etmek için hazırlamak olarak düzenlenmektedir.

 

 

9-       KHK’da en önemli
yapılandırmalardan bir tanesi kamu hastane birliklerinin kurulmasıdır. Geçen
dönem TBMM’de çok sık tartışılan ve kadük olan Kamu Hastane Birlikleri ile
ilgili yasa tasarısı değişik bir şekilde bu KHK içerisinde düzenlenmektedir. Tamamen siyasal otoritenin emrindeki Genel
Sekreterler aracılığıyla hastane birlikleri yönetilmek isteniyor.

 

10-    KHK’da göze çarpan önemli
noktalardan bir diğeri, Bakanlık Merkez Teşkilatı ile Taşra Teşkilatındaki
personelin sözleşmeli olarak çalışacak olmasıdır. Bu
da AKP’nin piyasacı devlet anlayışına uygun bir düzenleme olarak karşımıza
çıkıyor.

 

 

11-    KHK’da Kamu Özel Ortaklığı
ile ilgili düzenleme yer alıyor. Bu düzenleme ile özel sektörün kamu
imkanlarını kullanarak karlı yatırımlar yapmasının önü açılıyor.

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]