Sivas’tan İzmir’e gelen babası Murat Hasdemir’i ameliyat
ettiren oğlu Mehmet Hasdemir, Saat 11.00’de geldikleri hastanede 16.00’ya kadar
bekletildiklerini, sonra tüm hastaların aynı anda üzerindeki kıyafetlerle
ameliyata alındığını söyledi. Hasdemir “Ameliyattan önce müfettişler kontrol
yaptı, hatta muayene bile oldular, nasıl bir teftişti anlayamadık, bu kadar
sağlıksız bir ortamda ameliyat yapılmamalıydı. Sekiz hastayı aynı anda
ayaklarında ayakkabıları ile içeri aldılar. Son anda ayaklarına terlik
giydirip, üstlerine önlük taktılar. Ameliyattan sonra da alın evinize götürün
dediler. Biz kalması gerekmez mi? dediğimizde ‘gerek yok, sargıyı açın saat
başı solüsyonu damlatın’ dediler. Babam ilk gözünü açtığında bir şey yoktu,
damlayı damlatmaya başladık babam ‘sanki saçlarımı çekiyorlar, canım çok
yanıyor’ dedi. Ertesi gün daha da artınca doktora götürdük, iki hastada
enfeksiyon var, sizde olmaz diyerek eve gönderdi. Biz hastanede kalmak istedik,
ancak müsaade etmediler. Bir ara doktorun ‘eyvah tüm hastalar enfeksiyon kaptı’
dediğini duydum. Daha sonra yine gittiğimizde doktor hastanenin temiz olmadığı
gerekçesi ile tüm hastaları Bozyaka hastanesine sevk etti. Oradaki Doktor bize
‘Ameliyatı kasap mı yaptı’ diye sordu. Şu an babamın gözü görmüyor ve yaşı 70
olduğu için görmesi de çok zormuş. Babamın gözlerini istiyorum.” Şeklinde
konuştu. Hastane koşullarının çok kötü olduğunu söyleyen Hasdemir, kendi evinin
bile daha temiz olduğunu ifade etti.

Diğer hastalar gibi gözünü kaybeden Ramazan Avşar’ın kardeşi
Şadiye Avşar da şikayetçi olacaklarını belirtiyor. Hastanenin hijyen
koşullarını beğenmediğini söylemesine rağmen abisinin burayı tavsiye ettikleri
için vazgeçmediğini söyleyen Avşar, tüm sorumluların hesap vermesini ve abisinin
gözünü yeniden istediklerini belirtti.

 

                                                                                                                                        

BASINA VE
KAMUOYUNA

 GÖZLERİ KÖR EDEN
“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI” DIR!

 Hükümetin öve öve bitiremediği
“sağlıkta dönüşün programı” artık herkesi mağdur ediyor. Gün geçmiyor ki
ölümler, sakat kalmalar, evlere gönderilen hacizlerle karşılaşmayalım. Artık
sağlık hizmeti almak için dört kalemde (Vergiler, GSS primi, katılım payı ve
ilave ücret) daha çok para ödüyoruz. Ancak hizmetin kalitesi yükseleceğine
düşüyor. Maksat ‘ticaret’ olunca kötü uygulamalar artıyor, az maliyetle çok
işlem ve çok kar etme yolları bulunuyor.

 Son ayların en sık görülen mağduriyet, katarakt ameliyatı sonrasında
gelişen komplikasyon ve buna bağlı körlük vakaları olurken bu durum bu
gidişatın vahametini ortaya koyuyor. Bir ay önce Afyon’da bugün İzmir’de yarın
nerede ve kimlerin daha gözleri kör edilecek? Neden ve bu durumun sorumlusu kim? 

Hastaneler Ticari İşletmeye Dönüştü!

“Sağlıkta Dönüşüm Programı” yla
sağlık hizmetleri hızla özelleştiriliyor. Sağlık Bakanlığı bütçesinden
hastanelerimize bir kuruş ödenek gelmiyor. Bakanlık, hastanelerin kendi yağıyla
kavrulmasını istiyor. Hizmetler parçalanarak taşeronlara devrediliyor. Geriye
kalan tüm hastane birimleri de birer ticari işletme anlayışıyla yönetiliyor. Bu
durumda hastalar da üzerlerinden kar elde edilecek müşteri olarak görülüyor.

 Sağlığın patronu haline gelen SGK, vaka başı, tanıya dayalı ödeme
yapıyor. Bu durumda hastane işletmelerinin zorunlu yönelimi “sürümden kazanmak”
olurken, hekimler de performans puanını artırmak için “daha fazla işlem yapmak”
durumunda kalıyor. Ticari anlayışın, kar ve performansa bağlı daha fazla gelir
elde etme dürtüsünün bu denli körüklendiği bir sağlık ortamında daha çok
mağduriyetin yaşanacağı, daha çok insanımızın gözünü kaybedeceği açıktır
.

Gözü Kör Olası Piyasacı Sağlık Sistemi!

İzmir Dr. Suat Seren Göğüs
Hastalıkları Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde katarakt ameliyatı
olan sekiz hastanın gözlerinde komplikasyonlar gelişti ve hastalar kör olma
tehdidi altındadır. Olayın geçtiği hastane Göğüs Hastalıkları, Cerrahisi Eğitim
ve Araştırma Hastanesi olmasına rağmen bu denli yoğun göz ameliyatı yapılması, ameliyatların mesai saati sonrası kırkbeş
dakika gibi kısa bir sürede yapılması oldukça dikkat çekicidir
. Bu durum,
temel yaklaşımın ticari olduğunu açıkça gösteriyor.

Elbette her ameliyatın bir riski
vardır. Katarakt ameliyatında da kör kalma riski vardır. Ancak bu risk
1/1000’dir. Ameliyat olan neredeyse tüm vakaların körlük riskiyle karşılaşmış
olması açık bir ihmal ve bu ihmale yol açan işleyişin, yaklaşım biçiminin yani
sağlık sistemimizin temel yanlışlığını açık etmektedir. Uzun yıllardır
alanlarda haykırdığımız “sağlıkta ticaret ölüm demektir” sloganının ne denli
doğru olduğunu kanıtlamaktadır. Artık bu sloganın başka bir versiyonu daha
ortaya çıkmıştır: “Sağlıkta ticaret
körlük demektir”.

Hatırlanacağı üzere 2009 yılında bir göz hastane grubu yönetim kurulu
başkanı “Sağlık Bakanlığı ve SGK’ nın uygulamaları sonucu hastaların gözlerinin
riske atıldığını, katarakt ameliyatları sonucu 2200 kişinin göz sağlığının
bozulduğunu” iddia ederek hazırladığı dosyayı Başbakan’a sunduğunu kamuoyuna
açıklanmıştı
.

Artık güvenli ve etkin olanın yerine, ucuz ve karlı olanın tercih
edilmesi istenmektedir. Sağlık Kurumları zarar etmemek ve karlarını artırmak
için, malzeme sarfını ve personel kullanımını azaltmakta, kaliteli malzeme
kullanımından vazgeçmekte, hastaları bir an önce taburcu etmeye çalışmakta ve
komplikasyonları görmezden gelmektedir.

İki Yıl Önce Uyarmış ve Sormuştuk!

Bu hastanede yine göz ameliyatları ile ilgili sorunlar daha önce de
vardı. Sendikamız geçmişte de bu sorunların üstüne gitmiş, yetkilileri göreve
çağırmıştı. 8 Ocak 2009 tarihinde SES İzmir Şubesi olarak yaptığımız açıklamada
“G.K.’nin görev yaptığı hastanede göz ameliyatı için müracaat eden SGK’na bağlı
hastaları ‘SSK’nun kullandığı malzemeler kalitesiz ve uygunsuz’ diyerek hasta
ve hasta yakınlarını özel medikal firmasına yönlendirdiği; hasta ve hasta
yakınları tarafından medikal firmasına 350, 750, 2000 TL ödemesine karşın
hastalara fiş, fatura, tıbbi malzeme verilmediği” iddia edilen soruşturma
sonucu ne olmuştur?” diye sormuştuk. Belli ki gereği yapılmadı. Duyulmadı!
Görülmedi!

 Belli ki özel hastanelerde kar
hırsından kaynaklı yaşanan her sorun “kamu hastaneleri”nde de yaşanmaktadır.
Çünkü artık kamu hastaneleri de özel sektör mantığıyla işletilmektedir. Belli
ki bu sorun piyasalaşmış sağlık sisteminin yapısal bir sorunudur. Şayet sistem
yeniden kamusal bir sisteme dönüştürülmezse de benzer sorunlar artarak devam
edecektir.

 Şurası bilinmelidir ki Türkiye’de
herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli yani gerçek anlamda kamusal
bir sağlık sistemi kurmak mümkündür. AKP Hükümeti ve onun Sağlık Bakanı küresel
şirketlerin çıkarı için kamusal sistemi yıkarak piyasalaştırmaktadır. Haliyle
yaşanan mağduriyetlerin sorumlusu bu hükümettir ve hesap vermelidir. 17
Ocak 2011

                                                                                                                                                       SES İZMİR ŞUBESİ

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]