KÖLN
– Almanya’da bugün temelleri sarsılmaya başlayan aile hekimliğinin tarihi
Bismarck dönemine, yani 1880’li yıllara dayanıyor. Türkiye’nin bu sistemi
kurarken örnek aldığı Almanya’nın bu konudaki tecrübesi bir asrı geçiyor.

Bundan yirmi yıl öncesine kadar Almanya’daki Türkler bu
ülkenin sağlık sistemini öve öve bitiremezdi. Hatta emekliye ayrılmış olanların
Almanya ile ilişkilerini kesmemelerinin en önemli nedenlerinin başında
aldıkları sağlık hizmeti geliyordu. Ancak maliyetlerin azalması amacıyla
yetmişli yıllarda başlayan reform hareketinin zararı önce göçmenler gibi alt
sınıflarda kendini göstermeye başladı.

Sağlık sistemindeki reform Almanya’da iktidara gelen her
koalisyon hükümetini çetin tartışmalara sürüklüyor. Çünkü her reform adımı
sistemin özellesmesine hizmet ederken, aile hekimleri de yavaş yavaş sistemden
çıkma yolunu tercih ediyorlar. Nüfusun giderek yaşlanması bir yandan sağlık
hizmetine duyulan ihtiyacı, dolayısıyla maliyetleri arttırıyor, diğer yandan da
sağlığı daha karlı bir sistem haline getiriyor. Ama kimin için?

Almanya’da sağlık sistemini sürekli bir krize dönüştüren en
önemli olgu, sigorta şirketlerinin aile hekimlerini daha fazla kontrol edebilir
hale gelmesi. Elbette bu kontrol mali araçlarla yapılıyor. Doktorlar yıllar
içinde sadece hasta bakan değil sigorta şirketleri için çalışan muhasebeciler
haline dönüştü.

Örneğin aile hekimleri artık kendisine başvuran hastanın
şikayetlerinin nedenini anlayabilmek için ayrıntılı değil, daha basit ve ucuz
tahlillere başvurmaya başladı. Aksi takdirde kendisine izin verilen bütçeyi
aşmak ve aştığı miktarı cebinden ödemek zorunda kalması söz konusu. Bu durum
doktorların doğru tanıda bulunmalarını zorlaştırıyor. Ayrıca hastayı uzman
doktora sevk etmekte de geç kalabiliyorlar. Ayrıca hem doktorlar hem de
eczaneler ilaç verirken sigorta şirketlerinin anlaşmalı oldukları firmaların
ürünlerine öncelik vermekle yükümlüler.

Bu ve benzer nedenlerle doktorlar kendilerine daha çok para
kazandıran özel sağlık sigortasına üye hastalarına öncelik vermeye başladılar.
Devlete bağlı sigorta şirketlerinin üyeleri ise bazı doktorlardan randevu almak
için aylarca beklemek zorunda kalıyor ya da hiç randevu alamıyorlar.

Doktor Bütçesi ve Vicdanı Arasında
Hesap Yapmak Durumunda Kalıyor

Doktorların hastaya ayırdığı zaman da sigortadan aldığı parayla doğru orantılı.
Bu nedenle bazı doktorlar saat ücretini hesaba katarak hastalarına ya daha az zaman
ayırıyor ya da fazla zaman ayırmışsa bunu hastanın finanse etmesini istiyor.
Yani doktor bütçesiyle vicdanı arasında bir hesap kitap yapmak zorunda da
kalabiliyor.

Özel sağlık sigortalarına üye olabilmek ise şimdilik kazanca
bağlı. Diş, göz, alternatif tedavi yöntemleri ve hastane hizmetleri sunan ek
sigortaların çesidi de buna ihtiyaç duyanların sayısı da giderek artıyor.
Almanya’da artık daha iyi bir sağlık hizmeti almak istiyorsanız ya çok para
kazanıp özel bir sağlık sigortasına üye olacak, ya da vicdanlı bir aile hekimi
bulabilmek için dua edeceksiniz.

Geçen ay bakanlar kurulunda kabul edilen sağlık sistemi
reform paketi de genel hatlarıyla hastanın aleyhine olabilecek maddeleri
içeriyordu. Almanya’da sağlığa harcanan para yıllık 240 milyar Euro’yu buluyor.
Buna rağmen bu sektörde çalışmak isteyenlerin sayısı giderek artıyor.

Yapılan araştırmalar 2030 yılında sağlık sektöründe bir
milyon uzman açığı olacağını ön görüyor. Yine aynı araştırmalar ilaçların en
pahalı satıldığı ülkenin Almanya olduğunu da gösteriyor. Örneğin aspirinin
tanesi Yunanistan’da 2, Türkiye’de 3 cent iken aspirin ülkesi Almanya’da 20
cent.

Almanya’da aile hekimliğine dayalı asırlık sağlık sistemi
giderek hastalanıyor ve açık ki, bundan da en çok ilaç sektörü faydalanıyor.
Aile hekimliği bugün İstanbul’da da uygulanmaya başlayacak. Almanya’yı 130 yıl
sonra takip eden Türkiye’nin bu gelişmelerden haberi var mı acaba?

Fulya CANŞEN, ntvmsnbc

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]