SES ve TTB Merkez Konseyi, Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’ndeki bebek ölümlerine ilişkin olarak 19 Temmuz’da ortak bir basın açıklaması yaptı.

BASIN AÇIKLAMASI

Şanlıurfa Kadın Hastalıkları Ve Doğum Hastanesi’ndeki
BEBEK ÖLÜMLERİNE İLİŞKİN
TTB ve SES BASIN AÇIKLAMASI METNİDİR

Bildiğiniz gibi geçen hafta Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi’ndeki Yenidoğan Bakım Ünitesi’nin hastane enfeksiyonu nedeniyle kapatılarak hasta kabulünün durması, mevcut hastaların başka ünitelere sevk edilmesi, gündemimize önemli bir sorun olarak düşmüştü. Valiliğin yapmış olduğu bir toplantıda, basın mensuplarının hastane enfeksiyonu olup olmadığı, eğer varsa buna bağlı bebek ölümlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği sorusu üzerine, il valisi iki tane bebek ölümünün varlığını kabul etmiş, nedenini ise ‘organ yetmezliği’ olarak açıklamıştı. Sonrasında, Şanlıurfa SES Şubemiz bir basın açıklaması yapmış ve yaşananların bir daha tekrarlanmaması adına, ondan fazla bebeğin yaşamını yitirdiği hastanede bilimsel bir inceleme yapılarak sorunların tespit edilip çözülmesini talep etmişti.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hak ve çıkarlarının yanı sıra toplumun nitelikli, ulaşılabilir, ihtiyaçları temelinde eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti alması hakkını savunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası bilindiği üzere geçtiğimiz yıllarda Ankara Zekai Tahir Burak Hastanesi’ndeki toplu bebek ölümleri konusunda gösterdiği tutumla toplumsal duyarlılığını yerine getirmişti.      

Aynı konuda TTB tarafından da bir bilimsel değerlendirme raporu kamuoyu ile paylaşılmıştı.

Şimdi hastane enfeksiyonu ile gündeme gelen Şanlıurfa’ya yeni doğanlar için öngörülmüş olan sağlık koşullarına kısaca göz atalım:

Nüfusu 1.650.000, Türkiye’de doğum oranı açısından birinci sırada, üç tane ilçesi 100 binin üzerinde nüfusa sahip olan; çocuk hastalıkları uzmanları nüfusa cevap verecek sayıda olmayan, kent merkeziyle arlarında uzaklığı 145 km.’yi aşan ilçeleri bulunan bir ilde büyük bir hasta yoğunluğu olduğu kuşkusuz Sağlık Bakanlığı’nca da bilinmektedir. Hastanede aylık 1500’e yakın doğumun gerçekleştiği Yenidoğan Bakım Ünitesi konusunda çoğu yerde olduğu gibi Urfa’da da yeterli yatırım yapılmadığının kanıtı yüzde 140 doluluk oranı ile hizmet verilmesi, yani yatak başına 2 hasta ya da bir küveze 2 bebek konulmasıdır. Bu koşullar adeta hastane enfeksiyonlarına davetiye çıkarmaktadır.      

Şimdi soruyoruz;

Sağlık Bakanlığı Dünya Bankası destekli Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile illüzyon yaratırken, nedense yıllardır bu sorunları görememiş ve yeterli yatırım yapmamıştır ve Şanlıurfa’da üç yıl önce sözünü verdiği 400 yataklı Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi projesi hala ihale aşamasındadır. Peki, bu ihmal değil de nedir?

Enfeksiyon, ‘takdiri ilahi’ olarak yorumlanamaz. Standart dışı uygulamaların ve özellikle de sağlıkta taşeronlaşmanın olduğu koşullarda her an her yerde ortaya çıkabilir. Sağlık Bakanlığı ulusal düzeyde bir enfeksiyon kontrol programını tam anlamı ile yürütememektedir. Böyle bir program projelendirilmiş olsa bile yaşama geçirilip işletilebildiği söylenemez.. Sağlık emekçileri kötü işleyen bu sistemin sorumlusu değil, üstelik sistemin mağduru olmuşlardır. Ağır koşullara ve kimi zaman aralıksız 34 saate varan çalışma sürelerine rağmen canla başla görev yapmakta ve hayat kurtarmaya devam etmektedirler.

Kamuoyunda hükümetle ilişkilendirilebilinecek yapıların iddia ettiği gibi yaşanan olumsuzlukların sebebinin sağlık emekçileri olduğunu söylediğimiz doğru değildir. Sorumlular başta Sağlık Bakanlığı’dır. Bütün güç ellerindedir.  Sağlık Bakanımız Pediatri Profesörüdür. Evet Sayın Dr. Recep Akdağ, size soruyoruz: Bir doktor olarak yenidoğan bakım ünitesinde ve birçok bebeğin kan kültürlerinde hastane enfeksiyonlarının en sık ve önde geleni olan Klebsiella bakterisinin görünmüş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Biz başta Sağlık Bakanlığı’nın ve yeterince objektif olmadıkları hissi uyandıran kurumların bütün bunları görünmez kılma çabalarına rağmen; ancak buz dağının su yüzünde kalan kısmını açığa çıkaran kimi belgelerin kanıtlığında, buz dağının görünmeyenlerinin açığa çıkartılmasını vicdani yükümlülük olarak algılıyoruz.

Sağlık Bakanlığı kaybedilen bunca bebeğin ardından kendi sorumluluğunu kabul edip toplumla yüzleşmek yerine zaman zaman büyük fedakârlıklarla çalışan sağlık emekçilerini sorumlu gibi göstermekte ya da sorumlu gösterilmesine göz yummaktadır. Önceki yıllarda Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Doğum Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde başlangıçta inkar edilen hastane enfeksiyonu ve buna bağlı bebek ölümleri, sonrasında kendi atadığı bilimsel heyet tarafından raporlandırılınca SES üyelerine baskı uygulandığını Sağlık Bakanlığı’na kamuoyu önünde hatırlatmak isteriz.   

Bu bağlamda Sağlık Banklığı yetkililerinin Şanlıurfa’daki bebek ölümlerine dair açıklamalarını kaygıyla karşılıyoruz.

Sayın Bakan; sağlık çalışanları hastane enfeksiyonlarının örtbas edilmesini istemiyor. Çünkü biliyorlar ki, açığa çıkmayan her gerçek, kamuoyunda sağlık emekçisini suçlu duruma düşürüyor. Sağlıkta Dönüşüm Projesi sonuçlarından, en çok sorunları bilen ve yaşayan sağlık emekçileri yara alıyor. Bu yüzden öncelikle; sizi yanıltıcı tutumlardan vazgeçerek, şeffaf olmaya davet ediyoruz. Kamuoyunu yanıltıp zamana yayıp unutturmak yerine vakit geçirmeden bilimsel bir heyeti inceleme yapmak üzere görevlendirin.

Bizlere basının yönelttiği soruların ışığında kamuoyunun şu sorulara yanıt beklediği görülmelidir:

-2009 yılı Ocak ayından Temmuz ayına kadar kaç bebek ölmüştür?

-2008 yılı Mayıs-Haziran ve Temmuz ayı bebek ölümlerinin sayısını ve nedenlerini açıklayın.

-Kaç yatak kapasitesi ve kaç küvöz vardır?

-Kaç bebek yatmıştır, ortalama yatış süresi ne kadardır?

-Hastane enfeksiyonu fark edilinceye kadar kaç bebek ölmüştür?

-Kaç tane bebek bu enfeksiyona bağlı başka hastanelere sevk edilmiştir? Şu anda hastane enfeksiyonuna bağlı kaç tane bebek tedavi görmektedir? Taburcu edilen bebeklerin akıbeti ne olmuştur?

-Yaşananların her hastanede ve yeni doğan ünitesinde karşılaşılabilecek türden ölümler olduğunu ya da organ yetmezliğine bağlı ölümler olduğunu kanıtlayan otopsi yapılmış mıdır? Kamuoyuna sunulacak otopsi raporları var mıdır? ‘Tanımlanmamış solunum distresi’ tanılı ölüm var mıdır?

-Sağlık Bakanlığı Şanlıurfa’da üç yıl önce sözünü verdiği 400 yataklı hastane yapımına ne zaman başlayacaktır.

-Şanlıurfa ili sınırları içerisinde pamuk tarlasında ırgatlığa mahkum insanlar bırakın nitelikli sağlık hizmetlerini, sağlıklı ve yeterli suya bile ulaşamamaktadırlar. Hal böyleyken önümüzdeki günlerde oluşabilecek olası ishal vakalarına ve buna bağlı ölümleri nasıl önlemeyi düşünmektedir.

 

Sağlık Bakanına sesleniyoruz;

-Şanlıurfa ili için yatak gereksinimi yeniden tanımlanarak hastane yapımına bir an önce başlanmalıdır

-Personel ihtiyacı bir an önce karşılanmalıdır.

-Koruyucu sağlık hizmetleri öncelenmelidir (unutulmasın ki bebek ölümlerinin çoğu önlenebilir nedenlere bağlıdır).

-Sağlıkta özelleştirmeler durdurulmalı, kamusal sağlık hizmetleri güçlendirilmelidir, sağlıkta taşeronlaşmaya son verilmelidir.

-Bakanlık sorumluluklarını hatırlatan bizleri ideolojik davranmayla suçlamaktan vazgeçerek, bulunmuş olduğu makam itibariyle siyasi sorumluluğunu yerine getirerek ölümlerin önüne geçmelidir.

Sonuç olarak bizler yaşanan tüm bebek ölümlerinde olduğu gibi son derece üzüntülüyüz. Sağlık çalışanlarının büyük özveriyle ellerinden gelenin fazlasını yaptıklarını biliyoruz. Amacımız sistemin eleştirisi üzerine sağlıklı bir toplum, güvenli gelecek idealine su taşımaktır. 

Bir an önce ilgili uzmanlık dernekleri ve TTB’nin içinde yer alacağı bilimsel inceleme heyetinin çalışmaları için uygun koşulların yaratılmasını talep ediyoruz.

Hatırlanacağı üzere Haziran 2005 yılında Edirne Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yeni doğan Yoğun Bakım Birimi’nde, Temmuz ayında Manisa Doğum ve Çocuk Bakımevi ve Ağustos ayında Kayseri Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi Yoğun Bakım Birimi’nde yatan prematüre ve yeni doğanlarda görülen ve hastane enfeksiyonları sonucu oluştuğu belirtilen bebek ölümleri ülkemizde ve tıp camiasında derin üzüntü ve kaygıya yol açmıştı.

O dönemde de Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları kamuoyunca yeterli bulunmamış, bu tür açıklamaların da sonucu olarak kimi çevrelerden kamuoyunu endişeye sevk eden bazen de yanlış yönlendiren açıklamalar yapılmıştı. Türk Tabipleri Birliği (TTB), olayları aydınlatmak ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına bilim insanlarından oluşan bir komisyon kurmuştu. Komisyon konu ile ilgili uzmanlık dernekleri yöneticileri, tıp fakülteleri ve hemşirelik lisans eğitimi öğretim üyeleri, eğitim hastaneleri uzmanları, Türk Hemşireler Derneği ve diğer ilgili dal hemşirelik dernekleri temsilcilerinden oluşmaktaydı.

2005 yılındaki benzer süreçte ilgili komisyon 3 aylık çalışma süreci sonunda bir rapor ortaya çıkarmıştır. Raporda ölümlerin temel nedeni sağlık sistemindeki süregelen ve yıllar içinde daha ağırlaşan sorunlar olduğu vurgulanmış ve hekimlerin ve sağlık çalışanlarının bireysel üstün gayretleri sonucu daha vahim olayların çıkmasının önlendiği, ancak burada da olduğu gibi bazen de ölümlerin gerçekleşebileceği ifade edilmişti. 2005’te gerekli önlemler alınmadığı takdirde ileride benzer durumların görülmesi sürpriz olmadığı söylenirken bugünlere atıfta bulunulmuştu.

Tüm bunların ışığında ülkemiz kaynaklarının, bebeklerimizin gerek hastane enfeksiyonları, gerekse diğer nedenlerle ölümlerini bugünkünden çok daha düşük bir düzeye indirmek için yeterli olduğuna inanmaktayız.   TTB ve SES bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edecektir.

Son olarak tüm ülkede sağlıkta taşeronlaştırma ve hastane enfeksiyonları konusunda bilimsel çalışmaların ivedilikle başlatılması gerektiğini hatırlatmak isteriz.

Zeki GÜL                                                                                               Bedriye YORGUN
TTB Merkez Konseyi Üyesi                                                                SES Genel Başkanı

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]