AİHM Büyük Dairenin Toplu Sözleşme Hakkımız İle İlgili Son Kararı

Facebook
Twitter
WhatsApp

 14 Kasım 2008

 

Tüm Bel Sen Genel Başkanı Vicdan Baykara’nın

AİHM Büyük Daire Kararı İle İlgili

Basın Toplantısı Metnidir

 

Dün Danıştay ve AİHM 2. Dairesi,

Bugün AİHM Büyük Daire Kararı (İçtihat)

 

KAMU EMEKÇİLERİNİN

TOPLU SÖZLEŞME HAKKI VARDIR

 

HÜKÜMET TOPLU SÖZLEŞMEDEN KAÇAMAZ

 

 

Değerli basın emekçileri,

 Bu gün bütün kamu emekçileri açısından milat olacak tarihi bir kararı sizlerle paylaşacağız.

Bildiğiniz üzere, Sendikalarımızı kurmaya başladığımız 90’lı yıllardan itibaren sendikal haklarımız sürekli tartışma konusu yapıldı. 1980’in sonları ve 90’ın başında sendika kurma hakkımız tartıştırılmaya çalışıldı. Tartışmalar, sonraki yıllarda da toplu sözleşme yapma ve grev hakkımız üzerinde yapılmaya başlandı.

Bütün bu süreçlerde siyasi iktidarlar kamu emekçilerinin sendikal haklarını engellemek için, her türlü baskıyı uygulamaktan geri durmadı.

 “Haklar yasadan önce gelir” ilkesiyle 18 yıldır sendikal haklar ve demokrasi mücadelesi veren kamu emekçileri ve TÜM BEL-SEN’liler olarak, bu mücadelemizde bugüne kadar birçok bedeller ödedik. Binlerce arkadaşımız adli ve idari cezalara, sürgünlere uğrarken, mücadelemizde yitirdiğimiz çok değerli arkadaşlarımız oldu.

Bütün bu baskı ve zor uygulamaları karşısında yılmadan mücadele eden Sendikamız, sendikal haklar denilince, özgür biçimde örgütlenme, toplu sözleşme yapma ve grev hakkını bir bütün olarak ele alarak, fiili ve meşru mücadele anlayışı ile örgütlü olduğu kurumlar içinde 1993 yılından beri belediyelerle toplu sözleşmeler imzalamaya başladı.

  Sendikamız Tüm Bel Sen, Türkiye sendikal hareketinde Cumhuriyet tarihi boyunca kamu emekçilerine yönelik, ilk defa toplu sözleşme hakkını kullanan sendikadır. Bu bakımdan bir ilki hayata geçirmenin de onurunu taşıyoruz.

Bu gün halen 235 belediye ile imzalanan ve uygulanan toplu sözleşmelerimiz bulunmaktadır. Bu toplu sözleşmelerden yedi bini aşkın kamu emekçisi yararlanmaktadır. Bunun yanında uygulanmayan bazı toplu sözleşmelerimiz de bulunmaktadır. Bunlar için de gerek ulusal düzeyde mahkemeler yoluyla, gerekse de uluslar arası düzeyde ILO ve AİHM yoluyla hukuksal mücadelemizi sürdürdük.

Hükümet kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkının varlığını kabul etmez ve bu hakkımızı kullanmamızı engellemeye çalışırken, mahkemeler biri biri ardına toplu sözleşme hakkımızı kullanabileceğimize ilişkin kararlar vermektedir. Olumlu kararlar yalnızca, Danıştay ve İdare Mahkemesi tarafından değil, uluslar arası mahkemeler tarafından da verilmiştir. Birazdan ayrıntılarını aktaracağım, AİHM’nin yeni ve oldukça önemli bir kararı söz konusudur.

İçtihat niteliğindeki Demir ve Baykara/Türkiye davasının tarihsel süreci Sendikamız Tüm Bel Sen’in 1993 yılında Gaziantep Belediyesi ile toplu sözleşme imzalanması ile başlamıştı. Belediye bir süre sonra toplu sözleşme hükümlerini Sayıştay’ın zimmet çıkarmasını gerekçe göstererek uygulamaması üzerine Sendikamız tarafından Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesine sözleşmenin uygulanması talebi ile dava açılmıştır. Yerel Mahkeme, toplu sözleşmenin hukuka uygun olduğunu ve uygulanması gerektiği yönünde karar verilmesine karşın Belediyece yapılan temyiz üzerine, dava Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından görüşülerek Yerel Mahkeme Kararının bozulmasına karar verilmiştir. Ancak Yerel Mahkeme ilk kararında direnmesi üzerine yeniden Belediyece karar temyiz edilmiş bu kez de dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda görüşülerek 10.04.1996 tarihli kararı ile sendikanın tüzel kişiliğinin bulunmadığına ve Toplu İş Sözleşmesi yapamayacağına karar vermiş, karar düzeltme talebimizde 10 Nisan 1996 tarihinde Yargıtay tarafından reddedilmiştir.

Bu karar iç hukukta başlattığımız hukuksal mücadelemizin sonu olmuş ancak uluslararası düzeydeki mücadelemizin başlangıcı olmuştur.

 Sendika Genel Başkanı olarak 1996 yılında AİHM yapılan başvurumuzun 2004 yılında kabul edilebilir bulunması ile dosya 2. Daireye gönderilmiş 21 Kasım 2006 tarihli kararı ile de; Tüm Bel Sen tarafından yürütülen faaliyetlerin, toplum ya da devlet için bir tehdit oluşturduğuna dair somut unsurlar bulunmamasına karşın, belediyede görev yapan kamu görevlilerinin ve sendikalarının sendikal faaliyetlerde bulunma hakları ile ilgili olarak, hem sendikamızın tüzel kişiliğinin tanınmaması ve hem de imzaladığı toplu iş sözleşmesinin geçersiz sayılması nedeniyle, AİHS’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir

Türkiye Hükümeti, 2. Dairenin kararına itiraz etmiş, itirazları kabul edilerek dosya Büyük Daireye gönderilmiştir. 16 Ocak 2008 günü Büyük Dairede halka açık olarak yapılan duruşmaya hükümet adına temsilcileri ve başvuru olarak ben ve Avukatımız Sevgi Karaduman katılarak Büyük Dairede de bir kez daha haklılığımız dile getirilmiştir. 

Büyük Daire kararını 12 Kasım 2008 günü açıklamıştır.

Kamuoyuna da yansıdığı üzere SENDİKAL MÜCADELEMİZ AÇISINDAN MİLAT NİTELİĞİNİ TAŞIYAN VE SÖZLEŞMECİ DEVLETLERİ DE BAĞLAYAN İÇTİHAT NİTELİĞİNDEKİ KARAR TÜM BEL SEN LEHİNE SONUÇLANMIŞTIR. 

Bu kararla birlilikte, 90’lı yıllardan başlayıp 2008’e uzanan sürecimizde Kamu görevlilerinin de toplu iş sözleşmeli toplu pazarlık hakkının bulunduğuna yönelik haklı ve meşru mücadelemiz de yeni bir sürece gelmiş bulunmaktayız.

Oy birliği ile alınan 47 Avrupa Konseyi üye devletini de bağlayan içtihat niteliğindeki Büyük Daire Kararı ile toplu iş sözleşmesi bağıtlama, üyelerin çıkarlarını korumanın başlıca araçlarından birisi olup bu hak AİHS’in 11. maddesinin tanıdığı sendika hakkının güvencesi altında olduğunu vurgulamıştır. AİHM bu kararında; başta toplu sözleşme hakkını düzenleyen 98 sayılı ILO Sözleşmesi olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartına ve BM Sözleşmelerine atıfta bulunmaktadır.

Özellikle Büyük Dairece AİHS 11. maddenin sözel metninin sınırları içinde sendika hakkının, aynı zamanda toplu iş sözleşmeleri yapma hakkını da içerdiğinin tartışıldığı ve kabul edildiği nazara alınırsa konunun önemi bir kat daha artar.

Sözleşmeci Devlet Türkiye, sözleşmeye taraf olmakla kendilerinin taraf oldukları davalarda Mahkemenin son kararlarının gereğini yerine getireceklerini kabul etmiş sayılmaktadırlar. Bu itibarla ihlalin niteliğine, sonuçlarına göre iç hukukta gerekli uygun tedbiri ve ihlalleri ortadan kaldıracak nitelikte karara uygun yasal düzenlemeleri yapma sorumluluğu bulunmaktadır.

Bizler bu kararın uygulanmasının da takipçisi olacağız ve AHİS’in 46 maddesi gereğince kararı yerine getirme yükümlülüğü taşıyan hükümetin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine sunacakları raporları takip edeceğimiz gibi ihlalin devam etmesi durumunda hükümetin uygulamalarını da bizzat Avrupa Konseyi Bakanlar komitesine ileteceğiz.

Değerli basın emekçileri,

Bu zamana kadar hukuku sadece kendine gelince hatırlayan AKP hükümeti kapatma davasında, Anayasa Mahkemesine verdiği yazılı ve sözlü savunmada AİHM kararlarının Anayasanın 90. maddesinin bir gereği olarak iç hukukta geçerli olduğunu belirtirken, bizim toplu sözleşme ve grev hakkımızla ilgili AİHM kararlarını yok saymakta, görmezden gelmekteydi.

Gelinen noktada, gerek ulusal mahkemelerin kararı, gerekse de AİHM Büyük Daire kararı ile artık, kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkı üzerindeki tartışma kesin olarak sona ermiştir. Şimdi hükümete düşen görev yargı kararlarına uymaktır. Hükümet, hakları yasaklayıcı değil, özgürlükçü tavrı benimsemek zorundadır. Sosyal hukuk devletinin de gereği budur.

Bundan sonra belediyeler ve diğer kamu kurumları, iç hukukta herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmasını beklemeden sendikalarımızla toplu sözleşme masasına oturmalıdır. Kaldı ki Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS), AİHM kararları, İLO’nun Türkiye tarafından onaylanan sözleşmeleri ve İLO organ kararları doğrudan doğruya uygulanmak zorundadır

 AİHM Büyük Daire’nin bu içtihat kararından sonra, Sayıştay belediyeler üzerindeki baskısına son vermeli, belediye başkanı ve ilgili kamu görevlilerine çıkarılan zimmetler geri alınmalı ve bu konuyla ilgili belediyeleri denetleyen Sayıştay Denetçileri derhal geri çekilmelidir.

AİHM Büyük Daire’nin bu içtihat kararı ile toplu iş sözleşmesi imzalayan belediye başkanları üzerindeki idari, mali, hukuki ve cezai yaptırımlar kaldırılmalı ve hükmet gerekli tedbirleri almalıdır. Aksi halde bu hususlarda AİHM’ne taşınacaktır

Bütün bu hukuksal dayanaklarımıza karşın, hükümet hala toplu sözleşme hakkımızı engellemeye çalışırsa, AİHM duvarına çarpmaya devam edecektir. Engelleme devam ederse, biz de uygulanmayan yüzlerce toplu sözleşmemiz için Türkiye’yi AİHM’de şikâyet etmeye ve Türkiye’ye yeni tazminatlar ödetmeye devam edeceğiz. Daha da önemlisi Türkiye AİHM’in bu içtihat kararına uymazsa Avrupa Konseyi üyeliği tehlikeye düşebilecektir. Hükümetin artık kaçacak bir yeri kalmamıştır.

Bundan böyle demokratik hukuk devletinin gereği yapılmalı ve engellere son verilmelidir. Biz, mücadelemizi gerek hukuksal alanda, gerekse de meydanlar da sürdürmeye ve toplu sözleşme hakkımızı kullanmaya devam edeceğiz.

Yerel yönetimlerde çalışan on binlerce kamu emekçisini gücünü güdümlü sendikalar gibi hükümetlerden, İMF’den veya Dünya Bankası’ndan değil emekçilerden alan ve kurulduğundan bugüne üyelerinin sorunları için her türlü demokratik ve hukuki mücadele biçimini sürdürerek somut kazanımlar elde eden Sendikamız TÜM BEL SEN’de örgütlenerek, bu mücadelemizde bizlerle omuz omuza olmaya çağırıyoruz.

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Madde 11
Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü

1.Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.

 

 

22 Mayıs 2004 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ve  Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına eklenen cümle.

 

“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletler arası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır”

 

 

5170 sayılı Yasanın genel gerekçesi:

 

“… diğer yandan, dünyada gelişen yeni demokratik açılımlara uyum sağlanması ve bu açılıma uygun bir şekilde temel hak ve hürriyetlerin, evrensel düzeyde kabul edilmiş standart ve normlar ile Avrupa Birliği kriterleri seviyesine çıkarılması amacıyla kanunlarımızda düzenlemeler yapılması ihtiyacı temel yasamız olan Anayasada da değişiklikler yapma zorunluluğu doğurmuştur.”

 

 

Anayasa değişikliğini gerçekleştiren yasanın madde gerekçesi:

 

“Uygulamada usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan haklarına ilişkin milletlerarası andlaşmalar ile kanun hükümlerinin çelişmesi halinde ortaya çıkacak bir uyuşmazlığın hallinde hangisine öncelik verileceği konusundaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla 90 ıncı maddenin son fıkrasına hüküm eklenmektedir. denilmiştir.

 

 

 

 

 

 

ILO’nun Teşkilatlanma ve Kollektif  Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 No’lu Sözleşmesi

 

“Madde 4- Çalışma hükümleri ve koşullarının toplu iş sözleşmeleri yoluyla düzenlenmesi amacıyla işverenler ve işveren örgütleriyle işçilerin (çalışanların) örgütleri arasında gönüllü görüşmeler yönteminin tam gelişmesi ve kullanılmasını özendirmek ve sağlamak üzere gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınır.”

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×