Çrş, 30 Ekim 2013

altTürkiye’de yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançlara sahip halkların emperyalist işgale karşı omuz omuza verdikleri mücadelenin zaferle sonuçlanmasıyla ilan edilen Cumhuriyetin üzerinden 90 yıl geçti.

90 yıllık tarihe kısaca göz atıldığında “cumhura” yani halklara dayanması, halkların hak ve özgürlük talepleri ile kopmaz ilişkiler kurarak demokrasi ile tamamlanması gereken sürecin sürekli eksik kaldığı görülecektir.

Farklı kimlik ve inançlara sahip halkların yedi düvele karşı bedenlerini siper ederek kazandıkları mücadelenin antiemperyalist, halkçı, barış, eşitlik ve özgürlükten yana değerleri tekçi bir zihniyetle görmezden gelinmiştir. Bu yaklaşımlarla oluşturulan ve kapitalist modele dayanan egemenlik ilişkisi, demokratik bir cumhuriyetin yeşermesini engellemiştir. Aynı anlayışa göre hareket edenler her dönem olduğu gibi bugün de ‘icraatlarına’ devam etmektedir.

11 yıllık AKP iktidarı döneminde atılan her adımda demokratik bir cumhuriyetin temeli olan çoğulculuk değil, farklı olanı tahakküm altına almayı hedefleyen çoğunlukçuluk temel alınmıştır. Devlet liberal-muhafazakâr ambalajla süslenmiş katıksız bir neoliberal ideolojinin rehberliğinde şirket mantığıyla yeniden yapılandırılmıştır.

Cumhuriyetin temel ilkelerinden “yurtta barış, cihanda barış” felsefesinden uzaklaşanlar, bugün dış siyasette ‘bir koyup üç alma’ iddiasıyla “stratejik derinlik” peşinde koşmakta, emperyalizmin taşeronluğunu ‘yeni Osmanlıcılık’ sosu ile süslemektedir.

Dil, inanç, kültür, etnik yapı gibi aralarındaki tüm farklılıklara rağmen Cumhuriyet`in kuruluş sürecinde birlikte mücadele eden, aynı mezarlarda koyun koyuna yatan halklar bugün çeşitli vesilelerle birbirine karşı kışkırtılmaya, birbirine düşman edilmeye çalışılmaktadır.

Bugünün Türkiye’sinde gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal hakların gasp edilmesiyle emekçi sınıfların yaşamını doğrudan etkileyen bölüşüm sorununun giderek daha da ağırlaştığı bir dönemden geçilmektedir.

Bugüne kadar iktidara gelen, ruhunu sermayeye teslim etmiş tüm iktidarların işbirliğiyle kamu hizmetlerinin adım adım ticarileştirilmesi süreci çalışanların güvencesizleştirilmesiyle paralel olarak hayata geçirilmiştir. 11 yıla yaklaşan AKP iktidarı dönemi ise, emek üzerindeki sömürünün katmerleştiği, emek alanındaki yıkıcı tahribatların gün geçtikçe arttığı tarihi bir dönüm noktası olmuştur.

Tüm çalışanlar gibi kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükleri her geçen gün budanmakta, kamu hizmetlerinin tümüyle tasfiyesi süreci hızlandırılmaktadır. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere en temel kamu hizmetleri büyük ölçüde ticarileştirilmiş, birçok kamu kurumu özelleştirme yoluyla sermayeye peşkeş çekilmiştir. Güvencesiz ve geleceksiz çalıştırmanın adı olan “modern kölelik” taşeronlaştırma temel bir çalışma biçimi haline getirilmiştir. Tüm yurttaşların parasız, eşit, nitelikli ve güvenilir bir kamu hizmetine erişim hakkını yok sayan düzenlemelere her gün bir yenisi eklenmektedir.

Emekçilerin örgütlenme özgürlüğünü, grevli toplu sözleşme hakkını teminat altına alan uluslararası sözleşme ve anlaşmalar bir yana mevcut anayasa ve yasalar bile yok sayılarak emekçiler sefalet koşullarında yaşamaya ve gelecekleri çalınmaya devam edilmektedir.

Diğer taraftan emekçilerin hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmekle görevli mücadele örgütleri olan sendikaları hedef alan baskılar tüm hızıyla sürmektedir. KESK’in ve bağlı sendikalarının demokratik haklarını kullanarak yaptığı her eylem ve etkinlik dava konusu olmaktadır. Kamu emekçilerinin temel sendikal haklarının gasp edilmesinin hızlandırıldığı özellikle son iki yıl içinde KESK yönetici ve üyelerinin toplu olarak gözaltına alınması, bugün KESK’e bağlı sendikaların toplam 51 yönetici ve üyesinin hala tutuklu olması ile sonuçlanan kuşatma operasyonlarına hız verilmesi tesadüf değildir.

Toplumsal yaşam siyasal İslamın referansları temel alınarak cinsiyetçi, piyasacı, gerici ve otoriter biçimde dizayn edilmeye çalışılmaktadır. Demokrasinin yapı taşı olan kuvvetler ayrılığı ilkesini adım adım tahrip eden AKP; yasama, yürütme ve yargı erkini “tek adama” bağlama girişimlerindeki ısrarını sürdürmektedir. Halkın en temel demokratik talepleri şiddet ile bastırılmaktadır. AKP iktidarının faşizan rejimine boyun eğmeyen, zulüm karşısında diz çökmeyenler cezaevlerine doldurularak sindirilmeye çalışılmaktadır.

Diğer taraftan korku imparatorluğundan, imparatorluğun korkusuna geçişte kırılma noktası olan Gezi Direnişi, AKP iktidarının halkın talep ve beklentilerine cevap verme konusundaki demokrasi karşıtı yaklaşımlarını bir kez daha gözler önüne sermiş, halkın gerçek bir demokrasiye olan ihtiyacını net olarak ortaya çıkarmıştır.

Emperyalist planların uzantısı olarak hareket eden, eşitlik, özgürlük ve demokrasi temellerine oturmayan bir anayasa ile yönetilen, farklı kimlikler, sınıflar, inançlar ve kültürlerin özgür ve eşit olmadığı bir ülkenin gerçek anlamda demokratik, laik ve bağımsız olması söz konusu değildir.

Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu, emperyalizmin güdümünde olmayan, gerçekten laik, demokratik ve emekçilerin haklarının korunduğu bir cumhuriyettir. Bugün en büyük özlemimiz; Türkiye`de yaşayan halkların tam hak eşitliğine sahip oldukları, emperyalist işgal senaryolarında taşeron rolü üstlenmeyen, farklı kimlik ve inançların baskıya ve ayrımcılığa tabi tutulmadığı, her dilden, inançtan ve kültürden halkımızın eşit ve özgür olarak yaşadıkları; işsizliğin, açlığın ve sefaletin değil; barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün kol gezdiği demokratik bir ülkede yaşamaktır.

KESK emeğin, barışın, eşitliğin, kardeşliğin, özgürlüğün hakim olduğu bir ülke için; faşizme karşı demokrasi, emperyalizme karşı bağımsızlık, savaşa karşı barış, gericiliğe karşı gerçek bir laiklik, baskılara karşı özgürlük, ırkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.

Emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesi arasındaki kopmaz bağları gören, gücünü fiili ve meşru mücadeleden alan kamu emekçilerinin örgütü KESK, gerçek anlamda demokratik bir ülkenin ancak emekçilerin mücadelesiyle kurulacağının bilinciyle üzerinde oluşturulan tüm baskılara rağmen başta bu ülkenin kamu emekçileri olmak üzere tüm halkın hak ettiği, özlemini duyduğu bir ülkeye ve dünyaya kavuşacakları günü yakınlaştırma mücadelesinden asla taviz vermeyecektir.

KESK olarak; göstermelik değil, halkın gerçek anlamda egemen olduğu, insan hak ve özgürlüklerinin ve hukukun üstünlüğünün hayata geçtiği, her bireyin eşit haklar temelinde, özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde yaşaması dileğiyle, tüm halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz.

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]