Başbakanın kürtaj açıklamasına ilişkin şubemizde İSTANBUL KESKLİ KADINLAR adına yapılan Evrim Dirican’ın okuduğu basın metni aşağıdadır.
BEDENİMİZ, EMEĞİMİZ ÜZERİNDE TAHAKKÜME
İZİN VERMEYECEĞİZ!
Biz kadınlar; yüzyıllar boyu erkek egemen sistemin cenderesi altında ezilmek, susturulmak istendik. Ait ilan edildiğimiz erkeklerin namusu bedenimiz üzerinden tanımlandı. Siyasetin, bilimin, edebiyatın kapıları yüzümüze kapatıldı. Toplumsal rollerimiz ataerkil kapitalist sistemin devamı için; annelik, karılık, bakıcılık olarak çizildi. Tarlada, fabrikada, atölyede, hizmet sektöründe, evde, emeğimiz sömürüldü, değersizleştirildi.
Bugün 21. yüzyıl Türkiye’sinde AKP Hükümetiyle yeniden şekillendirilen sistem tarafından; kadınların bedeni, doğurganlığı, emeği, kadın kimliği üzerinde, yeniden tahakküm kurulmak istenmektedir. Üretilen politikalar, çıkarılan düzenlemelerde kadınlar yok sayılmakta, yüzlerce kadın şiddete uğramakta, sokak ortasında aleni şekilde katledilmekte, ucuz emek olarak görülüp, insanlık dışı koşullarda, kölece çalıştırılmaktadır.
Neo-liberal muhafazakâr politikaların taşıyıcısı olan başbakan, kadınları çocuk üretim fabrikası ilan ederek, topluma üç çocuk yetmez, beş doğurun vaazı vermektedir. Kürtajı Uludere katliamıyla benzeştirip cinayet olarak tanımlayacak kadar akıl dışı (ucube) fikirlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu yaklaşım; kadın bedenine el koyma, kadını yok sayma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım; sermayeye ucuz çocuk işçi ordusu yaratma, işyerlerinde kreşleri kapatarak kadının istihdama katılmasını engelleme, kadını anneliğe indirgeme, eve kapatma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım, Uludere katliamının hesabını vermek yerine, üstünü örtme, sorumluluğu üstünden atma yaklaşımıdır. Bu yaklaşım kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bir yaklaşımdır.
Kürtaj, istenmeyen gebeliklerde tıbbi olmayan yollarla düşükleri engelleyen, dolayısıyla kadın ölümlerini azaltmada büyük etkisi olan tıbbi bir yöntemdir. Kürtaj hakkında karar verecek olan, kadının doğurganlığı üzerine söz sahibi olan, erkek-devlet değil, kadının kendisidir. Dünyada kürtajın yasaklandığı ülkelerde kadınlar istenmeyen gebelikleri tıbbi olmayan sağlıksız koşullarda sonlandırmakta ve buna bağlı yüksek ölüm oranları görülmektedir. Devletin görevi, kürtajı yasaklayarak, kadınları istenmeyen gebelikleri sağlıksız koşullarda sonlandırmaya mecbur bırakmak değil, doğum kontrol yöntemlerine ulaşımı kolaylaştırmak olmalıdır.
Sezaryen ise, tıp insanlarının anne-bebek sağlığı açısından değerlendireceği bir doğum yöntemidir. Üç defadan fazla yapıldığında anne sağlığı açısından tehlike yaratan sezaryen oranları AKP hükumetinin “sağlıkta dönüşüm programının” parçası olan performans uygulamalarıyla, kendi Hükümetiniz döneminde rekor derecede artmıştır. Performans uygulamasında ameliyat puanlarının yüksek tutulması, diğer ameliyatlarla birlikte sezaryen oranlarını da yükselterek Türkiye’yi % 46,6 oranıyla en yüksek sezaryenle doğum oranına sahip 5 ülkeden biri haline getirmiştir.
Biz KESK’li kadınlar; kadınların bedeninin, yaşamının zapturapt altına alınmasına itiraz ediyor, kadın bedeninin sadece kadına ait olduğunun tartışmayacağımızın altını çiziyoruz. Kadınların sokak ortasında katledilmesini seyreden, kendi dini referans ve yaşam tarzını topluma faşizanca dayatan zihniyetin kürtajı-sezaryeni cinayetle eşleştiren yaklaşımını kınıyor ve buna karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha beyan ediyoruz.
İSTANBUL KESKLİ KADINLAR