İŞYERLERİMİZDE TEKEL İŞÇİLERİ İLE BİRLEŞTİK

Facebook
Twitter
WhatsApp

İŞ VE
ÜCRET GÜVENCESİ İÇİN BİRLEŞİK MÜCADELEYE

Tekel
işçileri iki ayı aşkın süredir özelleştirmenin sonuçlarına karşı, güvencesiz,
esnek çalıştırılmak istenmelerine karşı direniyor.

Bugüne
kadar kamu işçisi olmalarına ve yıllardır sağlıklarını, gençliklerini TEKEL
fabrikalarında bırakmalarına, TEKEL’e milyarlarca lira kar ettirmelerine
karşın, özelleştirme sonucunda ya işgüvencesiz ve düşük ücretle çalışacağınız
işyerlerine gidersiniz ya da kapı önüne atılırsınız seçeneği ile yüz yüze
bırakıldılar. Ancak TEKEL işçileri iki tercihi de reddederek, kadrolu çalışmaya
devam etmek için mücadeleyi seçtiler.

Uzun
zamandır özelleştirilen kurumların işçilerini diğer kamu kurumlarına 4/c ile
gönderen ve önemli bir tepki ile karşılaşmayan hükümet, TEKEL işçilerinin de
iki gün bağırıp gideceğini zannetti ama fena halde yanıldı. İki aydır işçileri
yıldırmak için her türlü yola başvurdu, içten bölmeye çalıştı, dışarıdan
kışkırtılıyorlar dedi, polisi saldırttı ama hiçbiri tutmadı. Tam tersine hem
TEKEL işçilerinin direnci pekişti, hem de emekçilerin ve halkın desteği daha da
arttı. Çünkü onlar, çok haklı ve meşru bir yerde duruyorlar, ellerinden alınmak
istenen iş ve ücret güvencelerine sahip çıkıyorlar.

Sağlık ve
Sosyal Hizmet emekçilerinin geleceği de tekel işçilerininkinden farklı değil.

Bizim
işyerlerimizde de hizmetler parça parça özeleştiriliyor. Bizim işyerlerimizde de
işgüvencesiz çalışma hızla yaygınlaşıyor. Bizde de esnek çalışma, karşılıksız
fazla çalıştırma gün geçtikçe artıyor. Bizimde temel ücretlerimiz yerinde
sayıyor, geleceği olmayan performans ücretlendirmelerine mahkum edilmeye
çalışılıyoruz. Her geçen gün bu durumu pekiştirecek yasal düzenlemeler yapılıyor.
Sıra bize geliyor demiyoruz, aslında sıra bizde. Çünkü TEKEL işçilerinin
işgüvencesi talepleri karşısında Bakan “bu durum sadece tekel işçilerini
ilgilendirmiyor, daha arkasından 125 bin kişi gelecek” demişti.

Tekel
işçilerini sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak en iyi biz anlayabiliriz.
Çünkü son 6–7 yıldır işkolumuzda 4924, 4/b, 4/c adı altında yığınla sözleşmeli,
vekil ebe-hemşireler, binlerce taşeron işçisi var. Bugün sağlık ve sosyal hizmet
işkolumuzda çalışanların 120 bini taşeron işçisi, 60 bin 4/b’li ve sayısı daha
sınırlı da olsa 4/c’li, vekil ebeler var. Sosyal Hizmetlerde ise 9 bin
kadroluya karşın 10 bin taşeron çalışmaktadır. Yani işkolumuzdakilerin %40’ ı
iş güvencesinden yoksun çalıştırılmaktadır.

Son olarak, TBMM’de alt komisyonlara gelen Kamu Hastane
Birlikleri Yasa Tasarısı ile tüm hastanelerin kendine yeten işletmeler haline
getirilmesi, çalışanların tamamının sözleşmeli yapılması hedeflenmektedir.

 

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak kritik bir
dönemdeyiz. Ya kadrosu olanlar bekleyerek sıranın kendine gelmesini bekleyecek
-ki o zaman zaten bu
işin sonu gelmiş olacak- ya da işyerimizde yanı başımızda
bulunan güvencesiz çalışanlarla ve Tekel işçileriyle beraber saf tutarak
güvencesizliğe karşı barikat olacağız. Ya hep beraber 4/c, 4/b, taşeron
belasını defedeceğiz ve tüm çalışanlara işgüvenceli çalışma sağlayacağız ya da
hep beraber güvencesizler kervanına katılacağız.

 

Bizim tercihimiz çok açık. Bizler de TEKEL işçilerinin
açtığı yoldan hem kendi geleceğimiz, hem de hizmet verdiğimiz kesimin geleceği
için mücadelemize devam edeceğiz.

 

 

 

 

 

 

BASIN AÇIKLAMASI

TEKEL işçileriyle dayanışma amacıyla mı buradayız, yoksa kendimiz,
toplumun geleceği için mi, halk için mi buradayız?

Bir düşünelim. 

Şimdi iki grup kavram sayacağım

1. Grup; lütuf-ihsan-iyilik-iyilikseverlik-yardım-yardımseverlik-hayır-hayırseverlik-minnettarlık-merhamet-acıma-vicdan-yoksul-yoksulluk-düşkün-garip
gureba-fakir fukara-muhtaç-dilenci-sadaka

2. Grup; çalışma hakkı, barınma hakkı, beslenme hakkı, su hakkı, ulaşım
hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı, sosyal güvence hakkı

Bu kavramlara dikkat edelim

Bu kavramları arka arkaya sıraladığımızda ve gruplara baktığımızda
aklımıza ne geliyor

Hak yerine düşmüşe yardım. Kader kurbanlarına merhamet, sokaktaki
dilenci de böyle söylüyor

İlk grupta sıralanan kavramların toplumsal yaşantımızda nasıl bir
üstünlük kazanmaya başladığına dikkat edelim ve neden diye düşünelim.

Maliye Bakanı diyor ki:

“hükümetimizin varsa bir hatası, özelleştirme sonucu açıkta kalan
işçilerimize karşı merhamet beslemesi”

Başbakan diyor ki

“fakir-fukara, garip gurebanın sayısını azaltmaya çalışıyorum” ve
ekliyor; “tüyü bitmemiş yetimin hakkını tekel işçisine veremem”

İstanbul Unkapanın’da Tekel’e ait 3000 metrekarelik arsası içinde 5
katlı ve 2500 metrekarelik kapalı alanı olan genel müdürlük binasını önce
maliyeye hibe edip sonra tarikat mensubu olduğu herkes tarafından bilinen ve
hastaneler zinciri ve iş yarattığınız iş adamına neden tahsis ettiniz? Bunları
özelleştirme idaresi mi yaptı yoksa özelleştirme yüksek kurulumu?

Özelleştirme Yüksek Kurulu Başkanı Başbakan Erdoğan, üyeler;  Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı
Ali Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz

Bugün sokağa attığınız tekel emekçilerinin ürettiği emeği önce Maliye Bakanlığına
hibe ediyorsunuz, sonra hastaneler zinciri sahibi Medipol guruba tahsis
ediyorsunuz. İlan var mı, yok. İhale var mı yok.  Kim bilecek, kim duyacak. Özelleştirme Yüksek
Kurulu’nun çok yüksek şahsiyetleri

İmza attığınız özelleştirmelerden sonra bir tane bile çok uluslu
kapitalist tekellerin eline geçmeyeni var mı? Özelleştirdiğiniz çalışma
alanlarında kaç üretici kaldı, kaç emekçi kaldı, kaç esnaf kaldı, kaç köylü
kaldı?

Tekeli özelleştirirken tütün ve sigara fabrikalarında çalışan binlerce emekçiyi
aklınıza getirmediniz mi? Getirdiniz, biliyordunuz.

Peki bu fabrikalara ürün yetiştiren binlerce üretici köylüyü
düşünmediniz mi? Düşündünüz, biliyordunuz.

Melih Gökçek sadece Ankara’da 2009 yılında yaklaşık 350 bin aileye
makarna ve sabun yardımı yapıyor. Bunun adı yaşam desteği.

Ölümle yaşam arasındaki o kahrolası çizgiye sıkıştırdığınız insanlara,
yaşasınlar diye yaşam desteği sunuyorsunuz. Nasıl düşündüğünüz belli

Hayırseverleri de yanınıza çağırıyorsunuz. Nasıl da akıllısınız. Öğretmeniniz
sizi “ders anlatırken top oynadılar bahçede” diye şikayet ediyordu, fakat siz
emek sömürüsünün inanç sömürüsü ile nasıl buluşturulacağının muhteşem bir
çalışmasını yapıyormuşsunuz.

Şimdi tekel işçisine direnciniz işte bundan

Tekel emekçisi lütuf sadaka himmet istemedi

Türkü Kürdü Arabı Çerkezi Lazı Arnavutu Ermenisi nasılda buluştular, hakları
ve bütün halkın hakları için.

Toplumdan çaldıklarınızla yine toplumu ölümle yaşam arasına sıkıştırarak
kendinize kul köle etmeye çalışmanızı nasıl da gördüler

Bu kavga emekçilerle kapitalistlerin
kavgasıdır, bu kavga ceberrut iktidarla halkın mücadelesidir, bunun içindir ki
“tekel işçileri kazanırsa halk kazanacaktır” diyoruz

Korkunuz bu zaten, bu korkuyla yaşamaya
mecbursunuz. Kimse sizden ne lütuf ne sadaka istemiyor, ne himmet ne
hayırseverlik beklemiyor.

Hayatı yeniden üreten biziz, bu ülkeyi
kimseye bırakmayacağız

                                                
                                           

 

 

                                                           Kemal YILMAZ

                                                          SES Genel Sekreteri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  GAZİANTEP

                                                                                                          GAZİANTEP

 
 

 ŞİŞLİ                                                                                                     ŞİŞLİ

 

 

 

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]