Bedriye Yorgun
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı
Uzun süredir gündemde olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın önemli ayaklarından biri olan Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası; emeklilik, malullük, analık, iş görmezlik sigortalarını içeren bölümlerinin öne çıkarılmasıyla yeterince tartışılamamış, sağlık alanına yaklaşan tehlike toplum tarafından yeterince algılanamamıştır.
SSGSS esas olarak nitelikli, eşit ve ulaşılabilir sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti sunmayı değil bu hizmetlerin hepsini paralı hale getirmeyi hedefleyen bir yasadır. Bu yasa, emekçiler, emekliler, yoksullar, kadınlar, kayıt dışı çalıştırılanlar, işsizler, çiftçiler, esnaflar, engelliler ve bakıma muhtaç vatandaşlarımız açısından tam bir yıkım getirecektir. Çünkü, neoliberal politikaları uygulayan AKP Hükümeti, kendisinden bekleneni yapmaktadır. 1996’da Dünya Ticaret Örgütü ile imzalanan GATS Anlaşması’nda ifade edilen ‘bir mal ya da hizmet özel sektör tarafından üretiliyorsa kamu tarafından üretilmemesi veya kamu tarafından üretilecekse de özel sektör piyasasının koşullarına göre o hizmetin üretilmesi” yaklaşımı, SSGSS’nin temelidir. Buna göre piyasadan daha uygun bir fiyata kamu tarafından nitelikli sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti üretimi olmayacaktır.
Bu nasıl devrim?
Yasanın ilk konuşulmaya başladığı dönemde “Acı hapı yutmayacağız” şiarıyla yola çıkan sendikamız, hem sağlık çalışanlarını hem de bütün toplumu bilgilendirerek yasayı çöpe atmayı hedefleyen “Her Şeyin Başı Sağlık; Sağlıkta Yıkımı Durduralım” temasıyla bir mücadele programı başlatmıştır. Bu kapsamda açtığımız davalarla, yaptığımız panel, yürüyüş ve mitinglerle sorunun diğer demokratik kitle örgütleri ve toplum tarafından da anlaşılması sağlanmış, ancak yeterli düzeyde tepki alınamamıştır. Mücadele programımızın da etkisiyle yasa şimdiye kadar tümden hayata geçirilememiştir. Ancak yaratılan tahribat ortadadır: Sağlıkta Dönüşüm Programı’na “Sağlıkta Devrim” diyen basın organları bile Kırım Kongo, ishaller, kuş gribi, bebek ölümleri, rehin alınmalar, hastane kapısından geri çevrilmelerin ardından bugün “Bu nasıl devrim?” demeye başlamışlardır.
“Sağlıkta Dönüşüm” Programı ile vergilerle finanse edilmesi gereken sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinin, sigorta ve cepten ödemelerle finanse edilmesi hedeflenmektedir. Öncelikle bu sistem, vergilere ek olarak sağlık ve sosyal güvenlik için ekstradan prim ödemeye dayanmaktadır. SSGSS uygulanmaya başlandığı anda prim borcu olanların, primini zamanında yatırmayanların acil hizmetler dışında kalan diğer sağlık hizmetlerinden yararlanması mümkün olmayacaktır.
Sağlık hizmeti alabilmek için en az 30 günlük sağlık sigorta primi yatırmış olmak gerekecektir. Üniversiteye gitmeyen, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışmayan 18 yaşından büyük gençler, kadın-erkek ayrımı olmaksızın ailelerinin bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumunun “acil dışında” hizmetlerinden artık yararlanamayacaklardır. Bu kişiler adına ayrı ayrı GSS primi yatırılması gerekecektir.
Geliri olmayana minimum hizmet!
Geliri asgari ücretin üçte birinden düşük olanlara, yeşil kartlılara minimum hizmet paketi (Temel Teminat Paketi) kapsamında devlet tarafından sağlık hizmeti sunulacaktır. Ancak minimum hizmet paketi ile nitelikli ve yeterli düzeyde bir sağlık hizmeti almak mümkün değildir. Bu paketin kapsamı dışında bırakılan her şey cepten ödenecektir. Teminat Paketi’ni belirleme yetkisi Sosyal Güvenlik Kurumu’nda olacaktır. Bu da paketin kapsamının daralması ve pakette yer alacak hastalıkların tıbbi gereklilik değil de kâr-zarar üzerinden belirlenme riskini getirecektir. Geliri asgari ücretin 1/3’ünden yüksek olanlar, primlerini yatırmadıkları takdirde sağlık hizmeti alamayacaklardır.
Daha önce hükümet tarafından propagandası yapılan özel hastanelerde fark ödemeden tedavi olma olanağı bitmiştir. Zaten bütçeden sağlığa ayrılan pay göz önünde bulundurulduğunda, bu uygulamanın devam ettirilmesi mümkün değildir. Uygulamayı gündeme getiren hükümetin bakanlığına ayırdığı paydan haberi yoktur. Özel hastaneler, hastadan fark ücreti alacaktır, üstelik bu miktar, Bakanlar Kurulu tarafından iki katına kadar artırılabilecektir. Daha önce kamu statüsünde kabul edilerek fark ücreti almaları önlenen vakıf üniversitesi hastaneleri de özel hastaneler gibi fark ücreti alacaktır.
Emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısı kademeli olarak artacak. Maaş bağlama oranları düşecek, emeklilikte yüksek maaş alabilmek için daha uzun süre çalışmak gerekecektir. Tam bir sosyal güvenlik ve sağlık hizmeti sağlanamayacağı için toplum tamamlayıcı sigortalara, bireysel emeklilik fonlarına yönlendirilecektir.
Yıkım yasasına seçim makyajı
Hükümet yasayı şimdiye kadar parça parça ve dozunu düşürerek uygulamaya koymuş, genel ve yerel seçimler nedeniyle zaman zaman bu yıkım tablosunu hafifleterek kendine yontan uygulamalara başvurmuştur. Daha önceden parasız hizmet veren sağlık ocaklarına yazarkasalar koyarak bu hizmetler için sağlık kuruluşuna başvuran herkesten para almaya başlayan hükümet, genel seçimlerden hemen önce sağlık ocaklarında tüm hizmetlerin parasız olacağını duyurmuştur. Ancak bugün sağlık ocakları tam anlamıyla ücretsiz hizmet vermemektedir.
Bugün yine benzer bir uygulama ile karşı karşıyayız: Önümüzdeki yerel seçimlerin hesaplarını yapan AKP Hükümeti, 1 Ekim’de başlayacak olan uygulama ile kaldıracağı yeşil kart uygulamalarını 2 yıl ertelemeyi planlamıştır. Bu zaman dilimi içerisinde yeşil kart sahiplerini minimuma indirecek tedbirleri de almaktadır.
1 Ekim’den sonra
1 Ekim 2008 itibariyle tüm sağlık hizmetlerinde hastadan katkı payı adı altında ücret talep edilecek ve bu katkı payı 5 katına kadar artırılabilecektir. Genel Sağlık Sigortası ile tamamlanması planlanan ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin mimarı Sabahattin Aydın, halktan alınacak olan katkı payları ile ilgili olarak şunları ifade etmiştir: “Bu katkı paylarının ne kadar gerçekçi olduğunu zaman gösterecektir. Katkı payının caydırıcı etkisini elde edebilmek açısından çok geçmeden bu oranlarda değişikliğe gidilmesinin kaçınılmaz olacağına inanıyorum. Ancak şu aşamada, geçiş döneminde politik kabul edilebilirlik ve anlamsız muhalefet oluşturmamak adına cömert davranılması gerçekçilikten uzak değildir.” Bürokratın da itirafı üzerine katkı paylarının yasada belirtilen oranda kalmayacağı açıktır. Şimdilik yüzde 30 olarak belirlenen fark ücretini özel hastaneler kabul etmemekte. Sosyal Güvenlik Kurumu, geçiş süreci olması nedeniyle ameliyat maliyetini güncelleyerek otelcilik hizmetlerini yükseltebileceği konusunda sermaye sahiplerine göz kırpmakta.
Hükümet her ne kadar seçim öncesi popülist politikalarıyla yasayı yumuşatmaya çalışsa da, bu haliyle yasanın yenilir yutulur bir yanı yoktur. Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki hastane enfeksiyonuna bağlı ölen bebeklerin katilinin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” olduğu atlanmadan, parça parça hayata geçirilen yasaya karşı toptan bir muhalefet örgütlemek ve cepheden bir karşı duruş geliştirmek bugün herkes için bir zorunluluktur. 1 Ekim’den itibaren işyerlerinde oluşturmayı düşündüğümüz komisyonlarımızla süreci takip ederek, sendikamızın kurullarında çıkacak mücadele programı ve konfederasyonumuz bütünlüğünde uygulamadan etkilenenlerle birlikte sağlıklı ve güvenli bir gelecek için; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası geri çekilinceye, sağlık hizmetlerinin finansmanı genel bütçeden karşılanıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz!
Ne sağlık hakkımız, ne yaşam hakkımız ne de hibe edilecek bir geleceğimizin olmadığı herkesçe bilinmelidir. “Kazları” yolamayacaksınız. Çünkü “kazlar” bağırmaya ve seslerini yükseltmeye devam edecektir.
22.09.08 Evrensel