İstanbul Aksaray Şubemiz, İstanbul Tabip Odası ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon Asistan Hekimleri Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi’nde nöbetçi hekimlerin 3 Haziran günü sözel ve fiziksel saldırıya uğramasını hastane önünde protesto etti.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi’nde çalışan asistan hekimlerin iş bırakarak katıldığı eylemde açılış konuşmasını yapan İş Yeri Temsilcimiz Aydın Erol “Artık yeter çalışırken şiddete uğramak ve ölmek istemiyoruz. Sağlık ortamında artan şiddete karşı hükümeti gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz. Şiddete karşı sessimizi hep birlikte yükseltelim” diye konuştu.
Ortak açıklamayı yapan Asistan Hekim Tahsin Çınar ise şöyle konuştu: “Sayın halkımız, sevgili meslektaşlarım, değerli katılımcılar ve değerli basın emekçileri sağlıkta şiddet maalesef yine en önemli gündem maddemiz olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz Cuma günü (03.06.2022) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sadi Sun Yoğun Bakım Ünitesi’nde uzun zamandır istediğimiz tedbirlerin alınmamasından kaynaklı olarak nöbetçi hekim arkadaşlarımız maalesef sözlü ve fiziksel olarak şiddete uğradılar. Beyaz Kod verilmesine rağmen güvenlik önlemi gecikmiştir. Şiddet faili hasta yakını karakolda ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştır. Daha da ötesi karakoldan çıktıktan sonra normalde güvenlik önlemi olması gereken ve ancak özel izinlerle girilebilecek yoğun bakıma hiçbir güvenlikle karşılaşmadan tekrar girebilmiş ve gövde gösterisi yapmıştır. Tüm bu olanlar başta asistan hekimler olmak üzere hepimizi derinden yaralamıştır. Hipokrat’ın dediği gibi, tıp bir sanattır. Hem de insan sevgisi ile yoğurulmuş zor ve kutsal bir sanat. Ancak son yıllarda mensubu olmaktan onur duyduğumuz bu kutsal mesleğimiz, tarihimiz boyunca yaşamadığımız kadar sıkıntılar yaşıyor, itibarsızlaştırılıyor ve artık katlanılamaz hale getiriliyor. Önümüze sağlık hizmetlerindeki sorunların çözümü olarak dayatılan Sağlıkta Dönüşüm Programının Hayatımıza sokmuş olduğu rekabet, müşteri memnuniyeti, Performansa dayalı ek ödeme sistemi ve maliyette verimlilik gibi kavramlar, sağlık ortamının ruhunu bozmuş, sağlık hizmetlerinin kalitesini iyileştirmemiş, kışkırtılmış sağlık hizmeti talebi sağlık çalışanları tarafından karşılanamaz hale gelmiştir. Emeğimiz değersizleştirilmiş, ekonomik, sosyal ve özlük haklarımız budanmış, hasta-hekim ilişkisi deforme olmuş, mesleğimiz itibarsızlaştırılmış ve sağlıkçılara yönelik şiddet toplumsal bir salgın halini almıştır. Şiddetin temelinde, aşırı hasta yoğunluğu, zorlaşan çalışma koşulları ve yetkililerin kullanmış oldukları ötekileştirici, değersizleştirici ve bizleri hedef gösteren “Giderlerse gitsinler” gibi hürmetsiz söylemlerinin yanında; hasta hakları odaklı düzenlemeler, medyanın yanlış ve yanlı tutumu gibi birçok neden yer almaktadır. Ayrıca şiddeti uygulayan kişilerin cezalandırılmayacakları ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesi çok önemli bir faktördür. Cumhuriyet tarihinde AKP iktidarına kadar sadece bir hekim cinayeti varken 2005 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Göksel Kalaycı hocamızın bir hastası tarafından öldürülmesiyle başlayan süreçte, bugüne kadar 22 meslektaşımızı uğradıkları saldırılar ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yol açtığı çarpıklıkların yarattığı tükenmişlik nedeniyle yaşamlarına son verdikleri için kaybettik. Sağlıkta artan şiddetin sağlık sisteminin yapısal sorunları ile paralel büyüdüğü aşikardır. Bizler daha önce de meydanlarda; Caydırıcılığı ve yaptırımı olan bir sağlıkta şiddet yasası çıkarılsın diye yöneticilere haykırdık. Konuyla ilgili Sağlık bakanlığından, defalarca randevu talep ettik, çözüm önerileri sunduk, bizleri dinlemelerini ve sorunu ortak bir akılla çözmeyi önerdik. Ancak bütün taleplerimiz, bütün çağrılarımız duymazdan gelindi! Haykırışlarımızı sağır sultanlar duydu, bir tek sorumlular duymadı. Sayın yetkililer Unutmayınız!! Sağlıkta şiddetin sorumlusu, şiddeti uygulayanlar kadar, şiddetin önlenmesi için gerekeni yapmayan, talep ettiğimiz yasayı çıkarmayan sizlersiniz. Bu süreçte kaybettiğimiz bütün meslektaşlarımızın vebali boynunuzdadır. Bizlerin ahı yakanızdadır. Hakkımızı sizlere helal etmiyoruz. Evet! Hekim hasta ilişkisinin insani boyutunu görmezden gelen, uzlaşmaya dayanmayan, hasta memnuniyetiyle birlikte, çalışan memnuniyetini de dikkate almayan ve bizleri yok sayan, tepeden inmeci ve dayatmacı bir politikanın, sağlık ortamını iyileştirmediği ve iyileştiremeyeceği gün gibi ortadır. Sizleri bir kez daha sorumluluk almaya ve göreve davet ediyoruz. Mesleğimizle ilgili birçok can yakıcı sorunumuz var. Ancak her gün maruz kaldığımız, ardı arkası kesilmeyen ve artarak devam eden şiddetten dolayı bunları konuşamaz hale geldik. Evet haklı kaygılarımız var ve mutsuzuz, ancak hiçbir zaman umutsuz olmayacağız. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Sosyal ve özlük haklarımızın iyileştirilmesiyle ilgili taleplerimizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Toplum sağlığını olumsuz etkileyen hiçbir soruna duyarsız kalmayacağız. Etik ve deontolojik değerleri korumaktan ve halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti verme kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz. Sağlık çalışanlarına yönelik hürmetsiz, itibarsızlaştırıcı, hekim ve hastayı karşı karşıya getirici söylemlerinize teslim olmayacağız. Yarattığınız Şiddete teslim olmayacağız. Sevgili meslektaşlarım, Ben-sen-o olarak yıllardır çözemediğimiz sorunlarımızı, birlikte hareket kültürünü geliştirerek, BİZ olarak çözebilme umuduna inancım sonsuzdur. Biz olmaktan, bir olmaktan, birlik olmaktan başka çaremiz yoktur. Bu karanlığı ancak birlikte yırtabilir, aydınlığa kavuşturabiliriz. Susmayacağız, korkmayacağız, kimin gideceğini göreceğiz!”
Ayrıca eylem sırasında Dekanlığa sunulmak üzere çalışma ortamında şiddetin sona ermesi yönünde önlemler alınması için imza da toplandı.