İzmir Şubemiz, İzmir Tabip Odası, İzmir Dişhekimleri Odası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şubesi, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası İzmir Şubesi ve TÜMRADDER Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde sendikal faaliyetler nedeniyle açığa alınan İş Yeri Temsilcimiz Günseli Uğur, üyemiz Arzu Sert ve kınama cezası verilen üyelerimiz için Konak Meydanı’nda ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya KESK Eş Başkanı Aysun Gezen, Eş Genel Başkanımız Hüsnü Yıldırım ile Genel TİS ve Hukuk Sekreterimiz Eylem Kaya Eroğlu da katıldı.
Açıklamada KESK Eş Başkanı Aysun Gezen, Eş Genel Başkanımız Hüsnü Yıldırım, açığa alınan İş Yeri Temsilcimiz Günseli Uğur, üyemiz Arzu Sert, İzmir Tabip Odası’ndan Nuri Seha Yüksel ve HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay kısa birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda örgütlü mücadelenin önemine ve mücadelenin her koşulda devam edeceğine vurgu yapıldı.
Yapılan ortak açıklamada ise şu ifadelere yer verildi: “11 Mart 2020 tarihi itibari ile yanlış sağlık politikaları sonucu sağlık çalışanlarını ve vatandaşlarımızı kaybettiğimiz, ölüm ve tükenmişlikle geçen pandeminin birinci yılını geride bırakıyoruz. Sağlık ve sosyal hizmet alanındaki emek ve meslek örgütleri olarak, halk sağlığı ve sağlık emekçilerinin sağlığı için pandemi sürecinde salgın yönetimi ve salgının kontrol altına alınabilmesi, hızının kesilmesi ve en nihayetinde önlenebilmesi için, sürekli uyarı ve önerilerde bulunduk. Bu uyarı ve önerilerimizi, bilimsel verilere, istatistiklere, raporlar ve incelemelere dayandırdık. Sağlık hizmetlerinin sunumunda olduğu kadar, karar alma süreçlerinde de işin sahiplerinin, örgütleri aracılıyla salgının yönetilmesi aşamalarında bulunması gerektiğini dile getirdik. Ancak siyasi ve ekonomik kaygılarla yanlış kararlar alınmaya devam edildi. Bu yanlış kararlar ve alınması gerektiği halde alınmayan kararlar nedeniyle COVID-19 pandemisinde binlerce insanımızı, yüzlerce sağlık çalışanımızı kaybettik. Kayıplarımız maalesef bugün de devam etmektedir. Sağlıkta dönüşüm ile sağlık sisteminde zaten mevcut olan aksaklıklar pandemi ile daha da hissedilir hale gelmiş ve bu durumun üstesinden sağlık çalışanlarının ekstra efor sarf etmesi ile gelinmeye çalışılmıştır. Pandemi döneminde sağlık çalışanları giderek daha zor koşullarda sağlık hizmeti sunmak zorunda kalmışlardır. Covid-19 pandemisi süresince tüm sağlık çalışanları; fiziksel, psikolojik ve mesleki olarak en zor süreci yaşamış, mobing artmış, şiddet devam etmiştir; sonuç olarak en fazla hastalanan ve vefat eden meslek grubu sağlık çalışanları olmuştur. 388 sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir. Bu süreçte 6 sağlık çalışanı intihar etmiş, kreşlerin kapalı olmasından kaynaklı nöbete giderken çocuklarını komşusuna emanet eden hemşirenin iki çocuğu evde çıkan yangında hayatını kaybetmiştir. Bunlara rağmen ülkemizde sağlık çalışanları salgından yeterince korunmamış, izin kullanmaları yasaklanarak dinlenme hakları ihlal edilmiş, istifaları yasaklanmış, emeklerinin karşılığı ödenmemiş, Covid-19’un meslek hastalığı sayılması konusunda ciddi direnç gösterilmiştir. Atama bekleyen binlerce sağlık çalışanı olmasına rağmen Bakanlık mevcut sağlık çalışanlarını ölümüne çalıştırmayı tercih etmiştir. Pandemiden çalışanları korumak için kronik hastalığı olan vb kamu çalışanları idari izinli sayılırken, mesai saatleri kısaltılır ve dönüşümlü çalışmaya geçilirken sağlık çalışanları bu düzenlemelerden muaf tutulmuş, virüs riskine en fazla maruz kalan bu grup olmasına rağmen çalışma saatleri daha da uzatılmıştır. Gebelere 24.haftaya kadar izin verilmemiş, 24.haftadan sonra da çoğu yerde nöbetten muaf tutulmamış, emzirme izinlerinin kullanımı konusunda da çeşitli zorluklarla karşılaşılmıştır. Sosyal hizmet çalışanları 14 gün boyunca kurumlarından ayrılmayacak şekilde çalıştırılmış, ek ödemelerden ve aşılanmadan muaf tutulmuşlardır. Sosyal medyaya da yansıyan görüntülerden anlaşılmaktadır ki bu kadar yoğun çalıştırılan sağlık çalışanları için nitelikli yemek bile sağlanmamıştır. Toplum sağlığı ve sağlık emekçilerinin sağlığını tehdit eden tüm unsurlara karşı örgütlü duruşumuz ile ayakta kaldığımız, aşağı bakmadığımız bir süreçte, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü, sendika temsilcisi Günseli Uğur ve sendika üyesi Arzu Sert’i açığa alarak, yine akıl almaz ve hukuk dışı bir karara imza atmıştır. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü’nün bu yaptığı ilk değil, daha önce de benzer hukuksuz, dayanaksız, akıl dışı baskı ve sürgünler ile sendikal faaliyeti durdurmaya yönelik yaptırımları olmuştu. Geçen yılın haziran ayından itibaren Dokuz Eylül Hastanesinde sendikal faaliyetler kapsamında, sağlık emekçilerinin hak arama mücadelesi süreçlerinde birçok sendika, dernek ve sağlık meslek odalarının da ortak katılımı ile etkinliklerimiz önce hastane yönetimi tarafından daha sonra da pandemi koşulları gerekçesiyle eylem yasakları getirilmesi ile Hıfzısıhha kurumu aracılığıyla engellenmiştir. Pandemi döneminde yaşanan; çalışan sağlığına ilişkin sorunlar, ek ödeme adaletsizliği vb neticesinde; ek ödeme değil yoksulluk sınırının üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret, 3600 ek gösterge, yıpranma payı, güvenceli istihdam, 7/24 ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir. Kreş hakkı gibi temel taleplerle gerçekleştirdiğimiz basın açıklamalarında çeşitli boyutlarda soruşturma ve disiplin cezaları ile karşılaştık. Aynı sendikal faaliyetlerimiz nedeni ile birçok meslek grubundan pek çok kişiye kınama, yevmiye kesme gibi cezalar verildi. Bu cezalara itiraz edildiğinde, itiraz reddedilerek kınama cezası onaylandı. Ağustos ayında iş yeri sendika temsilcisi olmasına rağmen Günseli hemşire hastanenin dışında, Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı bir ASM’de görevlendirme adı altında sürgün edildi. Pandeminin en yoğun dönemlerinde hastanelerde bu kadar eksik sağlık emekçisi varken bu sürgünün, tamamen keyfi bir şekilde karar verildiğini dile getirmiştik. Nitekim görevlendirilmenin iptaline ilişkin açılan dava da: mahkeme tarafından, 4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları ve toplu sözleşme kanununun 18. maddenin ikinci fıkrasına dayanarak “kamu işvereni, sendika işyeri temsilcisi, sendika il ve ilçe temsilcisi ile sendika şube yöneticilerinin iş yerinin sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez” hükmü ile hukuka uyarlılık olmadığı ifade edilerek sürgünün iptaline karar verilmiş. 6 ay sonra keyfi uygulamaya son verilmiştir. Bugün gelinen noktada 5 Mart Cuma günü, covid-19 nedeni ile kaybettiğimiz 388 sağlık emekçisi için, Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi yemekhanesinin içerisinde bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Akabinde açığa alınma kararının çok hızlı bir şekilde 8 Mart Pazartesi günü arkadaşlarımıza tebliğ edildi. 8 Mart tüm dünyada kadınların mücadele günü kabul edilen bir günde, iki kadın sağlık emekçisi sendikal faaliyetlerinden dolayı cezalandırmak isteniyor olması durumu daha iyi gözler önüne seriyor. Açığa alınma gerekçesi olarak, haklarında başlatılan soruşturmanın selameti açısından denmekte, fakat haklarında açılmış veya arkadaşlarımıza sözlü veya yazılı tebliğ edilmiş herhangi bir soruşturma bulunmamakla birlikte, sonradan açılacak bir soruşturmanın tedbiri olarak hangi neden ile arkadaşlarımız açığa alındığı henüz beyan edilmemektedir. Bu karar hem hukuk nezdinde hem de sendikal mücadele açısından yok hükmündedir. Bu hukuk dışı kararlar ile bizlere baskı oluşturulmaya çalışmaları, kamuoyu önünde yaşananlardan dolayı zor duruma düşen üniversite rektörü, sorunları çözmek, diyalog kurmak yerine hakkını arayan emekçilere soruşturmalar başlatarak, sağlık emekçilerindeki huzursuzluğu arttırmakta iş barışını bozmaktadır. Görüldüğü üzere soruşturmanın gerekçesi dahi olmadan cezalar vererek hukuksuz işler yapmakta, sendikaların üyelerine yönelik sendikal ve anayasal haklarını kullanmalarından kaynaklı olarak tehditlerde bulunarak suç işlemektedir. Pandemi ile mücadele sürecinde yitirdiğimiz sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini anmak suç değildir! Bir süredir Boğaziçi’nde kayyum Rektör Melih Bulu ile yaratılmak istenen korku iklimi, İzmir’de 9 Eylül Rektörü Nükhet Hotar ile yaratılmak isteniyor. Tam bir partili rektör gibi davranarak üniversitelerimiz, bilim merkezlerimiz böyle aklı dışı kararlar ile yönetilemez! Buradan uyarıyoruz derhal bu hatadan dönülmelidir. Pandemi ile mücadelenin en önündeki sağlık emekçilerine kulak verin. Salgın ile mücadelede özveri ile insanüstü bir çaba gösteren ve artık tükenmişlik yaşayan sağlık emekçilerinin motivasyonu olumsuz etkileyen tüm uygulamalardan vazgeçip taleplerini karşılayın. Sendikal faaliyetlerinden dolayı sağlık emekçilerini cezalandırmak kabul edilebilir değil. Bu kararlar sağlık emekçilerinin iş barışını ve huzurunu bozarak salgın ile mücadeleyi sekteye uğratmaktadır Bir an önce bu hukuksuz işlemden vazgeçilerek, soruşturma ve açığa alma kararından vazgeçilmelidir. Bilinmelidir ki benzer tutum devam ettiği sürece bizler arkadaşlarımız işlerine geri dönene kadar yan yana durmaya, haklı ve meşru mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.”