Tüm dünyada en önemli gündemin sağlık olduğu zamanlardan geçiyoruz. Elimizi tutan ilk ellerin sahipleri, ilk sesten son nefese yanı başımızdaki sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak canımız pahasına daha az insanın zarar görmesi için gece gündüz çabalamaya var gücümüzle devam ediyoruz.
Halk sağlığını korumanın temelinin sağlık çalışanlarının sağlığını korumak olduğunu unutan, kanser hastası ve organ nakilli sağlık emekçilerinin dahi idari izinli sayılmasını kurum amirinin keyfine bırakan korkunçluğu kabul etmiyoruz.
Sağlık hizmetinin bu zor koşullar altında kesintisiz sürdürülebilmesinin yolu öncelikli risk grubunda olan biz sağlık emekçilerinin fiziksel ve psikolojik sağlığını korumakla, korunma tedbirleri konusundaki aksaklıkların hızla ortadan kaldırılmasıyla ve emeğimizin karşılığını aldığımız, yok sayılmadığımız, itibarsızlaştırılmadığımız, şiddetsiz bir çalışma ortamıyla mümkündür.
Korona pandemisi nedeniyle iyice gün yüzüne çıkmıştır ki sağlığın metalaştırılması, yurttaşların kendi kaderine ve özel sağlık kurumlarının insafına terkedilmesi, sağlık sisteminin dönüştürülmesi, işleyen bir sevk zincirinin eksikliği öldürücüdür. Hem en temel insan haklarından olan sağlık hakkı hem de sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin insanca yaşam ve çalışma hakkı ortadan kaldırılmış durumdadır. Bu sebeple 14 Mart’la başlayan hafta biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri için bir “bayramdan” öte mücadele haftasıdır.
Koruyucu sağlık hizmetlerini ortadan kaldırılmasına, sağlık hizmetini metalaştırarak alınıp satılan bir mala dönüştürülmesine, sağlık kurumlarının şirketleştirilmesine, halkın sağlığının paraya tahvil edilmesine, şehrin merkezindeki hastanelerin kapatılıp halkın Şehir Hastanelerine mecbur bırakılmasına, performans- güvencesizlik-şiddet kıskacı ile faturanın biz emekçilere kesilmesine, kölece çalışma koşullarına karşı verdiğimiz mücadeleye devam ediyoruz.
SES GENEL MERKEZİ