31 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Gelir Vergisi Tarifesi Türkiye’deki vergi sisteminin ne kadar adaletsiz olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Ücretli kesimlerin 2019 yılında ödeyeceği gelir vergisi dilim tutarları 31 Aralık 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Gelir Vergisi Genel Tebliği ile belli olmuştur.
Buna göre 2019 yılı takvim yılında kamu emekçilerinin, işçilerin maaşlarından-ücretlerinden kaynakta peşin peşin kesilecek olan gelir vergisi dilim tutarları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Yukarıdaki tablo milyonlarca kamu emekçi ve işçinin bir üst vergi dilimine bu yıl daha erken gireceğini dolayısıyla ceplerinden çıkan gelir vergisi tutarının da artacağını göstermektedir.
Gelir Vergisi Adaletsizliği Sürüyor
“Vergide adalet” dendiğinde ilk akla gelen az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması gelmektedir. Ancak dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birine sahip olan Türkiye’de yıllardır bütün vergi yükü ücret geliri ile yaşam mücadelesi veren işçilerin, kamu emekçilerinin omuzlarına yıkılmaktadır.
Öte yandan adil bir vergi sistemin az ya da çok geçerli olduğu ülkelerde toplam vergilerin %70’i kazançtan-gelirden alınan vergilerden (kurumlar vergisi, servet vergisi, gelir vergisi gibi doğrudan vergiler) %30’u ise tüketimden alınan vergilerden ( KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler) oluşmaktadır. Ancak söz konusu oranlar Türkiye’de tam tersinedir.
Birbirinin kopyası bütçelerde toplam vergilerin %70 dolaylı, %30 ise doğrudan vergilerden oluşmaktadır. Toplam vergi gelirlerinin dörtte üçü ücret geliri ile yaşam mücadelesi veren kamu emekçilerine, işçilere, asgari ücretlilere ve tüketicilere yıkılmıştır.
Kazançtan-gelirden alınan vergiler bakımından yaşanan adaletsizlik de her geçen yıl daha fazla derinleşmektedir.
Milyarca TL geliri olan holdingler, firmalar için 2018 yılına kadar %20 sabit oranlı kurumlar vergisi uygulanmıştır. Kurumlar vergisi oranı 2018-2021 dönemi için %22 olarak belirlense de artık rutin haline gelen aflar, indirimler, yeniden yapılandırmalarla söz konusu milyarlarca TL kar elde eden holdinglerin, firmaların bir asgari ücretlinin ödediği gelir vergisinden daha az vergi ödediği tüm kamuoyunca bilinmektedir.
Bu yıl olduğu gibi hemen her yıl gelir vergisi dilim sınırları düşük tutulmakta böylece milyonlarca kamu emekçi, işçi her yıl biraz daha erken bir üst vergi dilimine girmektedir. Dolayısıyla ceplerinden çıkan gelir vergisi tutarı da her yıl daha fazla artmaktadır.
Ücretli kesimlerin vergi yükünün artmaması için vergi dilimleri en az enflasyon ve reel ekonomik büyüme oranında (kişi başına milli gelir artışı oranında) artırılmalıdır.
Ancak DİSK Araştırma Dairesi (DİSK-AR) tarafından yapılan hesaplamaya göre AKP hükümetleri ilk vergi dilimi artışını yıllardır enflasyon ve milli gelir artışından daha düşük tutmaktadır. Buna göre eğer 2002 yılında 3.800 TL olan en düşük vergi dilimi kişi başına milli gelir kadar artırılsaydı (enflasyon ve reel milli gelir artışı oranında) 2019 yılı itibari ile en az 37.700 TL olması gerekirdi. Oysa yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere söz konusu tutar neredeyse yarı yarıya düşük bir tutar olan 18.000 TL’de kalmıştır.
Gelir Vergisi Dilim Tutarları Nasıl Düşük Tutuluyor?
Türkiye’de gelir vergisi dilimi tutarları belirlenirken ekonomik büyüme, milli gelir artışı dikkate alınmadığı gibi tüketici enflasyonu da (TÜFE) dikkate alınmamaktadır.
Bunun yerine bir yıllık dönemde ÜFE’deki ortalama artışı ifade eden Yeniden Değerleme Oranı ( YDO) dikkate alınmaktadır.
Harçlardan trafik cezalarına, motorlu taşıt vergisinden emlak vergisine, özel iletişim vergisinden emlak vergisine kadar pek kalemin yanı sıra gelir vergisi dilim sınırlarının her yıl artırılmasında da Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen, bir yıllık dönemde ÜFE’deki ortalama artışı ifade eden Yeniden Değerleme Oranı ( YDO) dikkate alınmaktadır.
Böylece maaş ve ücret artışları TÜFE’ye göre yapılan işçilerden ve kamu emekçilerinden ÜFE’ye göre gelir vergisi kesintisi yapılmaktadır. Eğer gelir vergisi 2.dilim sınırları TÜFE’ye göre belirlenseydi aşağıdaki tablo ortaya çıkacaktı.
Yukarıdaki tabloya göre yarın açıklanacak olan 2018 yılı enflasyonu tahmini %21 olarak alınmıştır. Buna göre gelir vergisi 2. Dilim sınırında 2009 yılından itibaren TÜFE oranı dikkate alınsaydı bugün 18.000 TL olarak belirlenen tutar 21.198 TL olacaktı. Yani %20 lik vergi dilimine girmek için gerekli tutar 3.198 TL daha fazla olacaktı.
3.dilim sınırının TÜFE’ye göre belirlenmesi durumunda ortaya çok daha ciddi bir fark çıkacağı açıktır. Aşağıdaki tablo söz konusu tutarları göstermektedir.
Yukarıdaki tablo 2009 yılından itibaren Gelir Vergisi 3. Dilim sınırının belirlenmesinde TÜFE oranı dikkate alınmış olsaydı, bugün 40.000 TL olarak belirlenen tutarın 53.810 TL olacağını göstermektedir. Yani %27’ lik vergi dilimine girmek için gerekli tutar 13.810 daha fazla olacaktı. Buna göre brüt maaşı 5.000 TL olan bir işçi ya da kamu emekçisi dokuzuncu aydan itibaren değil, 11. aydan itibaren 3. Gelir vergisi dilimine girecekti.
Gelir Vergisi Güncelleme Oranları YDO’nun Bile Altında Kalmıştır!
Yukarıda ifade edildiği üzere her yıl artırılan gelir vergisi dilim tutarlarında Yeniden Değerleme Oranı ( YDO) dikkate alınmaktadır.
Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 414. Maddesinin 4. fıkrasında “Bu Kanunda yer alan maktu hadler ile asgari ve azami miktarları belirtilmiş olan para ile ödenecek ceza miktarları, her yıl bir önceki yıla ilişkin olarak bu Kanun uyarınca belirlenen yeniden değerleme oranında artırılmak suretiyle uygulanır. Bu şekilde hesaplanan maktu had ve miktarların yüzde beşini aşmayan kesirler dikkate alınmaz. Cumhurbaşkanı, bu suretle tespit edilen had ve miktarları yarısına kadar artırmaya veya indirmeye, nispi hadleri ise iki katına kadar artırmaya veya yarısına kadar indirmeye veya tekrar kanuni seviyesine getirmeye yetkilidir” denilmektedir.
Yani Cumhurbaşkanı’na gelir vergisi dilim sınırlarını YDO oranının altında veya üstünde belirleme yetkisi verilmiştir.
2018 yılına kadar Bakanlar Kurulu tarafından kullanılan söz konusu yetki Anayasa değişikliği sonrasında Cumhurbaşkanı’na geçse de ücretli kesimler tarafından yüklenilen gelir vergisinin gittikçe artması bakımından bir değişiklik olmamıştır.
Çünkü 2018 yılına kadar Bakanlar Kurulu, 2019 yılında ise Cumhurbaşkanı gelir vergisi dilim sınırı belirleme yetkisini ücretli kesimler aleyhine kullanmıştır.
Emekçi kesimlerin aleyhine olan harçlar, cezalar, vergiler YDO oranın üzerine artırılırken, ücretlerden-maaşlardan kesilecek Gelir Vergisi dilim sınırları ise YDO oranının altında tutulmuştur. Böylece milyonlarca kamu emekçisinin, işçinin bir üst vergi dilimine daha erken geçişi sağlanmış, dolayısıyla ceplerinden çıkan gelir vergisi tutarı her yıl daha fazla artırılmıştır.
Buna göre her yıl olduğu gibi 2019 yılında da gelir vergisi dilim sınırları YDO oranının altında artırılmıştır
TÜİK resmi verilerine göre 2018 yılı YDO oranı %23,73’tür.
Buna rağmen 2018 yılında 14.800 TL olan birinci dilim tutarı, başka bir ifade ile ikinci dilim sınırı, 2019 yılı için 18.000 TL olarak belirlenmiştir. Artış oranı %21,6 oranı ile YDO’nun 2 puan altında kalmıştır.
İkinci dilim tutarında, başka bir ifade ile üçüncü dilim sınırındaki durum daha da vahimdir. 2018 yılında 34.000 TL üçüncü dilim sınırı ise 2019 yılı için 40.000 TL olarak belirlenmiştir. Buna göre artış oranı %17,6 ile YDO’nun yaklaşık 6 puan altında kalmıştır. Bu nedenle 2019 yılında ücretli kesimlerin çok büyük bir bölümü mayıs ayından itibaren ikinci vergi dilimine girecektir. Dolayısıyla maaşından-ücretinden kesilen gelir vergisi tutarı artacaktır.
Öte yandan gelir vergisi dilim sınırları sadece 2019 yılında değil, hemen hemen her yıl YDO oranın altında belirlenmektedir.
Aşağıdaki 4. ve 5. tablolar sırayla gelir vergisi 1. dilim tutarının (2. Dilim sınırının belirlenmesinde) ve 2. Dilim tutarının (3.dilim sınırının) 2009 yılından bugüne olan on yıllık dönem içinde YDO oranının dikkate alınması durumunda ortaya çıkacak tutarları göstermektedir.
Sonuç olarak yıllardır kamu emekçilerinin, işçilerin ücretlerinden-maaşlarından kaynakta peşin kesilen gelir vergisinde ilgili mevzuatta belirlenen Yeniden Değerleme Oranlarının bile dikkate alınmadığı, daha önce Bakanlar Kurulu’nun bugün ise Cumhurbaşkanı’nın gelir vergisi tutarı belirlenirken takdir yetkisini hep ücretli kesimlerin aleyhine kullandığı görülmektedir. Dolayısıyla kamu emekçilerinin, işçilerin adaletsiz gelir vergisi dilimleri nedeni ile maaşlarından yapılan kesinti her yıl daha fazla artmakta, başta 399 sayılı KHK’ye tabii personel olmak üzere kamu emekçileri bir üst vergi dilimine her yıl bir önceki yıla göre daha erken girmektedir.
Yaşanan Adaletsizliğin Giderilmesi İçin:
- Öncelikle vergide adalet ilkesini hayata geçirilmeli, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması için kar ve faiz gelirlerinin, servetin vergilendirilmesine dayalı bir sistem kurulmalıdır
- Asgari ücret tümüyle vergiden muaf olmalıdır.
- İşçilerin, kamu emekçilerinin mevcut maaşlarından-ücretlerinden brüt asgari ücret düşüldükten sonra kalan tutarlara %10 oranlı gelir vergisi uygulanmalıdır.
- Çalışanların vergi yükünün artmaması için vergi dilimleri en az enflasyon ve milli gelir artış oranında (kişi başına milli gelir artışı oranında) artırılmalıdır.
- Temel tüketim maddeleri ve hizmetlerden alınan dolaylı vergiler kaldırılmalıdır.
- Kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
- Servet vergisi konulmalıdır.
- Toplanan vergiler savaşa, ranta değil, tüm vatandaşlara ulaşılabilir, nitelikli, piyasadan azade kılınmış kamu hizmetlerinde kullanılmalıdır.