Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2019 yılı asgari ücretini net 2.020 TL olarak açıklamıştır. Söz konusu rakamın 191 TL’si devlet tarafından karşılanan Asgari Geçim İndirimi (AGİ) tutarıdır. Yani işveren tarafından işçiye ödenen AGİ hariç net ücret 1.829 TL’de kalmıştır.
Her şeyden önce yaşanan gerçek enflasyonun %40’larada seyrettiği, resmi gıda enflasyonun bile %25’i aştığı, tüm verilerin ülkede yaşanan krizin derinleştiğini gösterdiği koşullarda AGİ dahil asgari ücrette günlük 14 TL artış yapılması milyonlarca çalışanın yaşanabilir bir ücret beklentisinin bir kez daha görmezden gelinmesidir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa Sosyal Şartı, Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerinde asgari ücret, “işçinin ve ailesinin saygın bir yaşam düzeyi sağlamalarına yetecek ücret” olarak tanımlanmaktadır. Yani asgari ücretin belirlenmesinde sadece işçinin değil, ailesinin de dikkate alınması esastır.
Ancak bugün açıklanan asgari ücretle bir kez daha uluslararası sözleşmelerde yer alan, evrensel kabul görmüş ilke ve yöntemler değil, işverenlerin talepleri temel alınmıştır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘piyasa şartları, ekonomik durum’ gibi gerekçelere sığınanlar bırakalım işçinin ailesini dikkate almayı tek başına bir işçinin asgari geçim tutarının bile altında kalan 2.020 TL’yi kamuoyuna büyük bir “müjde” gibi sunmuştur.
Ülkede yaşanan gerçek durumu perdelemek için rakamlara takla attıran Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) daha beş gün öncebir işçinin asgari geçim tutarının 2.213 TL olduğunu açıklamıştır.
Buna rağmen asgari ücretin geçmişte yaşanan kayıplar göz ardı edilerek AGİ dahil 2.020 TL olarak belirlenmesi emeğe, tüm emekçilere verilen değeri göstermektedir. Çünkü asgari ücret; ülkedeki refah düzeyinin, gelir dağılımının, sosyal devletin, devletin yurttaşları için reva gördüğü yaşam seviyesinin en önemli ölçütüdür.
Öte yandan asgari ücret, tüm çalışanların aldığı Asgari Geçim İndiriminden (AGİ) işsizlik ödeneğine, emekli aylıklarından genel sağlık sigortasından yararlanmak için uygulanan yoksulluk testine, engelli aylığından ve yaşlılık aylığına kadar pek çok unsuru doğrudan etkileyen temel bir kriterdir. Dolayısıyla asgari ücret sadece bu ücret karşılığında çalışan on milyon işçinin en az ücreti değil, tüm işçileri, emekçileri etkileyen temel bir faktördür.
Özellikle yaşanan ekonomik krizle birlikte işsizliğin, yoksulluğun gittikçe arttığı, işsizlerin işe başlarken en düşük ücret seviyelerine razı hale getirildiği, sosyal güvenliğin kapsamının daraltıldığı, çalışanlara ekonomik büyümeden pay verilmediği koşullarda asgari ücretin genel ücret seviyesi üzerindeki etkisi hiç olmadığı kadar artmıştır.
Kayıt dışılığın, güvencesiz istihdamın her geçen gün artmaya devam ettiği, sosyal güvenliğin yük olarak görüldüğü, milyonlarca kişinin emeğinin gerçek değerinin çok altında ücretlere ölümüne çalıştırıldığı koşullarda asgari ücretin belirlenmesinde işverenlerin çıkarlarının temel alınması kabul edilemez.
KESK olarak, emeği ile geçinen tüm kesimlerin ortak mücadelesi ile püskürtülecek saldırılara karşı üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye, milyonlarca çalışanın ve yurttaşın hayatını etkileyen asgari ücretin sefaletin değil, insanca yaşamın ücreti olması mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
KESK Merkez Yürütme Kurulu