2019 yılı asgari ücret görüşmeleri bugün başlıyor.
Yaygın söylem asgari ücretin 7 milyondan fazla kişiyi ilgilendirdiğidir. Oysa işin doğrusu asgari ücret “meselesi” işsizinden en zenginine/patrona/holding sahibine Türkiye’de yaşayan istisnasız herkesi kapsar. Bu kapsam içinde çıkarı farklı iki grup vardır. Bir yanda emeklerinden başka satacak hiçbir şeyi olmadan, emeklerini satarak yaşamlarını sürdürebilenler ile bu emeğe el koyarak “kazanan”lar. Kısacası işçi, emekçi, işsiz, dar gelirli, yoksul olarak adlandırılan ve yaklaşık 80 milyonu oluşturan büyük çoğunluk bir taraf, 1 milyonluk azınlık diğer taraftır. Tarafları ayıran ülkenin ürettiği toplam zenginliğin eşitsiz ve adil olmayan bölüşümüdür; %1 toplam zenginliğin %50’sinden fazlasına el koyarken %99, yani çoğunluk %50’den daha azıyla yetinmek durumundadır. Nedense her konuda referandum yapmayı ve “millet ne söylüyorsa biz milletin hizmetkarıyız” demeyi ezberlemiş olanların ezberi iş adil bölüşüme gelince bozulmaktadır!
Emekçilerin terleri, kanları ve hatta canları pahasına verdikleri mücadelelerle insan temel hak ve özgürlüklerinin tanımlandığı tüm uluslararası sözleşmelerde, herkesin kendisi ve ailesi için “insan onuruna yaraşır” adil ve elverişli bir ücret hakkı olduğu kabul edilmiştir.
Anayasanın 55. maddesinde ‘asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur’ düzenlemesi yer almıştır. Bilindiği gibi bugün ülkenin ekonomik durumu toplam zenginliğin rantçılara, bir avuç azınlıkta kesime/uluslararası sermayeye aktarılması, peşkeş çekilmesi nedeniyle zordadır. Tartışmasız bu ortamda en zorda olan da emekçilerdir.
Bu kriz tablosu içerisinde Asgari Ücret Yönetmeliğinde ‘işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin, gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret’ olarak tanımlanan asgari ücretin “kaç lira olacağı” en önemli gündem olmaktadır. Deyim yerindeyse ülkeyi yönetenlerin bu ülkede yaşayanların ölüsüne mi dirisine mi değer verdiklerinin de bir ölçütü olmaktadır. Çünkü bilinmektedir ki Türkiye zengin bir ülkedir, bir kez daha söylersek bölüşüm adil değildir.
ASGARİ ÜCRET ÇALIŞMAYANLARI NEDEN İLGİLENDİRİR?
Asgari ücret sadece asgari ücretle çalışanı değil, çalışan çalışmayan bütün vatandaşları doğrudan etkilemektedir.
Asgari ücrette yapılacak belirleme, sadece asgari ücretin miktarını belirlememektedir. Asgari ücrette yapılacak değişiklik, diğer tüm kesimlerin ücretlerinde de ortalama nasıl bir değişiklik olacağını da belirlemektedir. Kamu emekçilerinin ücretlerinin belirlendiği toplu sözleşmede de, farklı işkollarında çalışanların toplu sözleşmelerinde ya da ücret belirlemelerde asgari ücret veri olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, asgari ücret hepimizin ücret ve yaşam koşullarını doğrudan ilgilendirmektedir; bu özelliğinden dolayı asgari ücret belirlenmesi bir anlamda yapılan en büyük toplu sözleşmedir.
Bunun yanında, asgari ücret belirlenirken çalışanların maaşlarına ek olarak aldıkları Asgari Geçim İndirimi (AGİ) başta olmak üzere, işsizlik ödeneği, bakım parası gibi gelirlerde de belirleme yapılmaktadır. Yine Genel Sağlık Sigortası, doğum-askerlik borçlanması gibi ödemelerde de yeni rakamlar geçerli olmaktadır.
NEDEN ÖNEMLİ?
Şu gerçekler ısrarla paylaşılmalı, en yüksek sesle duyurulmalıdır:
1) TÜRK-İŞ Araştırmasının 2018 Kasım ayı sonucuna göre: Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1.942,71 TL, Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.328,05 TL oldu. Bir çalışanın -sadece kendisinin- yapması gereken yaşama maliyeti ise aylık 2.385,11 TL olarak hesaplanmaktadır.
Buna göre yoksulluk sınırındaki artış asgari ücretteki artışın yaklaşık 6 katıdır!
ÜCRETİMİZİ NEREYE HARCIYORUZ?
2) TÜİK Hane Halkı Bütçe Araştırması Kasım 2018 verilerine göre; hane halkı toplam tüketim harcamalarının büyük bölümünü konut ve kira, gıda ve alkolsüz içecekler ile ulaştırma harcamaları oluşturmaktadır. Eğitim ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlar dahil edilmediğinde dahi toplam harcamanın %83,4’ünü gıda, giyinme, barınma, ulaşım ve sağlık harcamaları oluşturmaktadır. Eğitime harcanan pay ise %1 ile 3,3 arasında değişmektedir!
BİZ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİNİ NEDEN İLGİLENDİRİYOR?
Bizler sağlık ve sosyal hizmet emekçisiyiz.
Ücretli çalışanlar olarak bizim de ücretlerimiz toplu sözleşme ile belirleniyor. Ücretlerimiz ve çalışma koşullarımız belirlenirken asgari ücrette yapılan artış oranı baz alınıyor. Bu nedenle asgari ücretin ne olacağı bizim ücretlerimizde de belirleyici oluyor.
Bizler sosyal hizmet emekçisiyiz.
Asgari ücretin belirlediği yaşam koşulları, hizmet verdiğimiz kesimlerin yaşam şartlarında doğrudan etkili. Asgari ücretin ihtiyaçları karşılayamadığı koşullarda yoksulluk da, yaşamak için, en temel ihtiyaçları için yardıma ihtiyaç duyanlar artmakta. İhtiyaçlara yetmeyen bir asgari ücret, çocukların en temel ihtiyaçlarının karşılanamaması demek, çocukların yeterince korunamaması demek. İhtiyaçlara yetmeyen asgari ücret demek, kadınların başkalarından bağımsız olarak yaşayabilmelerine olanak vermeyen ekonomik koşullar oluşturmak demek. İhtiyaçlara yetmeyen asgari ücret engellilerin gıda, eğitim ve sağlığa ulaşım başta olmak üzere en temel haklarında eksiklikler demek. Sosyal hizmette önceliğimiz yardıma ihtiyaç duyulmayacak koşullar oluşturulmasında ısrar etmektir.
Bizler sağlık emekçisiyiz.
Asgari ücret gündemiyle 80 milyonun bir parçası yani hem bir emekçi hem de insanların öncelikle sağlığını korumakla yükümlü sağlıkçılar olarak çok yakından ilgiliyiz. Hele “kriz” ortamında mutlaka emekçileri uyarmak ve bilgilendirmek görevimiz.
Düşük ücretle yaşamak zorunda kalmak yukarıda aktarılan barınma, gıda, giyinme gibi vazgeçilemez ihtiyaçlara para ayrılamamasına ya da çok az/yetersiz ayrılmasına yol açar. Bu ise doğrudan sağlığın bozulmasına, hastalıklara davetiyedir. Yoksulluğun neden olduğu hastalıklarla uğraşmak durumunda olanlarsa yine biz, sağlık emekçileridir. Oysaki sağlıklı, kışın iyi ısınan bir konutta oturamayan, yeterli ve dengeli beslenemeyenlere sağlıkçıların yapabilecekleri çok sınırlıdır ve kalıcı çözüm değildir. Üstelik sağlık hizmetlerinin giderek özelleştirildiği, hane halkının sağlık harcamalarına ayırdığı payın sürekli arttığı, genel sağlık sigortası primini yatıramayan milyonlarca yurttaşın olduğu bir ülkede yoksulluk toplumun sağlığını birinci dereceden etkilemektedir.
Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri ve onların örgütlü sendika, meslek örgüt, dernekleri olarak öncelikle asgari ücret “masalarında” yer alanlara hatırlatıyoruz. Gerek dünya gerek Türkiye ölçeğinde yapılmış yüzlerce çalışma barınma, beslenme vb ile sağlığın ilişkisini çok net göstermektedir. Asgari ücretin rakamı belirlidir: Bu rakam masalarda değil çarşı, pazarda, sokakta belirlenmektedir ve ihtiyacı karşılamayan bir miktara razı olmak, rıza göstermek çocukların, kadınların, yaşlıların ve bir bütün olarak emekçilerin sağlığına, canına doğrudan kast etmek anlamı taşıyacaktır. “Ülkenin ekonomik durumunun uygun olmadığı için imkanlar ölçüsünde en iyisinin verileceği/verildiği” söylemleri, bunların televizyonlardan/gazetelerden her yolla bas bas yayınlanması ise ruh sağlığımıza bir saldırıdır.
Sendikalar, siyasi partiler ve adil bölüşümden yana kim varsa asgari ücreti sokağa çıkarak kararlaştırmalı, ihtiyacı karşılamayacak artışlara karşı cevabı muhataplarına sokakta halkla vermelidir.
Bugünden başlayarak masalara oturanları, yanı sıra müdahil olacak Cumhurbaşkanından bakanlarına milletvekillerine kadar mevcut asgari ücretin günlük karşılığıyla her gün yaşamaya ve o masada o ücretle geçinmeye çalışırken asgari ücret hakkında karar vermeye davet ediyoruz. Sendikaları bütün toplumu bu gerçekle yüzleştirmeye ve tutum almak için çaba harcamaya çağırıyoruz.
Merkez Yönetim Kurulu