Açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Ekim ayı enflasyonu Eylül ayına göre %2.67, önceki yılın aynı ayına göre yani yıllık %25.24, bir önceki yılın Aralık ayına göre ise %22.56 artmıştır.
Hatırlanacağı üzere Eylül ayı enflasyonunun %6.3 çıkması üzerine TÜİK’in enflasyonu hesaplayan biriminin başında bulunan başkan yardımcısı görevden alınmış, yerine Hazine ve Maliye Bakanı’nın Enerji Bakanlığı döneminde birlikte çalıştığı Enerji Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdür Yardımcısı göreve getirilmiştir. TÜİK tarafından bugün açıklanan veriler, söz konusu görev değişikliğinin, hemen ayın başında doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar başta olmak üzere zam furyasının sürdüğü koşullarda etkili olduğunu göstermektedir.
Öte yandan bilindiği üzere 9 Ekim’de Hazine ve Maliye Bakanı tarafından “Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı” açıklanmıştır. Söz konusu programdan iş dünyasına KDV iadelerinin hızlandırılması, kredilerin yeniden yapılandırılması gibi müjdeler verilirken vatandaşın payına enflasyon sepetindeki gıda ürünlerini kapsayan %10 indirim kampanyası düşmüştür.
Konfederasyonumuz iğneden ipliğe tüm temel tüketim maddelerine, temel girdiler olan elektrik ve doğalgaza ardı ardına yapılan zamlarla yaşanan gerçek enflasyonun %50’leri aştığı koşullarda 80 gün süreli, %10 indirim kampanyasının çözüm olmayacağına en başından beri dikkat çekmektedir. Nitekim TÜİK’teki görev değişikliğine ve %10 indirim kampanyasına rağmen gıda enflasyonu aylık %3.22, yıllık ise %29.26 artış göstermiştir.
Durum 2002 Yılından Da Vahim!
Bugün kamuoyunun önemli bir bölümü sadece Tüketici Enflasyonuna (TÜFE) yoğunlaştığı için Üretici Enflasyonundaki artış gözden kaçırılmaktadır. Oysa bugün açıklanan verilere göre Üretici Enflasyonu (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 45,01 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılından itibaren açıklanmaya başlanan Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksine (YD-ÜFE) göre ise durum çok daha vahimdir. TÜİK tarafından her ayın yirmisinde açıklanan YD-ÜFE verilerine göre Eylül 2018 itibari ile yıllık YD-ÜFE %75,04’e çıkmıştır.
Bu açıdan bakıldığında sadece Tüketici Enflasyonu verilerine bakarak “son 15 yılın en yüksek enflasyon rakamları ile karşı karşıyayız” demenin eksik bir değerlendirme olduğu açıktır. Çünkü 2002 yılı Tüketici Enflasyonu (TÜFE) %29.7 iken Üretici Enflasyonu (ÜFE) % 30.8 olarak gerçekleşmiştir. Bugün ise TÜFE ve Yİ-ÜFE arasında tam 20 puanlık fark oluşmuştur. Üretici enflasyonundaki bu rekor artış maliyeti artan üreticinin bunu kaçınılmaz olarak tüketiciye yansıtacağını dolayısıyla Tüketici Enflasyonunun önümüzdeki aylarda artmaya devam edeceğini göstermektedir. Dolayısıyla mevcut durumun aslında 2002 yılında daha vahim olduğunu açıktır.
Temmuz Ayı Maaş Artışı %3.5, 4 Aylık enflasyon %12,26 – Toplu Sözleşme Hükümsüzdür!
Bugün açıklanan TÜİK verileri ücretli tüm kesimler gibi 5 Milyon kamu emekçisi ve emeklisinin de kayıplarının gittikçe arttığını ispatlamaktadır. Bilindiği üzere 2017 yılında adına ‘toplu sözleşmeye’ dilimizin varmadığı mutabakatta; gelir vergisi adaletsizliği, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması gibi yıllardır yaşadığımız temel hiçbir sorunumuza çözüm getirilmediği gibi maaş artışlarımızda da hedeflenen enflasyon rakamları temel alınmıştır.
Buna göre maaşlarımızda 2018 yılının ilk altı aylık dönemi için %4, ikinci altı aylık dönemi için %3.5, 2019 yılının ilk altı aylık dönemi için %4 ikinci altı aylık dönemi için %5 artış yapılması kararlaştırılmıştır.
Oysa aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere son dört ayın enflasyonu %12.26 olarak gerçekleşmiştir.
Bu durumda 2017 yılı toplu sözleşmesine göre; 2018 yılının ikinci altı aylık dönemi için Temmuz ayında maaşlarında %3.5 artış yapılan beş milyon kamu emekçisi ve emeklisi için %8.76 oranında bir enflasyon farkı doğmuştur.
Yukarıdaki tabloya ek olarak, daha önce defalarca altını çizdiğimiz üzere hem iki ay önce açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) hem de beş gün önce açıklanan Merkez Bankası enflasyon tahmini söz konusu 2017 yılında imzalanan mutabakatın hükümsüz hale geldiğini ispatlamaktadır.
YEP’e göre 2018 yılı enflasyon hedefi %20,8, 2019 yılı enflasyon hedefi ise %15,9’dur. Merkez Bankası ise enflasyon hedefini bugüne kadar tam dört kez değiştirmek zorunda kalmıştır. Merkez Bankası daha üç ay önce, 31 Temmuz 2018 tarihinde, %13,4 olarak açıkladığı yıl sonu enflasyon beklentisini 31 Ekim’de yapılan açıklama ile %23,5’e yükseltmiştir. Bugün açıklanan verilere göre daha yılın bitimine iki ay varken yıllık enflasyonun %25.24’e çıkması söz konusu hedeflerin tutturulmasını da şimdiden imkansız hale getirmiştir.
Dolayısıyla altını tekrar kalın çizgilerle çiziyoruz. 2017 yılında imzalanan ‘Toplu Sözleşme’ hükmünü yitirmiştir. Maaş artışı hedeflenen enflasyona göre yapılan beş milyon kamu emekçisinin ve emeklisinin gerçekleşen enflasyonla ezilmesine artık son verilmelidir. Maaşlarımızın yaşanan gerçek enflasyona değil, her türlü Ali Cengiz oyununa başvurulan TÜİK enflasyonuna endekslenmesi sonucunda yıllardır kaybediyoruz.
Yıllardır yaşadığımız kayıplarımızın giderilmesi için:
- Çoktan hükmünü yitiren 2017 yılı toplu sözleşmesi derhal yenilenmelidir.
- Maaşlarımızda hedeflenen enflasyon oranında değil, yaşanan gerçek enflasyon oranında, satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak artış yapılmalıdır.
- Elektrik, doğalgaz, su, akaryakıt, ekmek, toplu taşıma gibi temel ihtiyaçlara yapılan zamlar geri alınmalı, söz konusu temel ihtiyaçlara zam yapılmamalıdır.
- Tüm yükü emekçilerin sırtına yıkan vergi adaletsizliğine son verilmelidir.
- Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam tipine ve esnek çalışma, performans gibi güvencesiz istihdam uygulamasına, kariyer ve liyakatı yok edip torpilin kapısını sonuna kadar açan mülakat, sözlü sınav ve güvenlik araştırması-arşiv kaydına son verilmeli, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmalıdır.
KESK olarak, tüm kamu emekçilerini, bir kez daha, insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve güvenceli çalışma için taleplerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.