24 Kasım 2017 tarihinde TTB Genel Merkezi’nde Nuriye ve Semih başta olmak üzere bütün ihraçların işe iadesinin sağlanması, Nuriye ve Semih’in yaşam haklarının korunması talepleriyle DİSK, TMMOB ve TTB ile ortak basın toplantısı yaptığımız ve MEB önünde 24 Kasım’a ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdiğimiz bir günde KESK Genel Merkezi’ne gelen bir grup, ültimatom şeklinde bir listeyi KESK MYK’sına vererek, “bu listeyi yerine getirmediğiniz sürece buradan çıkmayacağız” diyerek toplantı salonunda geceli-gündüzlü oturma eylemine başlamıştır. Söz konusu grup, KESK içerisindeki sendikal anlayışlardan birinin üyeleriyle bu eyleme başlamışken, ilerleyen dönemlerde üyemiz olmayanlar, lise ve üniversite öğrencileri, emekliler de olmak üzere eylemi sürdürmüştür.
Çeşitli kereler yapılan görüşmeler sonuç vermemiş, bu anlayış dayatmacı tutumunu sürdürmüş, KESK ve bağlı iş kollarımızın yaptığı eylemleri, etkinlikleri, dayanışmayı hiçe saymış, kendi anlayışları ve istekleri doğrultusunda yapılanlar dışında hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerini söylemişlerdir. Nuriye ve Semih’in başvurusunun öncelikli değerlendirilmesi için TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Kamu Denetçiliği ile çeşitli görüşmeler yapılmış, örgütümüzün tamamına Nuriye ve Semih’in de yargılandığı davada dayanışma göstermek için eylem, etkinlikler düzenlenmesi yönünde yazılar yazılmış, bu eylem ve etkinlikler sonucu birçok üyemiz de ceza almış veya hakkında cezai soruşturma başlatılmıştır. Hiçbir şey yapmayan (!) Konfederasyonun üyelerine, KESK’in eylem kararları sonucu cezalar verilmiş olması, ödenen bedelin değil, atılan adımların göstergesi olduğu için kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Konfederasyonumuz, emek ve meslek örgütleriyle düzenlediği 10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi mitinginde tarihin en kanlı katliamı ile karşı karşıya kalırken, üyeleri sürekli baskı ve zorbalık politikalarıyla sindirilmeye çalışılırken asla mücadeleden vazgeçmemiştir. Fakat söz konusu anlayış 10 Ekim’i gündemine dahi almadığı gibi, bu mücadeleyi görmezden gelmiştir. Ödediği bedeller, onlarca üyesinin tutuklanması, gözaltına alınması, 5000’e yakın üyesinin KHK listelerine adının yazılması, yöneticilerine açılan onlarca dava, iktidarının halen tüm araçlarıyla saldırması KESK’in iktidar tarafından nasıl hedef alındığını ortaya koymaktadır. Bu kişilerin yürüttüğü karalama kampanyası ve işbirlikçilik suçlamaları nedeniyle, tüm demokratik kamuoyunun yakından takip ettiği bu süreci bir kez daha hatırlatmak bile gereksizdir.
KESK’in yapıp ettiklerini sadece “Yüksel caddesine gelip gelmemekle” değerlendiren, saldırıya uğrayan KESK üyelerinin emeklerini ve mücadelesini görmezden gelen bu anlayış, KESK’in tüm illerde gerçekleştirdiği hiçbir eylem ve etkinliğine de katılmamıştır, kendi eylemini ve anlayışını KESK’e dayatmaya devam etmiştir. Eylem ve etkinliklerin hiçbir üyemizi birbirinin önüne koymadan, kapsayıcı bir şekilde ve bütünlüklü planlanması gereğine uygun adım atan konfederasyonumuzca, Danışma Meclisinde ve Genel Meclis’te üyelerimizin eleştiri ve önerileri doğrultusunda bir hat çizilmiştir. KESK’in özeleştiri ve hesap vereceği kurullar, bu kurullardır. Bu kurulları işlettiği, üyelerinin görüş ve önerileri doğrultusunda bir eylem ve etkinlik planı oluşturmaya çalıştığı, bir sendikal anlayışın dayatmacı tutumuna boyun eğmediği için KESK yöneticileri, bağlı iş kolu yöneticileri ve şube yöneticileri bu kişiler tarafından sosyal medyada defalarca hedef gösterilmiş, sendikalarımız itibarsızlaştırılmış, karalayan, iftiraya varan haberler yaptırılmıştır.
Bir seneye yaklaşan işgal süresince görüşmelerde dayatmacı tutum ve tehditler devam etmiş, KESK emekçilerine sözlü sataşmalar artmış, tuvaleti kullandığımız bile bahane edilerek gerginlik çıkarılmış, mutfak tamamen kullanılamaz hale getirilmiştir. Bu sataşmalar, KESK emekçilerinin sakinliğini koruyan tutumları nedeniyle şimdiye kadar bir gerilime dönüşmemiş, emekçilerimizin ve MYK’nın çalışma koşulları ortadan kaldırılmıştır.
Söz konusu anlayış, KESK Genel Merkezi’ni kendi faaliyetlerinin bürosu gibi kullanmaya başlamıştır. Söz konusu durum, bir sene içerisinde yapılan faaliyetlerle birlikte KESK’e bağlı iş kollarıyla bilgi olarak paylaşılmış, 16-17-18 Şubat tarihlerinde yapılan KESK Genel Meclisi’nde bu tarzın ve dayatmaların kabul edilemeyeceğine dair bir karar alınmıştır. KESK Yürütme Kurulu kendinden menkul bir kararla bu oturma eylemine tutum almış değildir; bu tutum örgütümüzün kararının uygulanmasıdır.
KESK, tüzüğünde ifade edilen karar mekanizmaları dışında hiçbir dayatmayı kabul etmeyecektir. KESK Genel Merkezi’nin bir anlayışın çalışma ofisine dönüştürülmesi ise asla kabul edilemez. Bununla birlikte KESK bu sorunu her zaman kendi iç mekanizmaları ile çözmeyi ilke olarak kabul etmiş, bu doğrultuda görüşmeler yapmış, bugün de bu ilke doğrultusunda bu anlayıştan kişilerin olmadığı bir esnada eşyalarını zarar gelmemesi için özenle toplayarak çıkarmıştır. Bu işgalin bir senedir sürüyor olması, eşyaların zarar gelmeksizin özenle ve bu kişilerin olmadığı bir zamanda toplanmış olması şiddetten kaçınmak için harcanan çabaların kendi başına göstergesidir. KESK bu tutumu sergilerken, sabah saatlerinde üye dahi olmayan bir kişi tarafından kapısı kırılmak istenmiştir.
Kendi sorununu kendi içerisinde çözmeyi önüne koymuş olan konfederasyonumuz tarafından polisin çağrılması ise asla söz konusu olmamıştır. Bu kişiler KESK’in kapısında canlı yayın yaparak durumu herkese açık olan sosyal medya hesaplarından paylaşmıştır. Sosyal medya hesaplarının çok yakından takip edildiği, birçok insana paylaşımlarından dolayı ceza verildiği düşünüldüğünde polisin bu durumdan haberdar olmasının birçok kaynağı olabilir. KESK’in şikayeti üzerine polis gelmiş olsaydı, mutlaka tutanak tutularak işlem yapılması gerekirdi. Kapımız kırılmaya çalışılırken dahi sükunetimizi korumuş olmamız bu konudaki tavrımızı da açıkça ortaya koymaktadır. Kamuoyunu yanıltmaya çalışan bu ifadeler, konfederasyonumuzu karalamaya hizmet etmektedir ve açıkça iftiradır.
KESK Merkez Yürütme Kurulu, bağlı iş kollarımızın yürütme kurulu üyeleri ve şubelerden üyelerimizle birlikte genel merkezden dışarı çıkmak istediğimiz anda kapıda bekleyen, aralarında üyemiz olmayanların da bulunduğu bir grup, çıkışımızı engellemek ve işgali sürdürmek için gerilim yaratmıştır. Bu gerilim esnasında bütün üyelerimiz büyük bir sorumlulukla davranmış, hiçbir şekilde darp etme söz konusu olmamış, özellikle de kadınlara yönelik en ufak bir şiddet girişimi yaşanmamıştır. Aksine kadın çalışanlarımız ve yöneticilerimiz sözlü, fiziksel şiddete maruz kalmıştır. İlerleyen günlerde gerek kapımızın kırılması girişimlerine ilişkin görüntüler gerekse de “tekme-tokat dövme” iddialarının gerçekliği yansıtmadığına ilişkin görüntüler kamuoyunun bilgisine sunulacaktır.
Yalan-yanlış ifadelerle KESK ve bağlı iş kolu yöneticilerini sosyal medya hesaplarında resimlerini yayınlamak suretiyle hedef gösterenler, bin bir hakaret yağdıranlar, iftira atanlar yöneticilerimize yönelecek her saldırının da yegane sorumlusu olacaktır.
KESK’in, ekonomik krizin faturasının emekçilere ödetilmek istendiği bir dönemde bu faturayı kabul etmeyerek karar organlarının aldığı kararlar doğrultusunda, ek zam talebiyle tüm Türkiye’de sokakta olduğu bir günde KESK’i teslimiyetle suçlamak asla anlaşılabilir değildir. KESK kendi ilkeleri, tüzüğü ve hukuku doğrultusunda davranmaya kararlıkla devam edecektir.
KESK Merkez Yürütme Kurulu