Kuralları tek adam tarafından belirlenen bir seçim sürecinin sonunda 24 Haziran akşamı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını ilan etmesi ve AKP-MHP ittifakının Meclis çoğunluğunu kazanması ile sonuçlandı.
Bu sonuçlarla birlikte ülkemizde yeni bir döneminin; otoriter, tekçi, çatışmacı, emek ve halk düşmanı politikaların artarak devam edeceği bir dönemin başlayacağını söylemek abartı olmayacaktır.
OHAL ve KHK’larla emekçilerin ihraç edildiği, muhalif basın yayın kuruluşlarının kapatıldığı, milletvekillerinden, gazetecilere, belediye başkanlarından sanatçılara kadar karşı çıkan herkesin cezaevlerine konulduğu, grevlerin yasaklandığı, sokakların emekçilere kapatıldığı, en ufak bir demokratik hakkın kullanımında baskı ve şiddete maruz kalındığı bir ortamda yapılan seçimler emekçilerin nezdinde meşru değildir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve AKP’ye saatlerce yer veren basın yayın kuruluşlarının diğer adaylara sınırlı yer vermesi, devletin bütün olanaklarının Erdoğan’ın lehine kullanılması, muhalefetin yürüttüğü seçim çalışmalarına iktidar taraftarlarının saldırması ve can kaybıyla yaşanan sonuçlar da göz önüne alındığında 24 Haziran seçimleri demokratik bir ortamda adil koşullarda gerçekleşmemiştir.
Tüm bu faşizan uygulamalara rağmen ülkenin dört bir yanında yapılan mitinglerde, toplantı ve gösterilerde emek, barış ve demokrasi talepleri için alanları dolduran emekçiler bu sonuçlara boyun eğmeyecek, talepleri için mücadeleye devam edecektir.
Ülkemizin içerisinde olduğu kriz (ekonomik, siyasal ve toplumsal) seçimle birlikte ortadan kalkmadı sadece biraz zamana yayılmış oldu. Enflasyon, hayat pahalılığı, döviz kuru, cari açık, işsizlik, gelir bölüşümü adaletsizliği ve yoksulluk gibi ekonomik göstergelerdeki kötüleşme v.b. nedenlerle açığa çıkacak olan bu krizin faturasının önümüzdeki dönem biz emekçilere kesilmek isteneceğini çok iyi biliyoruz. TÜSİAD’ın hemen seçimin ardından yaptığı açıklamalar da vakit kaybetmeden “uzlaşma” adı altında sermayenin çıkarına olan politikaların dayatılmak istendiğini göstermektedir. Bizler de SES olarak bu bilinçle önümüzdeki dönem çalışmalarımızı büyüterek devam edeceğiz ve krizin faturasının emekçilere, halka kesilmesine izin vermeyeceğiz.
Sağlığın ve sosyal hizmetlerin piyasalaştırılması, sağlık ve sosyal hizmet sunumunda gerici dinci politikaların yaygınlaşması, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin iş güvencesinden yoksun, düşük ücretle esnek ve kuralsız çalıştırılması, halkın taleplerinin değil de tek adamın hayallerinin gerçekleştirilmeye çalışılması gibi politikaların devam edeceği önümüzdeki dönem de halkın sağlığı için, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin geleceği için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Önümüzdeki dönem ülkedeki rejim değişikliği ve tek adam diktatörlüğüne karşı emekçilerin hak ve çıkarları için, demokrasi için, barış ve özgürlük için mücadelemizi en geniş birliktelikle yürütmekten başka bir yol bulunmamaktadır. Seçim sürecinde yakalanan tabandaki demokrasi güçlerinin birlikteliği büyütülmelidir. İktidarın baskısına karşı ancak birleşik mücadele ile kazanılacağı bilinci ile hareket edilmesi için sağlık ve sosyal hizmet emekçileri de elinden gelen çabayı gösterecek ve emeğin iktidarını kurana kadar mücadelemizi devam ettireceğiz.
Mutlaka kazanacağız…