Uzun yıllardır ağır iş yükü ve düşük ücretler ile çalıştırılan sağlık ve sosyal hizmet emekçileri son yıllarda pandemi ve depremin de tüm yükünü çekerek iyice yıpranmaya, sağlıklarından olmaya başladılar. Bu yetmezmiş gibi özellikle de sağlık sisteminin sonucu olan hasta ve hasta yakınlarının şiddeti, idarecilerin mobbingi, siyasetçilerin uygulamaları sonucu gelişen siyasal şiddet gibi şiddetin her türü ile karşılaşmaktadırlar.
Kamu emekçileri içinde en düşük temel ücretlere sahip işkolumuz emekçileri gelirlerini biraz arttırmak için yıllık izin, bayram, hafta sonu tatili gibi izinlerinden ve dinlenme haklarından feragat ederek fazla mesaiye ve nöbet tutmaya zorlanmaktadır. Zaten zor olan çalışma koşullarına rağmen çalışma koşulları daha da ağır olan, sırf teşvik ödemeleri üç beş kuruş fazla olan yoğun bakım, acil gibi öncelikli servislerde çalışmak için bile torpil aramaya başlar hale gelmişlerdir.
Son yıllarda artan sağlıkçı intiharları, yurtdışına göç etme durumları; emekçilere işyerlerinde yaşatılanlar ve ekonomik koşullardan bağımsız değerlendirilemez.
Seçim öncesi vaat edilen en düşük memur maaşı 22 bin olacak söylemi 15 Temmuz maaş zamları olarak uygulansa bile hiçbir derdimize derman olmayacaktır. Türk İş Mayıs ayı verilerine göre 4 kişilik bir haneye gıda ve temel harcamaları için 33.750 TL girmesi gerekmektedir. Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 13.500 TL ye ulaşmıştır. Bu rakamlarda bireylerin kendini sosyal ve kültürel alanda geliştirmesi için, yılda bir sefer bile olsa tatil yapma olanakları yer almamaktadır. En önemlisi de bu paket içinde artan kira fiyatları da yeterince yansıtılmamıştır. Artık bir maaş birçok ilde sadece bir kiraya ya zor yetmekte ya da kira ücretinin bile altında kalmaktadır.
Bugün tüm koşullar mevcut ücret rejiminin değişmek zorunda olduğunu göstermektedir. Bizim istediğimiz ücret rejiminde; hiçbir haneye yoksulluk sınırı altında temel ücret girmemeli, çalışırken ve emeklilikte insanca yaşam koşulları için işkolumuzdaki en düşük ücreti alan çalışanın temel ücreti Temmuz 15 maaşı en az 3 asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir. Bunun üzerine yapılan işin riski ve niteliği, eğitim durumu, hizmet yılı gibi kriterler eklenerek giydirilmiş ücret belirlenmelidir. Bu temel ücret modeli yardımcı hizmetler sınıfı, idari hizmetler sınıfı, sağlık hizmetleri sınıfı ve her meslek için ayrı ayrı belirlenmelidir. Yani hizmetliden profesörüne kadar temel ücretler net bir kritere bağlanmalı ve üstüne yukarıda yazdığımız kriterler ile giydirilmiş ücretler belirlenmelidir. Tüm ücretler emekliliğe yansıtılmalıdır.
Temel ücret dışındaki sabitleme dışında temel ücret artışına yönelik tartışmalar, özlük hakları, sosyal haklar, demokratik hakların tamamı TİS masasında belirlenmelidir. 4688 sayılı sendika yasası GREV’li ve özgür pazarlığı içerecek tarzda değiştirilmelidir. 6 dönem (12 yıl) boyunca yetkilendirilmiş sendika ve ortağı sarı sendika sürekli hükümet ile anlaşma yapmakta ve emekçileri sefalet ücretlerine teslim etmektedir. Konfederasyonumuz KESK ve bağlı işkollarının mücadelesi olmaz ise azda olsa hükümetin aralarda bahşettiği ücret artışları dahi olmayacaktı.
Oysa biz sendikal örgütlenmenin en önemli kazanımının Toplu İş Sözleşmesi (TİS) olduğunu biliyoruz. Bu sendikalar yüzünden TİS’te anlamsız bir hale gelmiştir. TİS’ler satış sözleşmelerine döndüğü yetmezmiş gibi iktidar her seferinde tek taraflı ücret belirlemeleri ile TİS masasını da özellikle anlamsız hale getirmektedir.
Bu nedenler ile 2024-2025 yıllarını kapsayacak ve Ağustos ayında başlayan TİS sürecine giderken GREV’li toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkını güvence altına alacak bir sendika yasasını öne çıkaran yaklaşımı da esas alacağız.
Tüm iş kolu emekçilerini bu talepler etrafında birlikte örgütlenmeye ve mücadeleye davet ediyoruz. 24.06.2023
MERKEZ YÖNETİM KURULU