Sosyal hizmet alanı, gerek neoliberal dönüşümün en acımasız etkilerini yaşadığımız ekonomik kriz ortamında ve gerekse de pandemi süresince artan yoksulluk koşullarında, giderek sorunlu bir alan haline gelmiştir. Sosyal hizmet alanı iktidarın himmetçi politikasıyla siyasal olarak kendini yeniden var etmeye çalıştığı bir alana dönüşmüş, sosyal dayanışma ihtiyacı içinde olan geniş kesimleri bir “hayırseverlik” konusu olarak algılama tavrı meseleyi iyice içinden çıkılmaz hale getirmiştir.

Neoliberal dönüşümle beraber dünya genelinde yaşanan COVİD- 19 pandemisinin yarattığı kriz Ülkede sosyal ve ekonomik hakların hızla budanmasını gündeme getirmiş, uzun vadeli çözümler gerektiren sorunlara gündelik reflekslerle ve siyasal manipülasyona açık yanıtlar üretilmeye çalışılmıştır. Sonuç ise, muazzam bir yoksulluk ve yoksunluk. Temel ihtiyaçların karşılanması adına uzayan kuyruklar, artan intiharlar ve her alanda artan şiddet bunun en önemli göstergeleridir.

Siyasal iktidarın; yaklaşık 20 yıldır yaşam standartlarını hızla düşürüp yoksullaştırdığı halk kitlelerini kendine bağımlı hale getirerek ürettiği sosyal politika anlayışının günümüz koşullarında iflas ettiğini gördük, görüyoruz. Benimsenen bu yaklaşımın; toplumun tüm üyelerine yeterli bir gelir ve yaşam standardının sağlanması, uygun çalışma koşullarının sağlanarak çalışanların emeğinin korunması, gelir adaletinin, sosyal güvenliğin ve nihayetinde sosyal adaletin sağlanması, bireylerin mesleki, fizyolojik, psikolojik ve sosyoekonomik risklerden korunması gibi sosyal devlet ilkesiyle uzaktan yakından alakası bulunmamaktadır.

Yine günümüzde, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, LGBTİ+, mülteci, yoksul, hapishanedeki mahkûm başta olmak üzere hakları elinden alınan veya hakları daha fazla korunmaya ihtiyacı olan insanlar, insan hakları çiğnendiği ya da insan haklarının gerekleri yerine getirilmediği için daha fazla psikososyal sorunlarla karşı karşıya kalmakta, yalnızlaşmakta ve çaresiz hale gelmektedir. Bu çerçevede her geçen gün insanın insan olmaktan kaynaklı sahip olduğu hakları korumaya ve bu hakları geliştirmeye daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır.

Siyasal iktidar;  Kamu personel/ücret rejiminde izlediği kuralsız, keyfi tutuma ek olarak giderek artan ve derinleşen sosyal sorunlara gerçekçi sosyal politika geliştirmeyerek, yeterli kaynak ayırmayarak, biz sosyal hizmet emekçilerinin emek sömürüsünü artırdığı gibi insan haklarına aykırı bir çalışma düzeni de yaratmıştır.  Yaratılan bu düzen, biz sosyal hizmet emekçilerinin çalışma koşullarını tahrip ederek onarılması güç yaralar açmıştır. Gelinen aşamada;

* Liyakatsiz atamalarla siyasi kadrolaşma yaratılarak, sosyal hizmet kuruluşlarına doldurulan niteliksiz ve ehliyetsiz kadrolarla hizmetin niteliği zarar görmüştür.

* Kuruluşlarda çalışan sayısının azalması, güvencesiz ve asgari ücretli personel istihdamının yaygınlaşması ile mesleğin bilgi, beceri ve değer temelinden uzaklaşmasına sebep olunmuştur.

* Çalışan sayısının azlığı,  iş yükünü arttırmış. Emekçiler uzun sürelerle ve çok yoğun iş yükü altında ağır koşullarda yıpranarak çalışmaktadır.

* Siyasal kadrolaşma, mobbingi ve ayrımcılığı artırarak çalışma barışını ve huzurunu bozmuştur.

* Özellikle pandemi süresince, sağlıksız çalışma koşulları giderek görünür hale gelmiştir. İş yerlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği yok sayılmıştır.

* Geçici ve değişimden uzak sosyal politikalar, emekçilerin kendilerini değersiz ve ümitsiz hissetmesine sebep olmuştur.

* Artan sosyal destek talepleri, kuruluşlara başvuruları artırmış ve arkasından kaynak yoksunluğu nedeniyle taleplerin karşılanamaması sorunu gelişerek, bu durum emekçilere yönelik şiddetin de artmasına sebep olmuştur.

* Çalışanların görev tanımlarına ilişkin düzenlemelerle ve mevzuat değişiklikleriyle her çalışan her işi yapar hale gelmiştir.

* Ücret rejimindeki uygulamalar emekçiler arasındaki eşitliği bozmuştur. Alanda, farklı statülerde ve farklı koşullarda çalışma söz konusudur. Sosyal hizmet emekçileri, ne yaptıkları işin karşılığı olacak,  ne de insanca yaşamayı sağlayacak ücret alamamaktadır.

Biz Sosyal Hizmet Emekçileri olarak;

Sosyal hizmetin bireyin iyilik halinin sağlanmasını, insan haklarının korunmasını, sosyal değişimi ve bu bağlamda ortak sorumlulukların desteklenmesini esas alan bir meslek ve disiplin olduğu bilinciyle alana dair taleplerimizi şöyle sıralıyoruz.

 

# Küresel salgın ve ekonomik kriz süresince yoksullaşan kitlelere yönelik sosyal politika yaklaşımının kurumsal bakış açısıyla hayata geçirilmesini;

# Kolektif ve sosyal haklar olan Sosyal Güvenlik ve Sosyal Hizmet haklarının korunması ve geliştirilmesini ve pek çok toplum kesiminin güvencesizleştirilmesinin önüne geçilmesini;

# Sosyal hizmetin, hak temelli ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınmasını;

# Sosyal Hizmet sunanların ve bu hizmetlerden yararlananların güvence altına alınmasını;

# Kuruluşlarda yeterli ve nitelikli personel bulundurulmasını;

# Atamalarda eşit ve etik kurallara uygun, güvenceli ve tam zamanlı istihdam yapılmasını, ASDEP uygulanmasından vazgeçilmesini,

# İşyerlerinde şiddet, mobbing ve angarya çalışmanın son bulmasını;

# Ücret uygulamalarındaki eşitsizliğin giderilmesini;  Sosyal Hizmet Emekçilerinin ekonomik ve özlük haklarının düzeltilmesini, insanca yaşayacak ücret sağlanmasını, ek ödemelerin artırılması ve emekliliğe yansıtılmasını;

# Yaşanan personel eksikliği sebebiyle artan iş yüküyle, ağır koşullarda ve yıpranarak çalışmak durumunda bırakılan emekçilere yıpranma payı ve fiili hizmet zammı verilmesini;

# Görev tanımlarının gerçekçi yapılmasını, etik uygulamalara engel oluşturan yönetsel sorunların çözülmesini, çalışanların keyfi ve görevleri olmayan işlerde çalıştırılmamasını;

# Kurumdaki siyasi kadrolaşmaya, baskı, sürgün, ihraç ve açığa almalara son verilmesini;

# Çalışanların mesleki çalışmalarına müdahale edilmemesini, baskıların kaldırılmasını;

# Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat gibi usulsüz işletilen uygulamalara derhal son verilmesini;

# Sosyal hizmet emekçilerinin tamamına eşit ücretsiz, nitelikli ve anadilinde hizmet sunan kreşler açılmasını;

# Sosyal hizmet emekçilerinin sosyal incelemeler ve evde hizmet verilmesi gereken durumlar başta olmak üzere, iş sağlığı ve güvenliklerinin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınmasını istiyor, Dünya Sosyal Hizmet Gününüzü kutluyor ve

HERKES İÇİN EŞİT, ÜCRETSİZ, NİTELİKLİ VE ANADİLİNDE SOSYAL HİZMETİN MÜMKÜN OLDUĞUNA İNANIYORUZ. 15.03.2022

Merkez Yönetim Kurulu

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]