KESK bugün saat 11.00’da Tüm Bel-Sen toplantı salonunda gerçekleştirdiği basın toplantısıyla ‘Yoksulluk Araştırması Raporu’nu ve kamu emekçileri ile emeklilerine yönelik dün açıklanan zam oranlarına ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.
KESK’e bağlı sendikaların MYK üyelerinin de katıldığı toplantıda basın açıklaması KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil’in, rapor ise KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik’in sunumuyla gerçekleşti.
İlgili rapor , Sunum, Basın Açıklaması Metni ve broşür için tıklayınız
Kamu Emekçilerinin Yoksullaşması Araştırmamız Rakamların Yalan, Yoksulluğun Gerçek Olduğunu Teyit Etmiştir!
“Kamu Emekçilerinin Yoksullaşması Araştırması” adlı araştırmamızı sizlerin aracılığıyla kamuoyu ile paylaşmak üzere bir aradayız.
Ancak sizlerin de takip ettiği üzere Ankara’nın ayazlı kış günlerinde sıcak gelişmeler yaşıyoruz. Dolayısıyla izninizle önce söz konusu sıcak gelişmelere ilişkin görüşlerimizi paylaşıp ardından “Kamu Emekçilerinin Yoksullaşması Araştırması” nın sonuçlarını özetlemeye çalışacağız.
Dün TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarından sonra toplanan kabineden altı milyon kamu emekçisine ve emeklisine ek zam, refah payı adı altında çıka çıka yüzde 2,5 sadaka artışı çıkmıştır.
Kabineden çıkan karar kur-faiz kıskacında “faiz sebep enflasyon sonuç” inadıyla her geçen gün daha fazla yoksullaştırılan, sefalete sürüklenen kamu emekçilerinde ve emekliklerinde büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.
%2,5’luk sadaka zammı iktidarın tüm çalışanları asgari ücret seviyesinde maaş ve ücretlere talim eder hale dönüştürmeye dayalı “yeni” ekonomik modelini, kölelik düzenini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Ortada büyük bir aldatmaca vardır. Ocak ayında yapılacak olan %5’lik “toplu sözleşme” zammı yüzde %7,5’a çıkarılarak yapılan %2,5’luk artışın refah payı, ek zam olarak gösterilmektedir. Oysa yapılan sadece mevcut ekonomik koşullarda 2022’nin ilk altı ayında ortaya çıkması kaçınılmaz olan enflasyon farkının öne çekilmesinden ibarettir.
Aylardır hayat pahalılığı karşısında gittikçe buharlaşan maaşlarına ek zam yapılmasını talep eden kamu emekçileri ve emeklilerle açıkça dalga geçmekten ibaret bu dayatmayı kabul etmek mümkün değildir.
Değerli Basın Emekçileri,
Bugün bizlerle dalga geçilen sadaka zammı ile ortaya çıkan tablo sadece iktidarın değil, yandaş sendikacılığın da eseridir.
Her seferinde TÜİK rakamlarına endekslenmiş mutabakatlara imza atanlar, talep ettikleri rakamın üçte birine imza atıp hiç sıkılmadan “bütçeden hakkımızı, refahtan payımızı aldık” diyenler bu karanlık tablonun ortaya çıkmasında en az iktidar kadar suçludur.
Aylardır kamu emekçilerini ek zam konusunda hükümetle ek protokol yapacağız diye oyalayan, “ek zam şart oldu” diyen ama bir türlü rakam telaffuz etmeyen, ek zam arayışını saray koridorlarında sürdüren güdümlü, icazet sendikacılığı iflas etmiştir.
Geldiğimiz noktada ek protokol de, ek zam da yalan olmuştur. Haftalardır devam eden bu oyalama sürecinde zam yağmuru zam kasırgasına dönüşmüş, 2022-2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem “toplu sözleşme” henüz yürürlüğe girmeden hükümsüz hale gelmiştir.
Hatırlarsanız, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından dört gün önce yapılan açıklamada “kurdaki dengesiz yükselişi ortadan kaldırdığımız için normalleşme bekliyoruz” denilmiştir.
Anlaşılan o ki normalleşmenin ilk adımı yılbaşı gecesi atılmıştır. Kışın bastırdığı koşullarda elektrik fiyatlarına %52 ile %127 arasında, doğalgaz fiyatlarına meskende %25, sanayide %50, vergi, resim ve harçlara %36, köprü ücretlerine %25 zam yapılmıştır.
İkinci adım ise dün bizlere dayatılmak istenen %2,5’luk sadaka zammı ile atılmıştır. Buradan altını çiziyoruz. BUNUN ADI NORMALLEŞME, EK ZAM DEĞİL, EK ZULÜMDÜR.
İktidarın “asgari ücretliyi işçiyi, memuru, emekliyi enflasyona ezdirmedik’ nutukları hepimizi bıktırmıştır.
Buna rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı dün açıklanan %2,5’luk sadaka zammından sonra bile sosyal medyadan “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzün arkasındayız” paylaşımı yapmıştır.
Buradan sayın Bakan’a soruyoruz. Bizi hangi enflasyona ezdirmediniz? Yıllardır TÜİK vasıtası ile açıklanan sahte rakamlara mı? Yoksa her gün iliğimize kadar yaşadığımız gerçek hayat pahalılığına mı?
Bizi hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK’in pembe tablosundan yansıyan yıllık %30 enflasyona mı? Yoksa bağımsız iktisatçıların yüzde 82,81olarak açıkladığı enflasyona mı?
Bizi hangi enflasyona ezdirmediniz? TÜİK’in sanal rakamlarına mı yoksa temel gıda ürünlerinde artışın %70’i aştığı, açlık ve yoksulluk sınırının bir yılda yüzde 55 arttığı hayatın enflasyonuna mı?
Bırakın artık halkla, emekçilerle alay etmeyi. Yıllardır yoksullaştırdığınız halkın, emekçilerin yaşanan gerçek hayat pahalılığı altında ezilmek bir yana adeta pestili çıkmıştır.
Değerli Basın Emekçileri,
Bugün altı milyon kamu emekçisi ve emekli olarak önümüzde iki yol vardır. Ya ülkeyi yönetenlerin bizi kapı kulu olarak gören anlayışının ürünü dayatmaları, sadaka zamlarını kabul edip köşemize çekileceğiz. Ya da biz kapı kulu değil, emekçiyiz, hakkımız olanı istiyoruz diyerek ayağa kalkacağız.
Konfederasyonumuz KESK’in yolu her zaman ikinci tercihten geçmiştir. Öte yandan bu yolda rotamız en başından beri kamu emekçilerinin talepleri olmuştur. Dolayısıyla bugün de önemli olan kamu emekçilerinin genelinin, çoğunluğunun tercihidir.
Yeter artık, bize reva görülen bu sefalete karşı harekete geçme, tepkimizi ortaya koyma zamanıdır. Sırtımızı iktidarın icazetine, himmetine sığınmayı meslek edinenlere, yüzümüzü “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesinde hayat bulan gerçek sendikacılığa dönme zamanıdır.
Unutmayalım ki, hangi sendikanın üyesi olursa olsun ya da herhangi bir sendikanın üyesi olmasın hepimizin kaybettiği bu düzende kazanmanın tek yolu birleşmekten, haklarımız için omuz omuza mücadele etmekten geçmektedir.
Emeği ile geçinen tüm kesimlerin geleceğe ilişkin umutlarının karartılmak istendiği bu süreçte sendikaların, konfederasyonların, meslek örgütlerinin sorumluluğu çok daha artmıştır.
Kurulduğu günden bugüne hiç bir ayrım yapmaksızın tüm emekçilerin ortak mücadelesini örmeyi temel bir görev olarak gören konfederasyonumuz bu zorlu süreçte de bu temel görevin gereğini yerine getirmek için üzerine düşeni yapma kararlılığını sürdürmektedir.
Konfederasyonumuz bunun bir adımı olarak 22 Aralık 2021 tarihinde siyasi iktidarın “memur kolları” niteliğinde olan Memur Sen dışında kalan tüm işçi ve kamu emekçisi konfederasyonlarına, emek ve meslek örgütlerine bir davet mektubu göndermiştir. Söz konusu davetimizde, önümüzdeki dönemde emek ve meslek örgütleri olarak birlikte neler yapılabileceğimize dair görüş alış verişinde bulunmak üzere 27 Aralık 2021 Pazartesi günü konfederasyonumuz binasında yapılacak toplantıya katılım çağrısı yapılmıştır.
Basına “KESK’ten ortak mücadele çağrısı” olarak yansıyan çağrımıza DİSK, TMMOB ve TTB cevap vermiştir. Ancak diğer kamu emekçisi ve işçi konfederasyonları çağrımızı cevapsız bırakmıştır.
Tekrar altını çizecek olursak; gittikçe derinleşen kriz koşulları tüm emekçi kesimleri tehdit etmektedir. Bu nedenle konfederasyonumuzun emeğin en geniş kesimlerini bir araya getirmeye, ortak mücadeleyi örmeye yönelik çabaları önümüzdeki dönemde de sürecektir.
Değerli Basın Emekçileri,
Basın toplantımızın bu bölümünde “Kamu Emekçilerinin Yoksullaşması Araştırması” adlı araştırmamızın sonuçlarını özetlemeye çalışacağız.
Bilindiği üzere Türkiye’de kamu emekçilerinin ve kamu emekçileri gibi sabit ücretle çalışanların, enflasyon artışı ve kur şokları nedeniyle satın alma gücü yıllar itibariyle azalış göstermiştir. 2021 yılında TL’de yaşanan aşırı değersizleşmenin etkisi bir yandan devam ede gelen ekonomik buhran bir yandan kamu emekçilerinin reel satın alma gücüne darbe vurmuştur.
Ülke genelinde enflasyon, faiz, işsizlik oranları ve döviz kurları “çift haneli” iken kamu emekçilerine verilen zamlar enflasyon oranının altında ezilmiştir. 2010 yılından bu yana “enflasyon farkı” adı altında kamu emekçilerinin emekleri sömürülmektedir.
Ekonomik krizin sürekli hale gelmesi, enflasyon ve döviz şokları nedeniyle satın alma gücünün düşmesi ve bunlara karşı maaşların reel olarak artmaması nedeniyle kamu emekçileri yoksullaşmıştır.
Kamu emekçileri AKP hükümeti ve sendikası eliyle yoksullaştırılmaya devam etmektedir. 2022-2023 TİS sözleşmesi henüz yürürlüğe girmeden hükümsüz hale gelmiş bu nedenle “güdümlü sendikalar” algı çalışmalarına başlamıştır. Yürürlüğe girmeden anlamını yitiren ve kamu emekçisine “reel negatif zam” öneren TİS sözleşmesinin saray koridorlarında rötuş çalışmalarına katılmışlardır.
Neo-liberal politikaların özelleştirme siyaseti sonucunda tüm yurttaşlara müşteri gibi yaklaşılmaktadır. Bu süreçte kamu emekçilerinin sağlık, emeklilik, ikramiye ve diğer birçok özlük hakkı hükümet ve güdümlü/yandaş sendikacılık eliyle tırpanlanmıştır.
Geçmiş dönemlerde ülkenin “orta sınıfına” denk düşen bir geliri olan kamu emekçileri ağır bir geçim sıkıntısı ile mücadele etmekte, geçinmek amacıyla ek iş yapmakta ve yakınlarından destek almak zorunda kalmaktadır. Zamlar ve “AKP icadı olan katılım payları” tüm emekçileri yoksullaştırmıştır. AKP, sağlık güvencesi olan bir kamu emekçisinin bile sağlık harcamalarının olduğu bir düzen kurmuştur.
Neo-liberal siyasetin kamu emekçilerine yönelik diğer bir yoksullaştırma aracı ise borçlandırma şeklindedir. Kamu emekçilerinin çok önemli bir kesimi tüketim ihtiyaçlarını karşılamak, ev veya araba alabilmek ve diğer harcamalarını yapabilmek amacıyla çok uzun vadelerle borç yükü altına sokulmuştur.
Reel zam alamayan ve ücretinin çok önemli bir kesimini kredi-borç yüküne veren kamu emekçileri karın tokluğuna çalışır duruma düşürülmüştür.
En kıymetli zamanlarını borç yükü altında geçiren kamu emekçilerinin sosyal-kültürel yaşama katılma, tatile gitme ve benzeri etkinliklere katılma oranı gittikçe azalmaktadır.
Özellikle büyükşehirlerde yaşayan, tek maaşı olan, kiracı olan, öğrenci okutmaya çalışan ve ev içinde işsizleri, bakıma muhtaç hasta, engelli, yaşlı veya çocukları olan kamu çalışanlarının ağır bir yoksulluk içinde olduğu ve geçim sıkıntısı yaşadığı bilinmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Öte yandan kamuda güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşması birçok meslekte eşit işe eşit ücret ilkesinin ihlal edilmesine yol açmaktadır. Aynı işi, aynı işyerlerinde, aynı şekilde ve aynı sürede yapan kişiler arasında adaletsiz bir şekilde ücret ayrımı yapılmaktadır.
AKP iktidarının en temel politikalarından biri olan “Kamu emekçilerinin itibarsızlaştırma ve güvencesizleştirme” politikası yıllardır uygulanmaktadır. Güvencesizleştirmenin en tipik örneklerinden olan “ücretli-sözleşmeli-kadrolu-idareci öğretmen” ayrımının benzeri ayrımlar tüm kamuda yaygınlaşmıştır. Özellikle belediyeler, PTT ve kadrosuz çalışmanın yaygın olduğu diğer tüm kurumlarda eşit işe eşit ücret ilkesi gittikçe artan oranda ihlal edilmektedir.
İşsizlik fonundan finanse edilen “Toplum Yararına Program” adı altında yüz binlerce kişi güvencesiz şekillerde ve siyasi istismara maruz kalarak (kamuda işe alınma vaadiyle) asgari ücretle kamu kurumlarında çalıştırılmaktadır. MEB bünyesindeki usta öğreticiler, PTT bünyesindeki taşeron “dağıtıcılar” gibi birçok kurumda güvencesiz çalışan oranı her geçen dönem artmaktadır. Güvencesiz çalışma reel ücretlerin düşüş eğilimini hızlandırmaktadır.
Değerli Basın Emekçileri,
Konfederasyonumuz yaşanan derin yoksullaşma, sefalet koşulları ve güvencesizlik kuşatması altında yaşamını idame ettirmeye çalışan kamu emekçilerinin yoksulluk düzeyini araştırmak için günlük yaşam verileriyle, kendilerine sorarak bilimsel bir çalışma gerçekleştirmiştir.
18 Kasım-23 Aralık 2021 tarihleri arasında 3.225 kamu emekçisinin katılımı ile elektronik anket yöntemiyle gerçekleştirdiğimiz araştırma kapsamında kamu emekçilerinin yoksullaşmasına ilişkin bu yoksulluğun yaşanıp yaşanmadığı ve yaşanma şekilleri çeşitli şekillerde irdelenmiş ve araştırmaya katılan kamu emekçilerinin görüşleri raporlanmıştır.
Araştırmamızın künyesini özetleyecek olursak:
- 18 Kasım-23 Aralık tarihleri arasında elektronik anket yöntemi ile 3.225 kişinin katılım gösterdiği bir araştırma gerçekleştirdik. Bu araştırma ile kamu emekçilerin ortalama aylık gelirleri, bakım yükleri, eğitim harcamaları, kira ve barınma giderleri, sağlık harcamaları, fatura yükleri, geçinme amacıyla ek iş yapma durumları, otomobil sahibi olma durumları, tatile gitme imkanları, sinema/tiyatro vb. etkinliklere katılım durumları araştırılmıştır.
- Ayrıca mevcut durumda kamu emekçilerinin yoksullaşma durumlarını tespit edebilmek amacıyla; geçinmek için ailelerinden destek alıp almadıkları, son yıllarda satın aldıkları ürünlerin kalitesinde düşüş yaşanıp yaşanmadığı, ekonomik nedenlerle evde yapılan veya köyden getirilen ürünlere yönelme olup olmadığı araştırılmıştır.
- Araştırma kapsamında “Güvencesizlik ve yoksullaşma” eğiliminin birlikte arttığına ilişkin kamu emekçilerinin görüşü derlenmiştir. Ayrıca son 10 yılda kamu çalışanlarının yoksullaşıp yoksullaşmadığı, reel ücretlerinin artıp artmadığı konusunda kamu emekçilerinin görüşleri derlenmiştir. Kamu emekçilerinin işyerinde yaşadıkları temel sorunlar da araştırma kapsamında tespit edilmiştir.
Araştırmamızın sonuçlarına göre;
- Araştırmamıza katılan kamu emekçilerinin aylık ortalama ücreti 6.614 TL (629 Dolar) olarak ifade edilmiştir. Bu ücrete ek ödemeler, döner sermaye, ek ders ve benzeri ödemelerde dahildir.
- Kadın ve erkekler arasında ücret eşitsizliği birçok iş kolunda mevcut olup erkekler kadınlardan ortalama 419 TL daha fazla ücret almaktadır. Ücret eşitsizliği yaş, iş kolu, eğitim düzeyi etkenlerine göre farklılaşmaktadır.
- Kamuda çalışan emekçilerin yüzde 16’sı 5.500 TL’nin altında ücret alırken yüzde 23’ü 5.501-6000 TL arasında, yüzde 22’si 6.001-6.500 TL arasında, yüzde 21’i 6.501-7.000 TL arasında, yüzde 6’sı ise 7.001-7.500 TL arasında ücret almaktadır.
- Ücreti 7.500 TL altında olanların toplam kamu emekçileri içerisindeki oranı yüzde 85’dir. Bu oran kadınlarda yüzde 90’a çıkmaktadır. Ücret düzeyi yükseldikçe kadın oranı azalmaktadır.
- Katılımcıların içerisinde kadın oranı yüzde 36 iken 6.500 TL üzerindeki ücretlerde kadın oranı bu değerin altına düşmektedir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 59’unun hane geliri yoksulluk sınırının altındadır.
- Kamu emekçilerinin yüzde 84’ü 1 veya daha fazla kişi, yüzde 60’ı 2 veya daha fazla, yüzde 28’i ise 3 veya daha fazla kişiye” baktığını” ifade etmektedir.
- Aylık ortalama eğitim harcaması ” kamu emekçilerinin yüzde 48’i için 1.000 TL’den fazladır.
- Kamu emekçilerinin yüzde 75’inin kira ve barınma gideri mevcuttur. Bu oran kadınlarda yüzde 79’a çıkmaktadır.
- Aylık kira ve barınma giderinin ” kamu emekçilerinin yüzde 58’i için 1.000 TL’den fazla olduğu ifade edilmiştir.
- Kira ve barınma gideri 2.000 TL üzeri olan kamu emekçileri oranı Eskişehir’de yüzde 45, İstanbul’da yüzde 44, Gaziantep, Diyarbakır ve Adana’da yüzde 42, Urfa ve İzmir’de yüzde 39 olarak ifade edilmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 68’inin aylık sağlık harcaması 100 TL veya üzerindedir. Yüzde 10’unun bu aylık gideri 501 TL üzerindedir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 86’inin aylık fatura gideri 501 TL veya üzerindedir. Yüzde 54’ünün fatura gideri 501 TL ila 1000 TL arasında olurken yüzde 24’ü 1.001 TL ile 1.500 TL arasında aylık fatura ödemektedir. Fatura gideri 1.500 TL üzerinde olan kamu emekçilerinin oranı ise yüzde 8 olarak ifade edilmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 83’ü 10 yıl içerisinde ödemek durumunda olduğu bir borca sahip olduğunu ifade etmiştir. Bu oran kadınlarda yüzde 81 olarak ifade edilmiştir.
- Her iki kamu emekçisinden biri (% 50’si), gelecek on yıl içerisinde 50 bin TL veya üzerinde bir borç/kredi ödemek zorundadır. Bu oran kadın kamu emekçilerinde yüzde 44’tür.
- Kamu emekçilerinin yüzde 22’si geçinmek amacıyla ek iş yaptığını ifade etmektedir. Bu oran erkeklerde yüzde 25 iken kadınlarda yüzde 16 olarak ifade edilmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 34’ü geçinmek için yakınlarından maddi destek aldığını ifade etmiştir. Bu oran bekar kamu emekçilerinde yüzde 40’a, lise veya altı düzeyindeki kamu emekçilerinde ise yüzde 47’ye yükselmektedir. 40 yaş altı kamu emekçilerinde ise yüzde 38 oranında yakınlardan maddi destek alınarak geçim sağlanmaktadır
- Kamu emekçilerinin yüzde 78’i ekonomik nedenlerle evde yaptığı veya köyden aldığı ürünlerin arttığını ifade etmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 94’ü satın alma gücü düştüğü için kaliteli ürün alamadığını ifade etmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 67’si 12 ay içinde sinema-tiyatro ve benzeri bir etkinliğe gitmediğini ifade etmiştir. Bu oran kadın kamu emekçilerinde yüzde 63, evli kamu emekçilerinde yüzde 71 olarak ifade edilirken 30 yaş altı kamu emekçilerinde yüzde 65 olarak ifade edilmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 47’si 5 yıl içinde tatile gitmediğini ifade etmiştir. Bu oran kadın kamu emekçilerinde yüzde 42, evli kamu emekçilerinde yüzde 46 olarak ifade edilirken 30 yaş altı kamu emekçilerinde yüzde 48 olarak ifade edilmiştir. Eğitim düzeyi yükseldikçe ortalama gelir ve tatile gitme imkanı artmaktadır.
- Kamu emekçilerinin yüzde 63’ü kendisine ait otomobili olduğunu ifade etmiştir. Bu oran kadın kamu emekçilerinde yüzde 56, evli kamu emekçilerinde yüzde 72 olarak ifade edilirken 30 yaş altı kamu emekçilerinde yüzde 32 olarak ifade edilmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 90’nı en temel sorunun “Ekonomik geçim sıkıntısı” olduğunu ifade ederken yüzde 82’si” Liyakatsizliğin” yüzde 73’ü “Mülakat/kayırma sisteminin” yüzde 71’i “Mobbing-Baskı-Sindirmeyi”, yüzde 60’ı güvencesizlik ve işten atılma korkusunun, yüzde 46’sı ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en temel sorun olduğunu ifade etmiştir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 92’si güvence azaldıkça gelirlerin düşeceğini” düşünmektedir.
- Kamu emekçilerinin yüzde 98,4’ü, kamu çalışanlarının son 10 yılda yoksullaştığını” düşünmektedir.
- Kamu emekçilerinin sadece yüzde 5’i ücretlerinde son yılda reel bir artış olduğunu düşünüyor. Bu konuda kararsız olduğunu ifade edenlerin oranı yüzde 33 iken reel ücret artışı yaşanmadığını düşünenlerin oranı yüzde 62 düzeyindedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Görüldüğü üzere “Kamu Emekçilerinin Yoksullaşması” araştırmamız bizlere dayatılan rakamların sahte yoksulluğun ve sefaletin gerçek olduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.
Her geçen gün artan bu yoksulluk ve sefalet kamu emekçilerinin kabul edebileceği bir durum değildir. Bunu değiştirecek olan kamu emekçilerinin omuz omuza verdiği ortak mücadelesinden geçmektedir.
Bunun için açıklamamızın ilk bölümdeki çağrımızı tekrarlıyor, tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek ücret, güvenli iş-güvenceli gelecek için kenetlenmeye çağırıyoruz.
KESK Yürütme Kurulu