Emperyalist işgale karşı Türkiye’de yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançlara sahip halkların birlikte mücadelesinin zaferle sonuçlanması ile kurulan Cumhuriyet’in üzerinden 98 yıl geçti.
Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında ve sonrasında demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirilemediği, toplumsal barışın sağlanamadığı, “cumhur’a rağmen cumhur için” anlayışının egemen olduğu bir gerçektir. Ancak emekçilerin ve halklarımızın Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesi için emek, barış ve demokrasi mücadelesi verdiği bir aşamada Tek Adam Rejiminin inşa edilmesi ile birlikte adı dışında kurucu niteliklerini de kaybeden bir hal almıştır.
Bugün iktidar sahipleri Cumhuriyet’e ne kadar bağlı olduklarına dair hamasi nutuklar atacak, övgüler dizeceklerdir! Oysa 19 yıllık AKP iktidarında adım adım tekçi ve otoriter bir yapıya bürünmüş, parlamento işlevsiz hale getirilmiş, kutuplaştırma siyaseti derinleşmiş, dinci-milliyetçi sentezin uygulanması ile cumhuriyet neredeyse fiilen ortadan kaldırılmıştır.
AKP iktidarı döneminde, bırakalım Cumhuriyetin demokratikleştirilmesini, mevcut kazanımlar birer birer ortadan kaldırılmış, gericiliğe ve tekçiliğe dayalı bir yönetim anlayışı hâkim hale getirilmiştir. Dinin tek mezhep üzerinden kontrolüne dayalı olan ve bu nedenle de uygulanması sorunlu olan laiklik ilkesi bugün tekçiliğin bir tezahürü olan tek mezhep-tek inanca dayalı zihniyetin (diyanetin varlığı -üstüne üstlük tekçi yapısı- zorunlu din dersi vb.) kendini şeri hukuka dayalı bir devlet olarak kurumsallaştırmak istemesiyle sistematik bir saldırı ile karşı karşıyadır.
Dil, inanç, kültür, etnik yapı gibi aralarındaki tüm farklılıklara rağmen Cumhuriyet`in kuruluş sürecinde birlikte mücadele eden, aynı mezarlarda yan yana yatan halklar bugün çeşitli vesilelerle birbirine karşı kışkırtılmaya, birbirine düşman edilmeye çalışılmaktadır. Bu politikalar ülkemizde toplumsal gerginliği, şovenizmi, milliyetçiliği daha da yükseltmekte, sorunların barışçıl yollarla çözümünü zorlaştırmaktadır.
98. yılında Cumhuriyet sadece siyasal bir kriz ile değil ekonomik krizle de karşı karşıya gelmiştir. Döviz kurunda rekor artışlar, iğneden ipliğe her şeye gelen zamlar adeta nefes almayı lüks hale getirmiştir.
Gelir adaletsizliği, emeğin güvencesizleştirilmesi, ücretlerin düşürülmesi ve sosyal hakların gasp edilmesiyle emekçi sınıfların yaşamını doğrudan etkileyen bölüşüm sorunu giderek daha da ağırlaşmıştır. Tüm emekçilerin, çalışma koşulları esnekleştirilip iş güvenceleri ellerinden alınarak taşeronlara teslim/ güvencesizliğe terk edildiği ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nin aslen taşeron cumhuriyetine dönüştürüldüğü bir süreç bizlere dayatılmaya çalışılmaktadır.
Tüm yurttaşların parasız, eşit, nitelikli, erişilebilir ve anadilinde kamu hizmeti alma hakkını yok sayan düzenlemelere her gün bir yenisi eklenmektedir. Toplumsal yaşam siyasal İslam’ın referansları temel alınarak cinsiyetçi, piyasacı, gerici ve otoriter biçimde dizayn edilmeye çalışılmaktadır.
Emekçilerin örgütlenme özgürlüğünü, grevli toplu sözleşme hakkını teminat altına alan uluslararası sözleşme ve anlaşmalar bir yana mevcut anayasa ve yasalar bile yok sayılarak emekçiler sefalet koşullarında yaşamaya itilmekte ve gelecekleri çalınmaktadır.
Cumhuriyetin 98. yılında cumhuriyetin demokratikleşmesi daha da yakıcı bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Cumhur karşıtı olan Cumhur İttifakı’nın son aylarda gündeme getirdiği ve Tek Adam Rejiminin her yönüyle anayasal güvenceye alınmasını sağlamayı hedefleyen bir anayasa değil, Tek Adam Rejimine son veren, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, laik yeni bir anayasa üzerinde şekillenecek Demokratik bir Cumhuriyet karanlık gidişata son verecek yegâne çıkış yoludur!
Emek mücadelesi ile demokrasi mücadelesi arasındaki kopmaz bağları gören, gücünü fiili ve meşru mücadeleden alan kamu emekçilerinin örgütü KESK, gerçek anlamda demokratik bir cumhuriyetin ancak emekçilerin mücadelesiyle gerçekleşeceğine inancını korumaktadır.
Bu bilinçle üzerinde oluşturulan tüm baskılara rağmen başta bu ülkenin kamu emekçileri olmak üzere tüm halkın hak ettiği, özlemini duyduğu bir ülkeye ve dünyaya kavuşacakları günü yakınlaştırma mücadelesinden asla taviz vermeyecektir. Halkların, emekçilerin, işçilerin kendi haklarındaki kararların öznesi olacağı bir cumhuriyet idealini savunmaya devam edecektir.
KESK, başta emeğin hakkı, sendikal özgürlükler olmak üzere ülkemizin eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı, laik, barıştan, toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana, hukuku üstün tutan demokratik bir cumhuriyette yaşamak için mücadeleyi kararlılıkla sürdürecektir.
KESK YÜRÜTME KURULU