Memur-Sen ve Kamu-Sen konfederasyonlarının 6. Dönem Toplu Sözleşmesini emekçilerin beklentilerinin çok altında imzalamalarıyla iş yerlerimiz oldukça hareketlendi. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin mali, özlük ve çalışma yaşamının antidemokratik yapısına yönelik sorunlarına çare olamayan sendikalar üyelerine hesap vermeyecek duruma geldikleri için konuyu saptırmak, kısa süre içinde yeni sorunlarla satış sözleşmesini unutacağımızı düşünerek farklı atraksiyonlar denemektedirler. Yetkili sendika son zamanlarda çoğunu kendilerinin tayin ettiği ve sendikal çalışmalarını dolaylı yollardan yürüttükleri her düzeydeki sağlık yöneticileri eliyle bazı gayri ahlaki eylem ve tutumlarına hız verdiler, Ardahan’dan Edirne’ye her sağlık kurumundan benzer durumların haberleri bizlere ulaşmaktadır.

Hastanelerde artan iş yükü ve liyakat ilkesinin terk edilmesi bazı sağlık emekçilerini bireysel kurtuluş yollarına sevk etti. Liyakat ilkesinin terk edildiği kurumlarımızda yetkili sendika adına faaliyet gösteren, üyeleme ve örgütleme yapanlar bu çalışmalarının karşılığında kariyer basamaklarını kendilerince hızla çıkmaya başlamışlardır. Müdür, müdür yardımcılığı, sorumlu hemşirelik, supervizorlük, koordinatörlük, enfeksiyon hemşireliği, eğitim hemşireliği, kalite koordinatörlüğü gibi nöbetsiz ve masa başı idari hizmetlerde çalışabilmenin tek ve yeter koşulu yetkili sendika adına faaliyet yürütme koşuluna bağlanmıştır. İşte bu gruplarda yer alan ve çalışanlarında çok iyi bildikleri bu kişiler kendi görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiği sürelerde yıllardır görevlerini kötüye kullanarak zorla ve nüfuzlarını kullanarak baskıyla üyeleme yapmaktadırlar. Mobbingin baskının tavan yaptığı hukuk ve adalet kavramlarının yok olduğu kurumlarımızda zorla üye yapılanlar korkudan ve başına geleceklerden dolayı dün olduğu gibi bugün de sesini çıkaramamakta, bu kişileri şikayet edememektedirler.

Sendikal hak ve özgürlükler konusunda samimi olan tüm sendikalara çağrımızdır:

SES olarak “merdiven altı sendika” tabiri ile ifade edilen; sendikal faaliyetleri ve örgütlenme özgürlüklerini ayaklar altına alan bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Sendikal hak ve özgürlükler kapsamında örgütlenme özgürlüğünü savunan tüm emek ve meslek örgütleri ile bu güne kadar dayanışma içinde olduk. Bundan sonrada olmaya devam edeceğiz. İktidarın ve yetkili yandaş sendikanın “merdiven altı” gibi çirkin bir yaklaşımla baraj ile sınırlandırmaya çalıştığı işkolumuzdaki tüm sendikalar ile dayanışma içinde olmaya hazırız. Dayanışmamızı bulduğumuz her platformda görüşlerimizi ifade ederek dile getirmeye devam edeceğiz. Bütün sendikalara ve üyelerine çağrıda da bulunuyoruz: Yandaş sendika emek mücadelesine daha fazla zarar vermeden yetkisini elinden alıp sendikal mücadele tarihinden söküp atmak zorundayız. Her bir sağlık ve sosyal hizmet emekçisi bu duyarlılıkla yaklaşmak zorundadır. Bu nedenle işyerlerimizde örgütlenme özgürlüğüne tehdit oluşturan her duruma karşı birlikte hareket edelim ve öncelikle;

“Yeni atananlara atama evrakları arasında üye formu imzalatanları; hizmet içi eğitimlere, zorunlu eğitimlere,  oryantasyon eğitimlerine eğitimci sayısı kadar üye formuyla gelen,  eğitim verme görevi yerine üye olmak zorundasınız diye yetkili sendikaya üye yapanları ve yaptıranları; sorumlusu olduğu servis hemşirelerini üye olmadıklarında yoğun bakıma göndermekle tehdit eden sorumlu hemşireleri, nöbetlerde denetim yapmak yerine üye formu uzatan supervizorleri tek tek ifşa edip, tutanaklarımızı tutup görevini kötüye kullandıkları için suç duyurusunda bulunalım.”

Sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde, sadece bize dokunulduğunda değil; kime yönelik antidemokratik bir yaklaşım gelişirse birlikte hareket etmek zorundayız. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” yaklaşımından vazgeçmek zorundayız. Çünkü bugün bize dokunulmadığını düşündüğümüz her şey geleceğimizi hatta çocuklarımızın geleceğini dahi etkiliyor. Bu nedenle sendika dernek vb ayırımı yapmadan işkolumuzdaki herhangi bir yapıya yönelik baskı ya da herhangi antidemokratik bir yönelimi kendimize yapılmış görmek zorundayız. SES, kurulduğu günden bu yana ve özellikle de darbe girişimi sonrası OHAL ve KHK rejimi ile yönetim sonrası sürekli ve sistematik baskılara maruz kaldı. Yaşadığımız her sıkıntıda işkolumuzdaki birçok emek ve meslek örgütümüz bizlerle dayanışma içinde olurken bir kısmı sessiz kalmayı tercih etti. Ama şimdi sadece bizim için değil hepimiz için sessizliğimizi bozma zamanı çoktan geldi.

Sendikal hak ve özgürlüklere yönelik yapılan her türlü baskı ve ihlal son bulması için; kamu emekçilerinin tüm çalışma koşullarının değil, sadece sosyal ve ekonomik haklarının toplu sözleşmeye konu edildiği, kamu personelinin grev hakkına sahip olmadığı ve zorunlu tahkime tabi tutulduğu, tek bir toplu sözleşme yapma imkanı ile sınırlandırıldığı, tam bir serbesti içinde değil, aksine, kısıtlı sürede ve birçok usuli kurala tabi şekilde hazırlanan ve imzalanan TİS’lerin son bulması gerekmektedir. Bugün tüm sorunların odağı olan 4688 sayılı Kanunu değiştirmek için eskisinden daha fazla dayanışma ve birlik içerisinde hareket etmeye ihtiyacımız var.

Zorla ve baskıyla üyeleme yapan ve yaptıranlara çağrımızdır:

Kamu faaliyetlerinin eşitlik, liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda egemen olan güvenin ve inancın sarsılmaması gerekmektedir. Kamu görevinde kamu idaresi düzenli, etkin, dürüst ve tarafsız biçimde hareket etmek zorundadır. Aksi takdirde hukuka aykırılık oluşur.

Zorla ve baskıyla üyeleme yapanları,  bu tutumu sergileyenleri isim isim biliyoruz ve aslında onları yakından da takip ediyoruz. Kendilerini çok iyi bilen bu kişiler; bilmenizi isteriz ki kişisel çıkarlarınız için yaptığınız bu eylemlerle suç işlemektesiniz. Şimdiye kadar rahatlıkla ve arkanızdaki GÜCE DAYANARAK  yapmış olduğunuz “Görevi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevini yapmaması veya hukuka aykırı bir şekilde yapmasıdır ve takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Bu nedenle, suçun soruşturulması için herhangi bir şikayet süresi de yoktur. Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Yine 4688 sayılı kanunun 18.Maddesi çok açıktır. Hiçbir yönetici ya da çalışanın sendikal faaliyetleri engelleyemeyeceği ve sendikalar arasında ayırım yapamayacağı hükmü ile TCK kapsamındaki cezaları nettir. Bu gün sorulmazsa bile yarın hukuk önünde hesap sorulacak ve kimileri de hesap verecektir. Maalesef ülkemizde çoğu zaman hesap verenler de yöneticiler değil talimat verdikleri hizmet üreten emekçiler olmaktadır.

Sizler, kamu faaliyetlerine olan güveni  ve inancı da sarsmaktasınız. Oysa sendikalı olmak dik durabilmek, mesleki etik kodlarıyla, meslek özerkliğiyle hareket edebilme özgürlüğünü de elde edebilmektir. SES’e üye olan sağlık ve sosyal emekçileri nitelikli sağlık ve sosyal hizmet üretmek için elinden gelen gayreti gösterirken sadece yasalara, mevzuatlara ve örgütlülüğün gücüne dayanırlar ki bu güç çalışanı tüm olumsuzluklara karşı iktidarlara bağlı olmaksızın her zaman korumaktadır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçisi olan sizler hangi sendikanın üyesi olursanız olun bunları yapmaya mecbur değilsiniz ve çaresiz de değilsiniz. 10.09.2021

 

Merkez Yönetim Kurulu

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]