2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nın üzerinden 28 yıl geçti. Yirmi sekiz yıl önce Madımak Oteli’ne düşen ateş yüreğimizi dağlamaya devam ediyor.
Ülkemizin aydınlık yüzü 33 canımızın bilime, aydınlığa düşman, seküler yaşam karşıtı Ortaçağ zihniyetinin temsilcileri tarafından canice yakılarak aramızdan koparıldığı Sivas-Madımak katliamı ne ilk ne de son katliamdır.
Farklı inançları, kültürleri, kimlikleri bir zenginlik değil, tehdit olarak gören tekçi-otoriter zihniyet yeni katliamlara davetiye çıkarmaya devam etmiştir.
Sivas Katliamı’ndan sonra 19 Aralık, Gazi, Roboski, Reyhanlı, Suruç başta olmak üzere pek çok katliam yaşanmıştır. Milyonların eseri Gezi Direnişi’nde gençlerimiz sokak ortasında katledilmiştir. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı 10 Ekim Ankara Gar Katliamı ile yüreğimize 103 bıçak daha saplanmıştır.
Yaşanan onca katliam gibi Sivas katliamının da gerçek sorumlularının açığa çıkarılıp hesap sorulması engellenmiştir.
Katliamda maşa görevini yerine getiren katiller bile siyasi iktidar tarafından kollanmıştır. Adresi, ikametgâhı belli olan firari sanıklar yıllarca bulun(a)mamış, katillerin bazılarının Sivas’tan hiç ayrılmadan yaşamlarına devam ettikleri, hatta resmi olarak haklarında arama kararları olmasına rağmen evlendikleri, askere gittikleri, işe girip çalıştıkları, ehliyet aldıkları anlaşılmıştır. Katillerin avukatları mevcut iktidar tarafından milletvekili, belediye başkanı, bakan ve hatta Anayasa Mahkemesi üyesi yapılarak ödüllendirilmiştir.
İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağı evrensel hukuk ilkesi ve bu ilkeye uygun olarak Türk Ceza Kanunu’nda yer alan düzenleme yok sayılmıştır. Katliamın firari sanıkları zaman aşımından yararlandırılmıştır.
Ne yazık ki aynı coğrafyada barış içinde, kardeşçe bir arada yaşama zeminimizi hedef alanlar bugün de iş başındadır.
Aradan geçen 28 yıla rağmen 33 insanımızın canice yakılarak öldürülmesine hala katliam demiyorlar. Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan katliama “Sivas olayları”, katledilen insanlara “vefat edenler” demeyi sürdürüyorlar.
Sömürü, haksızlık ve hukuksuzluk üzerine kurulu yönetimlerini baskı ve zora dayanarak ayakta tutmaya çalışanlar toplumu daha fazla kutuplaştırmak, bölmek için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar.
Hayatımızın her hücresinin ülkeyi karanlığa boğmak isteyen gerici yobaz zihniyetle kuşatılmasına seyirci kalmamızı istiyorlar.
Aydınlıktan, bilimden, laiklikten, seküler yaşamadan vazgeçmemizi, iktidarlarına biat eden kullara dönüşmemizi istiyorlar.
Her geçen gün daha çekilmez hale gelen baskı, zor ve sömürü düzenine teslim olmamızı, insanlığa karşı işlenen katliamları unutmamızı bekliyorlar.
KESK olarak, yirmi sekizinci yıl dönümü vesilesiyle, Sivas Katliamı nezdinde yaşadığımız tüm katliamları bir kez daha lanetleyip yaşamını yitiren insanlarımızı saygıyla anarken diyoruz ki:
Katliamlara, ölümlere alışmayacağız, unutmayacağız, unutturmayacağız. Karanlığa teslim olmayacağız. Kutuplaştırma siyasetine karşı zenginliğimiz olan farklılıklarımızı ısrarla ve inatla koruyacağız.
“Dostluğu ve sevgiyi, onlarla birlikte büyüsün, bütün dünyayı sarsın diye yeni doğmuş tüm bebeklerin yüreğine yazmak” için;
Karanlığa karşı aydınlığı, zulme karşı adaleti, zorbalığa karşı özgürlüğü savunmaya devam edeceğiz.
Özgür, demokratik, laik bir ülkede barış içinde bir arada yaşam mücadelemize devam edeceğiz. Yaşadığımız katliamların hesabını barışın, kardeşliğin, emeğin ülkesini kurarak soracağız.
KESK Yürütme Kurulu