Artık dünyada ülkelerin Şehir Hastaneleri modelinden vazgeçtiği, şehir merkezlerinde 200-300 yataklı hastane modellerine dönüldüğü bu günlerde ülkemizde şehir merkezlerinden uzakta 2000-3000 yataklı dev hastaneler yapıldı, yapılıyor. Ayrıca Şehir Hastanelerinin yanı sıra aynı finansman modeli üzerinden geçmediğimiz köprülerin, otoyolların, tünellerin, yolcusu olmadığımız havaalanlarının da dövize endeksli borçlarını ödüyoruz. Kar etme garantisi çok uluslu şirketlerin, zarar etme riski devletin yani bizim olan bu sistem, kamu eliyle devlet hazinesinin boşaltılması ve biz vatandaşların yoksullaştırılması operasyonudur.
Bugün ülkemizde 904’ü Sağlık Bakanlığı’na bağlı olmak üzere 1535 yataklı tedavi kurumu bulunmaktadır. 13 Şehir Hastanesinin toplam yatak sayısı 17 bin 430 olup bu hastanelerin açılması kapsamında 24 sağlık tesisi ve 11 binin üzerinde kamu yatağı kapatılmıştır. Covid-19 nedeniyle kapanması ertelenen sağlık tesisleri eklenince Şehir Hastanelerinin sağlık hizmetleri sunumunu ve halkın sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırdığı ifade edilemez. Türkiye geneli hastane yataklarındaki payı yüzde 7 olan Şehir Hastaneleri sağlık bütçesini hortumlamaktadır. Yeni açılacak Şehir Hastaneleri ile birlikte ise sağlık bütçesi halkın sağlığına değil müteahhitlere aktarılacaktır.
Kamu-Özel ortaklık (KÖO) projeleri daha çok İngiltere’den örnek alınarak yapılan bir uygulama. İngiltere; Sağlık Sisteminin iflasına neden olmuş bu uygulamadan çoktan vazgeçmiş durumdadır.
Bizde ise ilk düzenleme 2005 yılında 5396 sayılı “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkındaki Kanun” ile yapıldı. Bu düzenleme ile birlikte “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” de başlatılmış oldu.
Kamu-özel ortaklık sisteminde yapılan sözleşmeler; hükümetlerden zararı devletin üstleneceği çok büyük güvenceler istiyor. Zarar etme durumlarında özel sektöre ödeyeceği maliyet arttıkça devlet başka alanlardan tasarruf etmek zorunda. Bu da devletin kamu hizmetlerinden çekilmesi, yani özelleştirme anlamına geliyor. Sağlıkta kamu hizmet ve yatırım alanlarının özelleştirilmesi ise şirketlerin kar maksimizasyonunu arttırmak istemeleri nedeni ile güvencesiz istihdam modellerinin önünü açarak sağlık emekçilerinin kamu çalışanı vasfını ortadan kaldırmakta örgütsüz ve ucuz emek gücünün hakim olduğu, güvenceden yoksun, düşük ücretlerle uzun çalışma süreleri yaratılarak emek sömürüsü sistemi yaratmaktadır. Ayrıca bu sistemde halkın sağlık hizmetine erişim ve sağlık hakkı engellenmektedir.
Şehir Hastanelerinde Sağlık Bakanlığı kiracı durumdadır. Ne yazık ki özel şirketlere bedelsiz olarak tahsis edilen hazine arazileri üzerine yapılan hastanelere devlet en az 25 yıl kira vermek ve bu şirketler ya da yüklenici firmalardan hizmet satın almak zorunda. Bu şirketler hastane içi ve çevresindeki tüm işletmeleri işletiyor ve Sağlık Bakanlığından ise bu hizmetin bedelini alıyor.
2012 yılında 6288 sayılı yasa ile KÖO ihalelerini alan şirketler tam KDV muafiyetinden yararlandırılırken 2013 yılı 6248 sayılı yasa ile de şirketlerin her türlü borçlarına tam hazine garantisi verildi. Yine 2015 yılında 6639 sayılı yasa doğacak uyuşmazlıklarda yabancı tahkimin devreye gireceğine dair şekilde düzenlenmiştir.
Rönesans Holding KÖO projeleri ile Şehir Hastaneleri yapımında en fazla yer alan şirketlerden biridir. Yozgat, Adana, Elazığ, Bursa ve İstanbul Başakşehir Şehir Hastaneleri; Rönesans Holding tarafından yapıldı. Ayrıca İstanbul Psikiyatri ve Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanelerinin de yapımını üstlenmiş durumdadır.
Bugünlerde ise Rönesans Holding bünyesinde yer alan Rönesans İşletme Hizmetleri şirketi; Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir Şehir Hastanelerinin işletmesinin Danimarkalı ISS şirketine satılması ile ilgili gündemdedir.
Bu satışın hileli olduğu, Rönesans Holdingin Danimarkalı bu şirketle bağlantısı olduğu, uluslararası tahkim yasalarından faydalanma adına bu satış işleminin gerçekleştiğine dair duyumlar almaktayız.
Rekabet Kurumunun satış sürecine dair sözleşmeyi sitesinden kaldırmış olması; sürecin şeffaf yürütülmediğini, kamuoyunun bilgilenme hakkının engellendiğini de bize göstermektedir.
Bildiğimiz gibi Sağlık Bakanlığı Şehir Hastanesi müteahhitlerine her ay kullanım (kira) ve hizmet bedeli ödemektedir. Bu bedeli de halktan “ticari sır” diye sakladığı sözleşmelerle yapmaktadır. Hizmet bedeli; temel sağlık hizmetleri dışında kalan yemek, temizlik, bilgi işlem, danışmanlık, güvenlik, otopark gibi alanları kapsamaktadır. Sağlık hizmeti dışındaki bu alanların maliyeti de bu şirketler tarafından devlete fatura edilmektedir.Bu alanlar bu şirketlere, sağlık hizmetleri üzerinden kazandıklarından daha fazla para kazandırmaktadır.
Şirketler normalde bu hizmetleri taşeron sistemi üzerinden başka şirketlere yaptırıyorlardı. Hatta Rönesans İşletme Hizmetleri şirketinin, Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir Şehir Hastanelerinin işletmesini sattığı Danimarkalı ISS şirketinin hali hazırda Adana Şehir Hastanesinin “işçi alımı yetkisinin ISS şirketine devredildiği, ISS’nin de bu yetkiyi İŞKUR’u devre dışı bırakarak birçok işçiyi özel kanalla istihdam ettiği” ne dair yerel basında haberler çıktığı bilinmektedir.
Sağlık Bakanlığı; Şehir Hastaneleri için bu şirketlerle yaptığı kapsayıcı ve bağlayıcı sözleşmelerde bu hizmetleri esas şirketin alt yüklenicilere hangi koşullarda devredeceği ve gelirlerin hangi yollarla tahsil edilip aktarılacağına dair tüm bilgileri kamuoyuyla paylaşmak durumundadır.
Bizler biliyoruz ki Şehir Hastaneleri sözleşmelerinde devre ilişkin iki düzenleme bulunmaktaydı. Birinci düzenlemenin özellikle iktidar değişikliği gibi durumlarda uluslar arası tahkim yolu için ilişkili yabancı firmalara devri beklenmekteydi ve bu durum gerçekleşti. İkinci devir düzenlemesi ise idarenin kamu kurumu niteliğindeki kurum ve kuruluşlara Devletin garanti taahhütleri devam etmek koşuluyla devridir. Bu ibareye ilişkin iktidarın hamlesi ne olacaktır?
Zararın neresinden dönersek kardır. Sağlıkta özelleştirmenin yeni biçimi olan Şehir Hastaneleri modelinden bir an önce vazgeçilmeli, sağlık gereksiniminde kamu kaynaklarının adil kullanıldığı, kamucu, koruyucu, güvenceli, erişilebilir, ücretsiz, sağlık hizmet sunumu bir an önce hayata geçirilmelidir.
Ankara Tabip Odası
Ankara Dişhekimleri Odası
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Ankara Şubesi
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası