Maskeler Konuşuyor programımız kapsamında aşı başta olmak üzere halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkı için şube/temsilciliklerimiz 29 Ocak Cuma günü açıklamalar gerçekleştirdi.
Ankara’da Hastanemi Açın Platformu’nun açıklamasıyla birleştirilen eyleme Eş Genel Başkanlarımız Selma Atabey ve Hüsnü Yıldırım, Genel Sekreterimiz Pınar İçel ile Genel TİS ve Hukuk Sekreterimiz Eylem Kaya Eroğlu da katıldı.
İllerde de okunan genel merkezimiz tarafından hazırlanan açıklama metni aşağıdadır:
Aşı Başta Olmak Üzere Halkın Sağlık ve Sosyal Hizmet Hakkı İçin Mücadeleye Devam Ediyoruz
Pandemi süresince vatandaşları yeterli korumayan AKP iktidarı ne zaman geleceği yılan hikayesine dönen aşıların şimdi de kimlere öncelikle uygulandığı konusunda yeni skandallara imza atmaktadır. Aşı, yaşam kurtaran bir keşiftir. Aşılar çiçek, çocuk felci, kızamık, boğmaca, difteri, tetanos gibi hastalıkların azaltılmasında; bu hastalıklardan ölümlerin ve sakatlıkların önlenmesinde etkili olmuştur. Aşılar her yıl yaklaşık üç milyon insanın ölümünü engellemektedir. Ülkemizde ise aşı üretebilen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmış, üniversiteler ve eğitim araştırma hastanelerinde bilimsel çalışmaların yapılmasının koşulları ortadan kaldırılmış durumdadır. Hıfzısıhha Enstitüsü yeniden açılmalı, üniversitelerin ve eğitim araştırma hastanelerinin bilimsel çalışma yürütülmesinin koşulları sağlanmalı, ülkemizdeki yetkin, alanlarında uzman bilim insanları desteklenmelidir.
COVID-19 pandemisinde de güvenli ve etkili aşılar ile yapılacak yaygın aşılamanın, salgını kontrol altına almaya katkı sağlayacağı açıktır. İnsan sağlığına ve yaşamına önem veren ülkelerde aşılama çalışmaları tamamlanmaya yaklaşırken ve bir kaç haftalık gecikme bile siyasi ahlak gereği iktidarların halka hesap verme nedeni iken ülkemizde ise öncelikli risk grubunda olan sağlık çalışanlarına bile aşı çok geç ulaştırılmış olup diğer vatandaşların ne zaman aşı olacağı ise hala bilinmemektedir. Bununla birlikte sağlık emekçisi veya 65 yaş üzeri olmamasına rağmen AKP eski Gençlik Kolları Başkanı gibi isimlerin sosyal medyada paylaştıkları aşı olduklarına dair bilgiler ise hepimizde ülkede insanca muamele görmenin yolu AKP’li olmaktan mı geçiyor soru işaretini yaratmış durumdadır.
Pandeminin başından beri gördüğümüz şeffaf olmayan yönetim şekli, aşı uygulamaları sırasında da devam etmekte ve vatandaşlarda aşı tereddütünün en önemli sebebi olmaktadır. Halk sağlığına karşı sorumluluğu gereği siyasi iktidarın aşının kaç doz alındığı, diğer dozların ne zaman getirileceği ve kimlere hangi sırayla uygulanacağı konusunda bilgi vermesi gerekmektedir.
Ülkemizde kullanıma giren aşının ülkemizin de katıldığı Faz 3 aşamasında etkinliğine dair çok farklı verilerin elde edilmesi de açıklanmaya muhtaçtır. Diğer taraftan farklı yaş gruplarındaki etkililik ve yan etki profillerinin de aşılar arasında farklı olduğu yayınlanan çalışmalar sonucunda bilinmekteyken ülkemizde hala farklı aşılardan yeterli dozda temin edilmemiş olması, buna rağmen pandemi kontrol altına alınmadan yeniden açılma sinyallerinin veriliyor olması bizleri endişelendirmektedir.
Yapılması gereken farklı aşı türlerinden tüm yurttaşlara yetecek kadar temin edilmesi, yeterli toplumsal bağışıklık sağlanmadan açılmanın yapılmaması, okullar açılmadan önce tüm eğitim emekçilerinin aşılanmasıdır. İnsan sağlığı ve esenliği siyasi iktidarların birinci önceliği olmak zorundadır. Pandemi süresince ülkemizde yaşanan sağlık krizinin son bulması için sağlık alanındaki özelleştirmelere son verilmesi, özel sağlık kurumlarına bütçeden pay ayrılmaya son verilip kamu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması, koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi, yeterli sayıda sağlık emekçisi istihdamının sağlanması gerekmektedir.
Salgın sürecinin en az can kaybıyla atlatılması için toplumsal alanda göstermelik değil gerçekten önlemler alınması, en az 2 hafta zorunlu olmayan iş kollarında çalışmaya ara verilmesi, bu süreçte emekçilerin ekonomik kayıp yaşamamasının sağlanması ve bu sürecin aşılama çalışmalarını tamamlamak için kullanılması, toplumun alınan önlemlere tam katılımının sağlanması için sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve sağlık emek ve meslek örgütlerinin planlamadan uygulamaya tüm süreçlere dahil edilmesi gerekmektedir.
Sermayenin çıkarlarını korumak, emekçilerin kazanılmış haklarına saldırmak, güvencesiz çalışma koşullarının kalıcılaşması için fırsat olarak değerlendirilmeye çalışılan süreç tüm yurttaşların zararınadır. Salgından en az zararla çıkmak için doğayla uyumlu, emekçilerden yana, mevcut eşitsizlikleri en aza indirecek bir yönetim şekline ihtiyaç vardır. Pandemi de göstermektedir ki hepimiz güvende oluncaya kadar hiç birimiz güvende değiliz. İnsanca yaşanabilir bir ülke yaratmak örgütlü toplumla mümkün, örgütlenmeye ve sesimizi, taleplerimizi daha gür sesle duyurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Taleplerimizi maskelerimiz aracılığıyla ulaştırdığımız 3. haftada aşı başta olmak üzere halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkı için taleplerimiz şu şekildedir:
- Herkese yetecek kadar ücretsiz, etkili ve güvenli aşı temini bir an önce sağlanmalıdır. Aşının uygulanması, tedarik edilmesi, kontrolü gibi tüm süreçlerde sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri ile ortak hareket edilmelidir.
- Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direk ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
- Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır. SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ya genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır. Hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır.
- Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır. Sağlık hizmetleri herkes için (göçmenler, mülteciler vb. dahil) ücretsiz olmalıdır.
- Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir. SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
- Covid-19 pandemisinde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Bu nedenle toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına, çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
- Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda açlık, işsizlik, yoksulluk ve savaş politikaları halk sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle istihdamın arttırılması, ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesinde sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
- Sağlık ve sosyal hizmetlere erişimin daha sağlıklı olması ve verilen hizmetin niteliğini yükseltmek açısından anadilinde sunumu için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
- Sağlık ve sosyal hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık ve sosyal hizmet emekçileri örgütleri aracılığıyla, halkın da siyasi partileri aracılığıyla karar alma süreçlerine dahil olacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.
- Ayrı bir Kadın Bakanlığı ve Çocuk Bakanlığı kurulmalı; ayrı ve ihtiyacı karşılayacak bütçeleri olmalıdır.
- Sosyal hizmet alanlarındaki politikalar sorunları önlemeye odaklı, iktidarın siyasi ihtiyaçlarından arındırılmış, kapsamlı politikalar olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaç neyse gerekli bütçe ayrılmalıdır.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası olarak;
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin de bu toplumun bir parçası olmasından hareketle, ekonomik özlük ve demokratik haklarımız için mücadele kadar; halkın sağlık ve sosyal hizmet hakkı mücadelesini de yürütmekteyiz. Bu mücadelede toplumun tüm örgütlü kesimleri ile birlikte hareket ettiğimiz, mücadeleyi ortaklaştırabildiğimiz oranda “herkese sağlık, güvenli gelecek” olarak sloganlaştırdığımız talepleri kazanabileceğimizi biliyoruz. Bu nedenle tüm halkımızı, halkın örgütlü yapılarını sağlık ve sosyal hizmet hakkı mücadelesinde birlikte davranmaya davet ediyoruz. 29.01.2021