KESK Antalya Şubeler Platformu OHAL İnceleme Komisyonu’nun lağvedilmesi, verilen ret kararlarının iptal edilmesi ve OHAL KHK’leri ile ihraç edilen kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesi için Attalos Heykeli önünde basın açıklaması yaptı.
Platform adına açıklama yapan KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, BES Antalya Şube Başkanı Devrim Mol şöyle konuştu: “Tek adam rejiminin kurumsallaşmasında en önemli dönemecin 15 Temmuz darbe girişiminin fırsata çevrilmesi olduğu ayna kadar bir gerçekliktir. Darbe girişiminin, iktidarın siyasal hayallerini tamamlamanın en temel ayağı olması,karanlıkta kalan yüzünü halen tartışıyor olmamızın da en temel sebebidir. OHAL döneminde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük kamu emekçisi tasfiyesi yaşanmış, 20 Temmuz sivil darbesi sonrası yaklaşık 130.000 kamu emekçisi ne adli, ne idari hiç bir mekanizma işletilmeden haksız ve hukuksuz bir şekilde işinden, ekmeğinden edilerek, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan çalışma hakkı gasp edilmiştir. KHK lar aracılığı ile Resmi Gazetede isimlerinin yayınlanmasıyla yüz binlerce emekçi ihraç edilmiş, bu şekilde hukuk düzeninin en temel ilkelerinden biri; yasama organının tasarruflarının idare tarafından değiştirilemeyeceği ilkesi ihlal edilmiştir. İktidarın darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak görmesi OHAL’in kalıcı hale getirilmesiyle daha anlaşılır olmuştur. Darbe girişimi üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala başta toplantı, gösteri, yürüyüş ve toplu eylem hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanımı neredeyse imkânsız hale getirilmiştir. İhraç kararlarına karşı hiçbir başvuru yolunun olmamasının yarattığı hukuki kriz, AİHM’in de ortak olmaktan beis duymadığı, ikiyüzlü bir pazarlığın sonucu oluşturulan OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu vasıtası ile yıllarca sürecek bir oyalama mekanizmasının ayakları oluşturulmuştur. Karara bağlanmayı bekleyen dosyaların çoğunluğunun barış akademisyenlerinden ve haklarında istihbarat raporları, mahkeme kararları, savcılık soruşturmaları vb, herhangi en ufak bir isnat bulunmayanlardan oluştuğu bilinmektedir. Komisyon ve iktidar oyalamayı uzatabildikçe uzatarak mağduriyeti işkenceye dönüştürmektedir. Bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; süreç daha fazla uzatılmamalı, hukuken de aklanan değerli barış akademisyenlerinin başvuruları kabul edilerek işlerine kürsülerine öğrencilerine dönmelerinin önü açılmalıdır. OHAL İnceleme ile bir idari organa yargı yetkisi verilmiş, yargının da üzerine çıkarılmıştır! Somut hiç bir veriyi inceleme gereği duymayan ancak hayati kararları yaklaşık 4 yıldır beklenen Komisyon, dosyaların %88,5’ini ret etmiştir. İdare Mahkemeleri de, Komisyonun kaplumbağa hızını örnek alıp, yıllarca bekletme alışkanlığını devam ettirmektedir. Oyalama, diğer faşizan, hukuk dışı politikalarla da birleşerek işkenceye, cezalandırmaya dönüştürülmüştür. Komisyon, son resmi açıklamasını 2 Ekim 2020 tarihinde yapmıştır. Hala karara bağlanmayan 16.050 başvurunun 2.441’i KESK’lilere aittir. Tüm başvurulardan hala %13’ünün karara bağlanmadığı göz önüne alındığında, kalan dosyalar içerisindeki KESK’lilerin oranının yüksekliği bilinçli bir geciktirme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. İhraç dosyalarında da bir kez daha görüldü ki, devlet tüm vatandaşlarını fişlemektedir. Fişlemeler olağan hale getirilerek keyfi ve hukuksuz şekilde binlerce insan anayasa ile güvence altına alınan çalışma ve kamu görevine girme hakkından yoksun bırakılmaktadır. Arşiv kaydı araştırması ve güvenlik soruşturması adı altında, gerçek donanım ve yeteneğe sırt çevrilip, liyakatsız atamalarla doldurulan kadrolar, kamusal hizmetlerin niteliğini düşürmekte, işçi cinayetlerine, Çorlu kazalarına, Soma, Ermenek katliamlarına, onlarca, yüzlerce kayıplara, kazalara, ölümlere yol açmaktadır. Uzun zamandır içinde bulunduğumuz pandemi dönemi, özellikle son günlerde kontrolden çıkan vaka sayıları sağlık emekçilerine olan ihtiyacın elzemliğini gözler önüne sermişken, hepimize faydalı olmak için bekleyen ancak görevlerine haksız hukuksuz son verilen binlerce sağlık emekçisine başvurmayıp, varolan kısıtlı sağlık emekçisini, izin, emeklilik haklarına ilişkin anayasayı hiçe sayarak zorla çalıştırma ısrarı, ne insani, ne vicdani ne de ekonomik hiç bir kategoride açıklanamayacak bir zulümdür. İnsanlığa dair temel değerleri kendi kişilik ve siyasal yapılarında eritmiş olduklarından tıpkı 12 Eylül, tıpkı 28 Şubat generalleri gibi kurdukları düzenin bin yıl süreceğini sananlar; aileleriyle birlikte yüz binlerce insanın anayasal hakkını ellerinden alıp açlık ve sefalete mahkûm ederek sisteme biat ettirilmeye çalışanlar, daha birkaç gün önce Diyarbakır da, bu zulme karşı ses çıkarmak, söz söylemek isteyen 24 kamu emekçisi arkadaşımızı, yoldaşımızı gözaltına alanlar bilmelidirler ki işledikleri bu insanlık suçlarının hesabını mutlaka vereceklerdir. Komisyon ve idare mahkemeleri eliyle süreci uzatma bir şeyi değiştirmeyecektir. KESK’liler dün olduğu gibi bugün de iktidar politikalarına biat etmeyecek, boyun eğmeyecektir. Unutmayın, biz en başından beri birbirimizle yan yana omuz omuzayız, dayanışmamızla aç kalmadık, kalmayız, açlıkla da terbiye olmayız. Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir. Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir. Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır. Bu gerçekleşinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye, yaşatılan haksızlıkların, nefessiz bırakmayı, sosyal ölü haline getirmeyi amaçlayan politikaların hesabı verilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Su gibi berrağız, Hepimiz geri döneceğiz! KESK’li İhraçlar onurumuzdur. Yaşasın KESK, yaşasın örgütlü mücadelemiz.”