Van Şubemiz, Covid-19 salgınının il sürecini dün sendika binasında düzenlediği basın toplantısıyla değerlendirdi.

Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Van Şube Eş Başkanımız Figen Çolakoğlu şöyle konuştu: “1 Haziran tarihi sonrası hayata geçirilen normalleşme uygulamaları ve sonuçlarının, pandeminin ilan edildiği 10 Mart 2020 tarihi sonrasındaki 3 aylık dönemden daha vahim bir tablo yarattığı görülmektedir. Sürekli medya ve basın söylemlerine konu olan ‘’birinci dalga’’, ‘’ikinci dalga’’, ‘’zirve noktası’’ gibi ifadelerin rafa kalktığını, salgının kontrol altına alınma durumunun söz konusu olmadığı bilakis her geçen gün bulaş artış hızının ve dolayısıyla ölümlerin bir önceki günü geride bıraktığını açık bir şekilde görmekteyiz. Salgının başlangıcından bu yana sendika olarak bir takım önlemlerin alınması gerektiği noktası üzerinde ısrarla durmamıza rağmen tarafımızca yapılan bu önerilere hükümetin ve yerel yönetimlerin kulak tıkadığını gördük. Neydi bu önerilerimiz? Sağlıkta şiddet yasası dedik, sağlık emekçilerinin özlük haklarının ve ücretlerinin iyileştirilmesi dedik, sağlık ve sosyal hizmet alanında farklı kadro rejimlerinin ortadan kaldırılarak güvenceli çalışma koşullarının sağlanması dedik, temel insani yaşam koşullarını sağlamak amacıyla dar gelirli ailelerin pandemi süreci boyunca desteklenmesi dedik, şeffaflık ilkesi gereği halkın doğru bilgiye erişiminin sağlanması dedik, demokrasi dedik, insan hakları dedik, liyakat dedik, bağımsız ve evrensel ilkeler doğrultusunda işlevsel bir yargı dedik. Kısacası yönetin dedik yönetemediniz ve biz tükeniyoruz. Sağlık sistemimiz sağlık emekçilerinin kanıyla canıyla ayakta duruyor. Aslında ayakta kalan sistem değil emekçilerin bireysel mücadele azmidir. Ankara da 22.09.2020 tarihinde meydana gelen ‘sağlık emekçilerine saldırı olayı’ aslında ülkede sağlık emekçilerinin içinde bulundukları durumun somut bir temsilidir. Ankara’daki Acil Tıp Merkezi içerisinde korku yaratarak işleyen düzeni işlevsiz hale getiren bu saldırgan güruh ‘’terörizm’’ tanımlamasının vücut bulmuş halidir. İlginçtir ki hükümet ile siyasi ortaklığı olan birtakım çevreler tarafından Türk Tabipleri Birliği, ülkedeki salgına ilişkin mevcut duruma en yakın tabloyu çizdiği ve halkı doğru bilgi ile buluşturduğu için terörist bir örgüt olarak ilan edilmiş ve derhal haklarında gerekli hukuki! İşlemlerin başlatılması gerektiği belirtilmiştir. Buna ‘aklın ehliyetini kaybettiği kritik eşik’ demek çok da yanlış olmaz herhalde. İktidarın pandemi ile mücadele kapsamında verdiği sınav aslında ülkenin diğer tüm sorunlarına karşı gösterdiği reaksiyondan çok da farklı olmayarak vasat altı bir seyirden öteye geçememiştir. Nitekim mevcut iktidar ile birlikte ülkede kronik hale gelen ve toplumsal iyilik halini ortadan kaldıran temel sorun başlıklarından olan  ‘’yargı’’, ‘’ekonomi’’, ‘’eğitim’’ ve ‘’sosyal hizmetler’’ alanlarında iyileştirilemeyecek düzeyde tahribatın sürdüğünü söylemek mümkündür.  Pandeminin öngörülebilir doğal sonuçlarını aşan bir durum ile karşı karşıyayız. Daha önceki basın açıklamalarımızda ve genel merkezimizin raporlarında pandemi sürecinin iyi yönetilmemesi halinde sağlık hizmetlerinde bir kaos yaşanabileceği defaten belirtilmiş nitekim gelinen noktada bu kaos inkarı olmayan bir gerçeklik halini almıştır. Sağlık emekçilerinin taleplerine kulak tıkayan, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarından çok medyatik ve magazin yönlü söylemlerle gündemi oyalayan bu zihniyeti kabul etmiyor ve derhal insani koşullarda çalışma ve insani yaşam standartlarına yaraşır ölçütlerde ekonomik haklar istiyoruz. Sağlık emekçileri arasında liyakat, kanun/yönetmelik veya sürecin özgünlüğü ölçütlerinden bağımsız bir ayrımcılığın yapıldığını, sürgünlere gönderilen, ağır koşullarda çalışma gerektiren alanlara özellikle görevlendirilen ve kişisel yönelimleri/eğilimleri nedeniyle mobinge maruz kalan çalışma arkadaşlarımız ve üyelerimizden biliyoruz. Bilinsin ki; bu tür insani olmayan anlayışlara karşı olan tarihsel mücadelemizi amansız bir biçimde sürdürmeye devam edeceğiz. İlimiz odağında yapılan araştırmalarda; iktidarın eylem ve söylemleri ile toplumsal tabanda yaratılan rehavete ek olarak ilimizin sağlık ve sosyal hizmet alanlarında da yeterli ölçüde tedbir alınmadığı ve iyi uygulamadan uzak bir anlayış ve pratik içerisinde hareket edildiği görülmüştür. Cumhurbaşkanlığının 26 Ağustos 2020 tarihli resmi gazetede yayımlanan 2020/11 sayılı genelgesinde esnek çalışma yöntemlerinin uygulanabileceği belirtilmiş ve yetki devrinin bulunduğu belirtilmiştir. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu doğrultuda bünyesinde bulunan yatılı bakım kuruluşları ve sosyal hizmet merkezlerinin esnek çalışma yöntemlerini kullanamayacağını belirten yazıyı tüm merkez ve taşra teşkilatlarına göndermiştir. Pandemi sürecinin toplumsal yoksullaşmayı vahim boyutlara taşıdığı, vergi artışı, zam ve döviz unsurlarında yaşanan kur dalgalanması sonucu yoksul-varlıklı arasındaki uçurumu derinleştirerek yoksullar için yaşam ve ölüm arasındaki çizgiyi aşındırdığı göz önüne alındığında; yoksullukla mücadele! Kapsamında çeşitli yardım hizmetleri sunan sosyal hizmet merkezlerinin yoğun bir şekilde çalıştığı buna karşın gerekli koruyucu ekipman ve çalışma ortamlarının bulaşı önlemede yetersiz olduğu bilinmektedir. Bunun dışında sosyal hizmet merkezlerinde çalışmakta olan sosyal hizmet emekçilerinin neredeyse tüm başvurularla ilgili yapmak durumunda olduğu sosyal inceleme gereği hane ziyaretleri yapmaktadır bu durum da gerek müracaatçıları gerekse sosyal hizmet emekçilerini riske maruz bırakmaktadır. İlimizde günlük ortalama 700 kişinin Covid-19 testi pozitif çıkmaktadır. Mevcut durumda ilimizdeki toplam pozitif vaka sayısı 20000, bu gün itibarıyla Covid-19 testi pozitif olduğu için karantinada olan toplam sağlık emekçisi sayısı 350 civarındadır. Gezici filyasyon ekiplerinin az olmasından ötürü bazı hastalar karantina sürecinde ziyaret edilmemekte dolayısıyla kontrolleri yapılmamaktadır. İlimizde yaklaşık olarak bir aydan bu yana devam eden asfalt, kaldırım ve altyapı çalışmaları insan popülasyonunun en yoğun olduğu caddelerde yapılmaktadır. Bu durum insanların yoğun bulunduğu caddelerde tüm yığılmanın tek güzergâhta yaşanmasına ve dolayısıyla bulaş riskinin artmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim söz konusu yapım-onarım işlemlerinin yapıldığı cadde ve sokakların öncesi ve sonrası arasındaki farkı bulmak oldukça güçtür ki herhangi bir onarım veya iyileşmenin olmadığını olayın tamamen yandaş firmalara rant sağlamak olduğunu bildiren sözlü yakınmalarla çokça karşı karşıya kalıyoruz.  Söz konusu yapım-onarım işleri için harcanan bütçenin var olan ve gün geçtikçe ağırlaşan pandemi koşullarında, ekonomik olarak geçinmekte zorluk yaşayan dar gelirli kesimler için kullanılmaması üzücüdür.”

 

İLETİŞİM: SES – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Çankaya, Kızılay, Necatibey Cad. No:82 D: 4, 06420 Ankara Telefon: (0312) 232 61 22 e-Posta: [email protected]

×