Sağlık Bakanlığı’nın salgın kapsamında hem hasta takibi ve yatışı, hem pozitif vaka ve temaslı izlem takibi, hem de bunların sağlık emekçileri için nasıl uygulanacağına yönelik hazırladığı algoritmalar (belirlenmiş yöntemler) salgının başından beri kanıta dayalı bilimsel verilere ve halk sağlığı kriterlerine uygun olarak planlanmamıştır. Bu algoritmalardaki her bir güncelleme de yine bilimsel kriterlerle değil, iktidarın ve sermayenin güncel ihtiyaçlarına göre yapılmaktadır.
Bakanlığın son güncellemelerinden biri de 3 Eylül ve 5 Eylül’de art arda yapılan pozitif ve temaslı takibinin nasıl yapılacağına ilişkin güncellemedir. Gündemler arasında gerektiği önemi görememiş ve biraz arada kaybolmuş bu düzenleme oldukça tehlikelidir. Bu düzenlemelere göre:
-Pozitif vakalarda hastalık semptomsuz ilerliyorsa ya da hafif geçiyorsa yani kişi evde tedavi oluyor ise, ya da hastanede 24 saatten fazla kalmadı ise 10 gün sonunda izolasyon sonlandırılacak ve kontrol testi yapmaya gerek olmadan işe dönecektir.
-24 saatten fazla hastanede yatışla takip edilen vakalarda ise 14. gün sonunda izolasyon sonlandırılacak ve yine kontrol testi yapmaya gerek olmaksızın kişi işe dönecektir.
-Yoğun bakım endikasyonu olan vakalarda ise 20. gün sonunda izolasyonun sonlandırılacağı ve yine teste gerek olmaksızın işe başlayabilecekleri düzenlenmiştir.
Pozitif vakaların izolasyonun sonlanması ve işe başlangıç ölçütlerinde değişiklik getiren bu son güncelleme de kesin bilimsel kanıta dayanmadan, mevcut bilimsel araştırmaların bir bölümü halk ve emekçiler lehine yorumlanmadan yapılmıştır. Hem 14 günden 10 güne indirilerek izolasyon süreleri kısaltılmakta; hem de izolasyon sonrası sürecin sonlanmasında test yapılması kaldırılmakta, yani kişinin negatife döndüğü test aracılığı ile netleştirilmesi gerekliliği kaldırılmaktadır. Bulaştırıcılığın ne kadar sürdüğüne yönelik yapılan bazı araştırmalarda özellikle hafif vakalarda 10 günden sonra bulaştırıcılığın ortadan kalktığına yönelik kimi araştırmalar vardır; bunlar Bakanlık algoritması için dayanak yapılmaktadır. Ne var ki açıktır ki bu henüz kanıtlanmış, kesinlik kazanmış bir bilimsel veri değildir; bulaştırıcılığın sürdüğüne yönelik de çok daha fazla sayıda bilimsel araştırma ve sonuç vardır. Burada önemli olan şudur: halk sağlığını korumayı, salgını önlemeyi, emekçilerin sağlığını dert edinen bir yönetim tedbiri en sıkı tutacak şekilde hareket eder, salgın yönetiminde en ihtiyatlı ilerleyecek şekilde bilimsel bilgiyi kendine zemin alır. Tersine salgının her türlü yükünü emekçilere yıkmayı hedefleyen, emekçilerin canlarını dert etmeyen, her adımda sermayenin ve iktidarlarının çıkarlarını korumayı dert edinen bir iktidar, emekçileri ezmek kendinden sorumluluk atmak için kendi yararına kullanabileceği her bilgi kırıntısına dört kolla sarılır, onu parlatır, kesin bilgi diye sunmaya çalışır, dayanak alır. Hatta yalan yanlış yöntemlerle uydurma veriler dahi oluşturmayı göze alır. İşte Türkiye de bunu yapmaktadır. Geçerliliği ve kesinliği kanıtlanmaktan çok uzak bazı araştırmaları fırsat bilerek emekçilere daha çok yüklenmektedir.
Zaten bugün halihazırda uygulamada pozitif sağlık emekçileri çalıştırılmakta, temaslı sağlık emekçileri çalıştırmaktadır. Şimdi bu yeni algoritma ile pozitif sağlık emekçileri, iyileştikleri test yolu ile kesinleşmeden, testleri negatife dönmeden, bulaştırıcılık süreleri sonlanmadan çalıştırılmaya başlatılacaktır. Bu ise, hem pozitif sağlık emekçilerinin iyileşme haklarını ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir; hem de birlikte çalıştıkları sağlık emekçilerini ve hizmet alanlar için bulaşı artıracak önemli bir risk oluşturacaktır. Bakanlığın resmi yollarla yol açtığı her türlü emekçiler aleyhine uygulamayı hastane idarelerinin misli ile hayata geçirdiği bugünkü ortamda sağlık emekçilerinin ve hizmet alanların hayatları bir kez daha göz göre göre tehlikeye atılmaktadır. Nitekim hastane yönetimleri tarafından hemen bu uygulamaya yönelik yazılar yazılmaya ve duyurular yapılmaya başlanmıştır.
Bu uygulama sağlık emekçileri için zaten sınıra dayanmış olan, her gün canlarımızı alan, her gün yüzlerce sağlık emekçisinde bulaş olmasına sebep olan salgın yönetiminde sağlık emekçilerinin ve sağlık kurumları üzerinden tüm halkın üzerine yeni bir dinamit koymak demektir. Bunu “en az çalışanla en çok işi yaptırma, en azami karı elde etme, sömürüyü maksimuma çıkartma” mantığını, bu uğurda tek bir emekçinin ne canını ne sağlığını dert edinmeyen, tersine emekçinin posasını çıkartmak üzerine kurulu sömürü sisteminin sağlık alanındaki karşılığı olan sağlıkta dönüşüm ve emek politikasından taviz vermemek için yapıldığını biliyoruz. Sağlık emekçi sayısını yeterli sayıya çıkarmamakta ki ısrar iktidar için basit bir ısrar değildir. Tercih en baştan yapılmıştır; kapitalizme, sağlıkta neoliberal politikalara halel getirecek tek bir uygulamada dahi bulunmamak için kararlıdır iktidar. Mevcut sağlık emekçilerine yüklenmek, her türlü çalıştırmak, posamızı çıkartmak için her yol mübah görülmektedir. Ölümleri önleme çabası söz konusu değildir bu nedenle.
Aynı durum tüm emekçiler için geçerlidir. Fabrikalarda, sanayi havzalarında, kamu iş yerlerinde, özel sektörde her yerde çalışan tüm emekçileri de hedef almaktadır bu uygulamalar. Biz şunu biliyoruz, algoritmalar nasıl olursa olsun başta sağlık alanında olmak üzere işçilerin emekçilerin olduğu her alanda keyfi uygulamalar, denetimsizlik, pozitif ve temaslıları zorla çalıştırma, vakaları saklama uygulamaları ve daha fazlası vardı, halen vardır. Algoritmalardaki emekçi aleyhine her değişiklik ise bu keyfilikleri daha da pervasızlaştıracak dayanak oluşturmakta, dahası emekçilere karşı tutumlara Bakanlık logolu dayanak ve kılıf hazırlamaktadır. Bu nedenle bu güncellemeler tüm işçi sınıfına yöneliktir aynı zamanda. Bu nedenle bu güncellemeye karşı kamu sendikaları ve işçi sendikaları birlikte müdahale edecek yol ve yöntemleri bulmalıdır.
Algoritmalara ilişkin altını çizmek gereken noktalardan biri de hastalığın ağırlığına ilişkin ölçütün hastanede tedavi süresi baz alınarak yapılması zaten başlı başına Türkiye gerçekliğine aykırıdır. Türkiye’de Covid-19 vakalarında hastaneye yatış kriterleri salgın başından itibaren sürekli değiştirilmiş, bu değişiklikler de hastalığa ilişkin bilimsel yaklaşımlara göre değil, salgın yoğunluğu ve hastanelerdeki yatak doluluk oranlarına göre değiştirilmiştir. Vakaları hastanede tedavi olanakları azaldıkça kriterler değiştirilmiş ve bugün artık ancak en ağır durumda olan hastalar dışında hastane yatışı olmamaktadır, onların bile yatırılmadığı durumlar oluşmaktadır. Tedavi için eve gönderilen, evde takip edilen birçok vakanın hafif değil ağır hatta yoğun bakım endikasyonu olan vakalar olduğu bilinmektedir.
Biz, bu uygulamaları, hazırlanan algoritmaları, emekçiler aleyhine olan hiç bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Biz sağlık emekçileri artık sınıra gelmiş durumdayız. Birleşeceğiz, güç olacağız ve hayatlarımızın peşine düşeceğiz, örgütleneceğiz, başka da yolumuz yoktur. Tüm emekçilere çağrımız da bunun için birleşmektir. 14.09.2020